Paranın değerini öğrenmek için borç almak yeterlidir.
İnsanın değerini öğrenmek ise bozuk para harcamaya benzemez.
Ekonominin rayına girme eğiliminde olduğu şu günlerde reyting kuruluşlarından b+ almaya başladığı, gri listeden çıkarılma eğiliminde olduğu süreçte, neleri doğru yapmamız gerektiğini de öğreniyoruz. Türkiye artık sıradan bir ülke değil ve bankalar da dünya standardında olmak zorunda.
Ülkemizin insanı iktidar olacaklardan artık eski hataların yapılmamasını bekliyor. Türkiye’de sadece dürüstlük yetmiyor, işi bilmek yönetimi bilmek doğru adımları atacak kişileri bulup yönetime koymak gerekiyor. Türkiye yakın geçmişte bir Ecevit, bir Karaoğlan gerçeğini yaşadı. Dağlara taşlara ‘Karaoğlan geliyor’ diye yazılar yazdık. Yeni doğan çocuklarımıza onun ismini koyduk, ‘ak günler geliyor, Karaoğlan geliyor’ dedi inandık. ‘Ne ezilen ne ezen insanca hakça bir düzen dedi’ inandık. Bu inanç büyük hayal kırıklığıyla son buldu, kendisi çok dürüst olan Ecevit etrafındakilerin baskısıyla karşıdan 12 adam ayarttı, bakan yaptı ama neredeyse hepsi yüce divanda yargılandı.
Ahmet Necdet Sezer’i cumhurbaşkanı yaptı. Kendisini oraya getiren Ecevit’e ne olacağını düşünmeden kitap fırlattı. Ülkemizin zaten zayıf olan ekonomisi yerle bir oldu, sol 50 yıl iktidar yüzü göremedi. Halk romantik kafalardan korktu yani ‘takalar geçiyor allı yeşilli’ demekle olmuyordu.
Ülkeyi yönetmek için deneyim gerekiyordu, en azından bir işçinin maaşını ödemiş, bir kilo domates yetiştirip satmış, dünyadan haberi olan insanlar gerekiyordu. Şimdi artık bu acemiliklerin yapılmadığı bir ülke istiyoruz. Yönetimde tecrübeli eller istiyoruz. Bugünkü koşullarda iş ve üretim olmadan yaşamak mümkün değil ve bunun için de olmazsa olmaz olan kurumlar yani bankalar gerekli. Yoksulun geçinmek için, işini büyütmek için krediler alabildiği bankalar istiyoruz. Bankaların asıl işlerini yaptığı bir Türkiye istiyoruz. Bankaların repoyla, rantla, borsayla değil kalkınmayla ilgilenmesini, yatırımlara destek veren bir duruma gelmesini istiyoruz. Eskiden her holdingin neredeyse bir bankası vardı ve istedikleri gibi piyasayla oynuyorlardı. Ülkemiz bir yol ayrımı aşamasında.
Geçen hafta Ziraat Bankası’nın 160. Yıldönümü münasebetiyle tertiplenmiş bir etkinliğe davetliydik. 160 YILDIR, ZİRAAT VARSA, ZİRAAT VAR başlığı altında Ziraat Bankası TARIM EKO SİSTEMİ BULUŞMASI 17 Mayıs 2024 İSTANBUL.
Kusursuz organize bir edilmiş bir etkinliğe şahit olduk. Tamda bu günlerde ihtiyacımız olan moral verici bir toplantı oldu. Kimler yoktu ki toplantıda. Tarımın dertlerini en güzel anlatan tv programcısı İRFAN DONAT’tan, tarım makineleri imalatçısına, en büyük süt ve hayvan üreticisi SENCER SOLAKOĞLU’ndan, Ziraat Bankası desteğiyle kurulmuş küçük işletmelere, kadın girişimcilerden, malzeme satıcısı ve imalatçısına. En iyi fındık üreticisinden, Gönen’de 38 bin dekar çeltik ekip atığından elektrik üreten ve bu konuda dünyaya örnek olan İBRAHİM MUTLU’ya, Adana’da aklınıza gelebilecek her meyveyi üretebilen çiftçilere, herkes deneyimlerini anlattı.
