DOLAR 35,4161 0.04%
EURO 36,8426 0%
ALTIN 2.956,59-0,05
BIST 9.672,750,48%
BITCOIN 34471624,47%
Edirne

HAFİF YAĞMUR

02:00

İMSAK'A KALAN SÜRE

443 okunma

KONTEYNERDEKİ GERÇEK!

ABONE OL
1 Ocak 2024 12:52
1

BEĞENDİM

ABONE OL

Soğuk bir kış sabahı, yerler de buzlanma. Edirne’de yeni yerleşim bölgesinde servisler, özel araçlar yollara çıkmaya başladığı saatler.
Erken kalkmayı severim. Edirne’nin o sessiz saatlerinde kentin sokaklarında, caddelerinde dolaşmayı da.
O sabah yine erkenciyim, elimde bir gün öncenin çöplerinin bulunduğu poşet. Çöp konteynerinin yanına yaklaşınca fark ediyorum geri dönüşümcü dostumuzu. Yanında iri bir beyaz köpek kendisine eşlik ediyor çöpleri karıştırmakta.
“Kolay gelsin arkadaş” deyişime başını çöp konteynerından kaldırmadan “sağol adaş” diye yanıt veriyor. Elinde eldivenleri, sol elinde kancası, başında kalın beresi, kalın gocuğu altında konteynere her başını sokup çıkardığında başının etrafında buharlar oluşuyor. İşine büyük bir ciddiyetle yaptığı belli.
Elimde çöp poşetini fark etmesiyle yana çekilerek “atabilirsin” diyor. Cup model motoruna bakıyorum, markası okunmuyor ama diri bir motor olduğu halinde belli.


