DOLAR 38,0415 0.04%
EURO 41,4051 -0.51%
ALTIN 3.678,08-0,64
BIST 9.044,64-7,81%
BITCOIN 32026060,21%
Edirne
12°

KAPALI

02:00

İMSAK'A KALAN SÜRE

263 okunma

AKP operasyonları ve CHP’nin hali (2)

ABONE OL
18 Şubat 2025 18:00
0

BEĞENDİM

ABONE OL

AKP’nin ülkeyi yönetmekte zorlandığının göstergesi uygulamaları; AKP operasyonlarının temelinde yatan nedenleri 2015 yılında kaleme aldığımız “AKP ülkeyi neden yönetemez” başlıklı yazıdan alıntı ve güncel değerlendirmelerle ortaya koymaya çalıştık geçen hafta.

Özgür Özel’in normalleşme/yumuşama muhabbetinden çark etmesine ve dört elle erken seçimde kurtuluş aramasına sebep AKP operasyonlarının devam edeceğini çünkü AKP’nin iktidarda kalabilmesinin yolunun CHP’nin itibarsızlaştırılmasından geçtiğini de belirttik.

CHP ile sınırlı kalmayan, AKP’nin eleştirilemez konumunu dikte eden gelişmelere uyanıyoruz her gün.

Ömer Aras’ın açıklamalarına jet hızıyla soruşturma açılması da AKP’nin ülke yönetme tarzının, kendini alternatifsiz kılma çabasının ifadesidir; CHP’nin erken seçim talebinin ciddiye almadığının da göstergesidir.   

“Şaibeli kurultay” soruşturması, Mansur Yavaş’ın cumhurbaşkanı adaylığı önseçimine katılmama kararı, Ekrem İmamoğlu’nun parti yönetiminde belirleyici ağırlığı, siyaset tarzı ve bu hususların CHP’deki yapısal sorunlarla ilişkisi yani CHP’nin hali, bu haftanın konusuydu; fakat ülke gündemindeki hareketliliği de dikkate almak gerekiyor.

TÜSİAD hadisesine ilişkin bir değerlendirmeye yer açalım önce.

TÜSİAD Yüksek İstişare Kurulu Başkanı Ömer Aras’ın soruşturmaya sebep konuşma metninin ana vurgusu, sistemin çöktüğüne dairdir. AKP’yi rahatsız eden de bu olmuştur çünkü ülkedeki yönetim sorunları açık seçik ifade edilmiştir.

Aslında AKP Genel Başkanı Erdoğan’ı rahatsız eden TÜSİAD bildirileri az değildir. Ancak bu kez, açıkça Türkiye’nin kötü yönetildiğine yapılan atıf, son dönemde art arda gelen tutuklamalara getirilen eleştiri, soruşturma mertebesinde bir müdahale doğurmuştur.

Aras’ın güncel konuşmasındaki şu satırlar durumun özetidir:

//Zafer Partisi Genel Başkanı Ümit Özdağ’ın tutuklanması, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu hakkında soruşturma başlatılması, ‘tekelleşme’ iddialarıyla hakkında soruşturma başlatılan menajer Ayşe Barım’ın Gezi Parkı eylemlerinden tutuklanması, HALK TV Genel Yayın Yönetmeni Suat Toktaş’ın tutuklanması ve ordudan ihraç edilen genç teğmenler…//

Oysa Aras’ın Aralık 2024’teki konuşması daha kapsamlı ve metodik iktidar eleştirisidir; göz atalım…

//Şimdi, Temmuz’dan bu yana Türkiye’de neler oldu? diye bakalım                                                                       

Arka arkaya gelen gelişmeler ve yaşadığımız sarsıcı olaylar gündemin çok hızla değişmesine, daha birini çözememişken üzerine yenilerinin eklenmesine neden oluyor. Kız çocuklarına ve kadınlara yönelik şiddet hepimizi derinden etkiliyor. Çeteleşmenin sağlık alanına kadar uzanmış olduğu bilgisiyle sarsılıyoruz. Eğitimde kaliteyi ve çağı nasıl yakalayacağımızı tartışmayı umarken, kendimizi beslenme, hijyen ve okul servisi gibi temel hizmetleri tartışırken buluyoruz.

Yerel yönetimlerin başına neden atanmış kamu görevlilerinin geldiğini sorguluyoruz. Hayat pahalılığı ve yoksulluk ile daha iyi mücadele edilmesi gerektiğini görüyoruz. Beş çocuğun yanarak hayatını kaybetmesinin yoksullukla mücadele ve sosyal devlet ilkesinin uygulama başarısı ile ilişkisini düşünmeden edemiyoruz. Laiklik tartışmalarının tekrar tekrar gündeme getirilmesinin hangi ihtiyaca hizmet ettiğini kavrayamıyoruz. Kreşler konusundaki girişimleri her çocuğun sahip olması gereken eğitim hakkı ile bağdaştıramıyoruz. Fikir önderlerinin ve sıradan vatandaşların eleştirel ifadeleri ve gazetecilerin yaptıkları haberler nedeniyle tutuklanmalarını anayasadaki ifade özgürlüğü ile bağdaştıramıyoruz.