Bizim için en kayda değer olan, 2019 yılında dünyanın en iyi balı ödülünü almış EĞRİÇAYIR bal markasının sahibi CELAL ÇAY ile beraber olduk. 200 yıldır işin içinde olan, bal ülkesi Türkiye’nin en köklü balcılarından işin en tecrübelilerinden CELAL beyle neler yapılabilir, nasıl dünya markası oldular, ihracatın şartları ve yapmamız gerekenleri, ayrı ayrı görüştük. Tecrübelerini aktardı, can kulağıyla dinledik. Tekrar görüşmek üzere kavilleştik. Karşılaştığı sorunlarını, yenemediği zorlukları anlattı, neler yapılabilir soruları aydınlatılmaya çalışıldı. Türkiye’nin en büyük bankası Ziraat’in bu sorunların neresinde durduğu konuşuldu. Hakikaten Ziraat Bankası’nın artık üretenin yanında olduğunu gözlerimizle görme fırsatını elde etmiş olduk.
Ziraat Bankası en büyük değişimi gerçekleştiren banka oldu ülkemizde. Modern teknoloji ne gerektiriyorsa hepsini alıp adapte olmak kolay değildir. Bu gibi işlerde elindeki personelin yeni teknolojilerin eğitimini alması gerekir, kafa yapısı devlet memuru zihniyetini yenmiş olası gerekir. Ziraat bankasının önemini anlamak için ülkemiz ekonomisini gözünüzün önüne getirin ve Ziraat Bankası’nı bir an devrede olmadığını düşünün, ne kadar boşluk oluşacağını görürsünüz. Yeni nesil Ziraat Bankası çok başarılı ve atılgan. Yapılması gerekeni çekinmeden yapabiliyor. Örneğin Ziraatin Bölge Müdürlüğü Edirne’deydi, Trakya’nın ortasına yani Trakya’nın en büyük yerleşim yeri Çorlu’ya aldılar. Genç, atak bir genel müdürleri var. Çorlu’ya Bölge Müdürlüğüne gittiğinizde işleri hızlıca çözüme ulaştıran, işi bürokratik engellere uğratmadan çözen bir başkan ve ekibini görüyoruz. Bankacılıkta bu çok önemli boşa geçecek bir saatin bile önemi var.
Dünyayla entegre bir Türkiye düşünüyorsak bunun başında bankalarımız en önemli yeri tutuyor. Ziraat’te Türkiye’nin en büyüğü, işin lideri, hemen her konuda işin içinde. İhracattan imalata üretimden tüketime, ulaşımdan bilişime, her konuya el atmış, destek olmuş ve bizimde bunları yerinde bu işlerin başındakilerle görüşerek şahit olmamız işin içine güven katmamıza sebep oluyor. En önemlisi yarınlarda artık hazineden maaş alan birinin başbakana kitap atmasıyla bankalar yıkılmayacak bankalar batmayacak diye düşünüyoruz.
Dünyada nüfusuna oranla ekonomik olarak en iyi durumda Hollanda ülkesi ve Hollanda’da bankalar o kadar olayı aşmış ki kişinin milliyetine bakmadan, verebilecekleri teminatlara bakmadan, sadece niyetine inanmalarıyla müteşebbisin bütün dertlerini çözüyorlar. Bizler de bunları görüp kıskanmayalım, bu duruma nasıl geliriz onu düşünelim. Bu günlerde Ziraat’inde üretenin yanında olma eğilimi çok yükseldi. Hep olumlu, hep pozitif yaklaşımları, onlara olan güveni çoğaltıyor, bizlere de kutlamak, destek olmak, sahip çıkmak düşüyor.