“125’lik mi bu?” sorumu önce duymazlıktan gelse de başını şöyle bir sallayarak “her sene bi kere motor indiriyoruz buna, 100’lüktü önceleri şimdi kaçlık oldu ben de bilmem artık” diyor.
İşini yaparken sohbet etmeyi sevdiğini hissediyorum. Konuşmayı özlemiş bir hali var belli.
İsmini söylüyor, daha kırklı yaşların başında. Papazoğlu’nda küçük bir gecekonduda oturuyormuş. Bu işi çocukluğundan beri kesintili olsa bile yapıyorum diyor.
“En büyük hatam sinirlerime hakim olamamak oldu hayatımda. Çok genç yaşlarımda haksızlığa tahammül edemediğimden girmediğim kavga kalmadı, mahallede, çarşıda, işte. Oysa okulda sınıfın en zeki, kafası çalışan öğrencisiydim ben. İşten hemen atıyorlardı zaten daha ilk kavgada. Hapishaneyle daha 17 yaşımda tanıştım. Girdim, çıktım derken defalarca girip çıktım ama en büyük cezayı da malum patrona mahallede herkesin önünde küfür edince yedim. Neymiş bilmem kime hakarete giriyormuş.
Son giriş çıkışımdan beri yine eski mesleğimi olan hurdacılığı üç yıldır yapıyorum. Bizde hurdacılık, sizde geri dönüşümcülük derler, yumuşatarak yani.
Motorum mu? Bütün bakımlarını ben kendim yapıyorum. Her ay bir kere yağını değiştiririm. Kilometresine bakmak mı? Çalışmıyor ki (güldüğünü duyuyorum). Her akşam iş bitiminde, frenlerini kontrol eder, zincirinin gerginliğine bakar, farları sinyalleri yoklarım. Lastiklerimi sorma, hep ikinci el alıyorum. İki sene de bir değiştirmek zorunda kalıyorum. Malum çöp konteynırlarının yanları cam kırıklarıyla dolu. Kesilme, yarılma çok oluyor, en kötüsü de çalışırken başıma gelenler.
Yıllar önceki çöplerle şimdiki çöplerimi soruyorsun. Çok şey değişti yıllar içinde, çok. Bi’kerem eskiden bu mahallelerde çok öğrenci yaşardı ve onların çöplerinden bize çok ekmeklik çıkardı. Bol bira şişeleri, evde kullanmayı beceremedikleri mutfak aletleri, kağıt kalem gibi kırtasiye malzemeleri. Ama şimdi artık onların çöplerinde sadece makarna poşetleri çıkıyor genellikle. Kızanlar da fakirleşti.
Sadece öğrenciler değil fakirleşen. Burada yaşayanların çöplerinden eski yıllarda Yeni Rakı, altın seri, ve bira şişeleri bol bol çıkardı. Seneler içinde önce Uzo, Mastika derken artık aynı öğrenciler gibi makarna poşetleri başladı çıkmaya. Emekliler de ziyanlık. Yoğun et kokuları olurdu çöpte eski yıllarda. Artık bolcana tavuk kemikleri. Onlar da hafta sonlarında sadece.
Çöpte en sevdiğim şey mi? Gazete bulmak, arada kitaplar da ilgimi çekiyor. Mesela Orhan Kemal’in bir kitabını okumuştum adı “Cemile”ydi ağlayarak bitirmiştim. Evde baş ucumda durur her sene bi kere okurum Cemile’yi. Daha bunun gibi bir raf dolusu kitabım var, arada göz gezdiririm. Bol bol gazete çıkardı eskiden, temiz olanları alır ayrı koyardım. En çok Cumhuriyet’i severdim, her çöpte çıkardı mutlaka bi tane. Bulunca akşamları okumaya bayılırdım. Bir de “Zaman” diye bir gazete vardı, sadece çöpte değil, her duvarın üstünde, ya da sitelerin önünde yerde mutlaka bir tane olurdu onu da artık hiç göremiyoruz ne olduysa? Yani artık gazete de çıkmaz oldu çöpten. Çöpten kullanıma uygun ne bulursam değerlendiriyorum. Evimde küçük tüplü televizyonum ve mini radyom da çöpten geldi. Katlanır masam ve iki sandalyem, yatağım, kitaplığım, mutfak dolabım bile hep oradan işte.
Yok be adaş hiç evlenmedim. Gençliğimde düşünmedim değil de. Bakma şimdiki halime gençliğimde yakışıklıydım da ama o içeri girip çıkmalar, beni canımdan bezdirdi. Yıllar geçinde baktım kendime zor bakıyorum bir de karı kızanımı ziyan edeyim, büle idare ediyoruz, gider de artık.
200 ile 300 lira arasında kazanıyorum günde, bunun zaten en azından yüz lirası motorun masraflarına gidiyor. Bazen ekstra bir şeyler çıkınca bu artıyor ama genelde kazanabildiğimiz bu. Bereket versin diyorum gene de. Karnım doyuyor, elektriği ödedim mi tamam. Suya zaten para vermiyoruz. Telefonum mu? Hiç kullanmadım, lazım da olmuyor ki, kiminle konuşçam ben. Anam babam öldü, kardeşlerim beni gördüklerinde kaçıyorlar zaten. Akşamları kahveye çıkıyorum, çocukluk arkadaşım var bir tane, onunla otururuz, birer çay içer laflarız. İyi arkadaşımdır, o benden daha çok çalışıyor, karısı da ha bire azarlıyormuş, kolay mı geçim? 3 kızan, bir karı, halime şükrediyorum onu görünce.
İşimi sevdiğimi mi sordun? Aslında seviyorum işimi. Ekmeğimi buradan kazanıyorum. Bana emreden, şu işi şöyle yap diyen yok. Bir kendim, motorum bir de Sarı’m köpeğini başıyla işaret ederek) var. Gece yarısını geçe, bazen sabahın erken saatlerinde çıkıyorum, üç, dört saat dolaşarak topladıklarımı hurdacıya bırakıyorum. Bazen çok az olunca topladıklarım gündüz saatlerinde de çıkıyorum dolaşmaya. Ama gündüzleri sıkıntılı, trafik yoğun, insanların kötü gözlerle bakışları çok rahatsız ediyor.
Mutlu muyum? Sağlığım yerinde olduğu için evet çok mutluyum. Ama mutlu olmak için de uğraşmak gerekiyor adaş. Yani mücadeleye devam bizim için, ömür boyu, öyle deyem ben sana.”

    En az 10 karakter gerekli


    HIZLI YORUM YAP

    SON DAKİKA HABERLERİ