Yukarıda örneklerini verdiğim, kamu vicdanını derinden yaralayan gelişmelerin üst üste gelmesi çözmemiz gereken sorunlar olduğunu gösteriyor. Bu sorunları çözmeye mevcut anayasayı, Anayasa Mahkemesi karalarını ve yasaları tam olarak uygulayarak başlamak gerekiyor.

Bu sorunları çözmek toplumda mevcut kutuplaşmaları azaltacak,  güven duygusunu tesis edecek, toplumsal uyum ve uzlaşı zemini hazırlayacaktır.  Kapsayıcı kurumların başında hukuk sistemi gelir. Hukuk devleti ve hukukun üstünlüğü özünde devletin hukukla bağlı olmasıdır. Hukukun üstünlüğü siyasal, toplumsal ve ekonomik yaşamın her alanında öngörülebilirlik sağlayarak büyüme için elverişli koşullar yaratır.// (TÜSİAD Yüksek İstişare Konseyi Toplantısı, Ankara, 12 Aralık 2024)

TÜSİAD Yönetim Kurulu Başkanı Orhan Turan’ın aynı toplantıdaki konuşmasından da kısa bir alıntı yapalım…

//Temel hak ve özgürlüklerin ve hukuk devletinin garanti altına alınması konularında mesafe alınması gerekiyor. Ancak, son dönemde, görevden alınan seçilmiş yerel yöneticilerin yerine atanmış yöneticilerin getirilmesini toplumsal istikrar ve refah hedefiyle bağdaştıramadığımızı söylemiştik. Partilerimizin kayyım sorununu çözmek için başlattığı diyaloğun sorunun çözümüne katkıda bulunmasını umuyoruz. Ülkemizin dünyadaki siyasi ve ekonomik gücünü, demokrasisinin gücü ve hukuk devletinin sağlamlığı belirleyecektir.                                                                                              

Hedeflerimiz Türkiye’nin güçlü bir demokrasi, sosyal kalkınma ve kapsayıcı bir büyüme modeline dayalı, dünyada rekabet gücü yüksek bir ekonomi olmasına odaklanıyor.//

Evet, TÜSİAD ülkede demokrasi ve hukukun üstünlüğü temelinde anayasal bir devlet yönetimi istiyor; toplumsal barışı önemsiyor. 

Peki, TÜSİAD’ın gücü nereden geliyor?

Kendilerini nasıl tanımladıkları ve ülke ekonomisindeki yeri, cevabı veriyor.

//1971 yılında kurulan TÜSİAD, Türkiye’nin önde gelen girişimcilerinin ve iş dünyası yöneticilerinin oluşturduğu gönüllü bir iş dünyası kuruluşudur.                                                                                                

TÜSİAD, üyelerinin temsil ettiği kuruluşlar itibariyle Türkiye ekonomisinde üretim, katma değer, kayıtlı istihdam ve dış ticaret gibi alanlarda önemli temsil yeteneğine sahiptir.                                      

Çalışmaları ile rekabetçi piyasa ekonomisi, sürdürülebilir kalkınma ve katılımcı demokrasi anlayışının benimsendiği bir toplumsal düzenin oluşmasına katkı sağlamayı amaçlar.

TÜSİAD’IN TEMSİL YETENEĞİ

Üyeleri 4,500’e yakın şirketi temsil eder. Bu şirketler yaklaşık olarak; kamu dışı milli gelirin yarısını (%50) oluşturur. Kayıtlı istihdamın yüzde 50%’sini (kamu ve tarım hariç) sağlar. Dış ticaretin %85’ini (enerji ithalatı hariç) gerçekleştirir. Kurumlar vergisinin %80’ini öder.// (https://www.tusiad.org/tr/tusiad/hakkinda)

Fazla söze gerek var mı?

Doğrudur, TÜSİAD bir çıkar grubudur. Ülkemizde kapitalizmin rasyonel işlemesini istemektedir ki,     eşyanın tabiatına uygun bir taleptir. Ekonomi yönetimindeki savurganlığın, kayırmacılığın yarattığı/yaratacağı sorunları  –elbette çıkarları gereği de- en iyi irdeleyebilecek sivil toplum kuruluşlardan biridir TÜSİAD.

Dolayısıyla, Aras’ın konuşması artık bir uyarı niteliğinde değil, yaşanmakta olan çok katmanlı ekonomik krizin günümüz devlet ve toplum yönetiminden kaynaklandığının ilanıdır.

İktidar kanadındaki rahatsızlık da bundandır ve Bahçeli’nin sözlerinde vücut bulmuştur.

TÜSİAD’ın kurulduğu 1971 yılından bu yana siyaseti yönlendirmeye, millet iradesini tariz, tahkir ve tahrip etmeye dayalı bir strateji izlediğini; TÜSİAD’ın, hükümetlere doğrudan ve gazete manşetleriyle meydan okuduğu karanlık dönemlerin hala unutulmadığını belirten Bahçeli, Türkiye’de hukuk devleti normlarının, hukukun üstünlüğünün var olduğunu söylüyor. Demokratik standartları da son derece yüksek buluyor.

Bu çelişkili  ifadeleri  eleştirecek değiliz zira Bahçeli’nin böylesi veciz konuşmalarına şerbetliyiz.

Bahçeli, TÜSİAD’ın iç ve dış çıkar gruplarına sözcülük yaparak Türk milletinin seçim ve tercihleri etrafında kuşku oluşturma gayret ve gayesini, art niyetlilik, siparişi alınmış planlı siyaset mühendisliği görüyor. TÜSİAD’ın, hükümeti devirme, değilse bile yıpratma; dahası muhalefete ön açma operasyonunun çatı kuruluşu haline dönüşmesini hukuksuz, antidemokratik ve gayriahlaki bir savrulmayla suçluyor.

İki noktadaki tespitler: TÜSİAD’In hükümetlere doğrudan ve gazete manşetleriyle meydan okuma, 1971’den bu yana siyaseti yönlendirme gayretleri yani siyaset mühendisliği, tartışama kaldırmaz.

Ancak, TÜSİAD’IN bir çıkar grubu olduğunu unutmuşa benziyor Bahçeli. Bu grubun misyonu gereği kendi çıkarlarının ötesinde bir dünya görüşüne sahip olabileceğini de, belli ki bilerek görmezden geliyor. Çünkü kapitalist düzende sermayenin rolünü iyi bilir Bahçeli!       

İlgilenenler için konuşmanın tamamı bu linkte:                                           https://www.aa.com.tr/tr/politika/mhp-genel-baskani-bahceliden-tusiada-tepki/3483882

Bahçeli’nin şu saptamasına da yer vermek lazım, hakikaten iyi bir mizah örneğidir.                               TÜSİAD’ı “…üstünlerin ve seçkinlerin hukukuna özlem duyan bir avuç elit ve kaymak tabaka” gören anlayışı kastediyorum.

Oysa Ömer Aras’ın konuşmasında hukuk devletinin, hukukun üstünlüğünün toplumun tüm kesitleri için gerekli yanı çok net ortaya konulmuş. Bahçeli, burjuva hukuku, burjuva demokrasisi kavramlarına sıkışmış gözüküyor.

“Kaymak tabaka” nitelemesi de popülist bir dilin yansıması ve altı boş çünkü toplumsal katmanlardaki çeşitlilik/geçirgenlik göz ardı ediliyor.

Kurumlar vergisinin %80’sini ödeyen bir sermaye örgütü ile Hazine’den yardımla yani vatandaşın vergileriyle varlık gösteren siyasi partilerin üst yöneticileri, “kaymak tabaka”nın neresindeler, mesela?

Batı’daki siyasetçilerin harcamalarının sınırına ilişkin Bahçeli’nin görüşü nedir, örneğin?  

Belgrad’ta Başbakan düşüren sokak gösterileri

Sırbistan’da başbakan Miloš Vučević, aylardır süregelen hükümet karşıtı protestolarının ardından geçtiğimiz ay istifa etti. Novi Sad şehrindeki tren istasyonu üst çatısının yenileme çalışmaları sırasında çökmesi ve 15 kişinin ölümü, inşaat projelerindeki denetimsizlik ve yolsuzluk iddiaları, sorumluların hesap vermesi için gerçekleştirilen hükümet karşıtı kitlesel protestolar, istifanın nedeni.

Sırbistan’daki siyaset anlayışına ilişkin Bahçeli’nin mutlaka bir diyeceği vardır da bizim ülke için örnek alınması gerektiğini düşünür mü?  

TÜSİAD hakkında bizim pencereden söylenecekler de var, kısaca önümüzdeki hafta belirteceğiz.

DEM’den Kürt sorununun günümüzde ne ifade ettiğine dair anlaşılır açıklamalar geldi, ele almak şart.   

CHP’nin hali, yapısal sorunlardan kaynaklandığı için her daim güncel. Bekleyebilir.

Yine bir pehlivan tefrikası karşınızda, değerli okur. Sabırlısınız, biliyorum.   

    En az 10 karakter gerekli


    HIZLI YORUM YAP

    SON DAKİKA HABERLERİ