Atatürk’ün Osmanlı yönetimiyle ilgili söyledikleri:
(1) 1905’te Harp Akademisi’nde yapılan gizli söyleşi toplantılarında;
“Arkadaşlarım, sizlere üzülerek ifade etmek zorundayım ki Osmanlı İmparatorluğunun temelleri Avrupa yakasında iyice sarsılmıştır. Rumeli’de Sırp, Yunan ve Bulgar komitacılarını besleyen Ruslar, dedelerimizin kanları pahasına aldıkları bu Türk yurdunu bizden koparmak gayretindeler. Bu bölgede orduların başında bulunan kumandanlar acz içindeler. Avrupalıların ‘Kızıl Sultan’ adını verdikleri padişah Abdülhamit ise, orduya bakmamaktadır. Aylardan beri maaş alamayan subayların bulunduğunu öğrendim. Orduda talim ve terbiye yoktur. Padişah, sarayında keyf ve alemler içindedir. Bu asırda böyle hükümdarı bulunan bir devleti kolay yaşatmazlar…” (Atatürk’ün Resmi yayınlara girmemiş Söylev, Demeç, yazışma ve Söyleşileri-Sadi Borak, 1998, Sayfa 23. ‘Asım Gündüz, Hatıralarımdan’)
(2) Sivas Kongresi’nin hemen ardından yayına başlayan İrade-i Milliye, Ankara gelişinde kurduğu Hakimiyet-i Milliye yazılarını ve başlangıçtaki meclis konuşmalarını incelediğimizde görüyoruz ki Atatürk, Osmanlı yönetimini eleştirirken bir süre padişahı dışarıda tutuyor. Bunun nedeni, başta Rauf Orbay, birçok milletvekilinin ve daha önemlisi bir kısım halkın padişaha bağlılığı olmalı. Kurtuluş Savaşında ilerleme kaydedilince 1 Aralık 1921’de Bakanlar Kurulu’nun görev ve yetkisini belirten kanun teklifi münasebetiyle;
“… (Seydülkavmi hadimühim) buyurmuşlardır. Millete efendilik yoktur. Hadimlik vardır. Bu millete hizmet eden onun efendisi olur. Efendiler! Tarihi beşerde, tarihi cihanda Devlet-i Aliye-i Osmaniye-yi milletimize istinaden teşkil etmiş olan bir sülale-i muhteremeye dahi milletimiz derin tarihi hatıratı ile ihtiram eder. Fakat bu nokta-i nazardan ihtiramı dahi kendisine Efendi bulmak ve aramak için değildir. Millet ona ancak vaz’ı kanunisini ve vaz’ı meşruunu verir. Ve hakimiyetini bizzat korur…” (Atatürk’ün Söylev ve Demeçleri I. 1961, sayfa 201.)
Burada Atatürk ne diyor?
Seydülkavmi hadimühim bir hadis-i şerifmiş. Anlamı, “Kavmin efendisi, onlara hizmet eden.” (Geniş bilgi için bak, normal sözlük.com) Atatürk bunu yineliyor. Osmanlı yönetimi millete hep efendilik yapmış. Ve karşı çıkıyor, “Millet kendine efendi aramıyor, hakimiyetini bizzat korur.” diyor. Ama ne acı ki Atatürk büstlerinin kaidelerine bu yargı Atatürk’ün imzasıyla yazılıyor, neden?
(3) Kurtuluş Savaşı kazanılmış, saltanat kaldırılmış, her alanda gelişme yoluna girilmiş, Osmanlı yönetimine bağlılık tüm gücünü yitirmiş. 17 Kasım 1923’te İzmir İktisat Kongresi’nin açılış söylevinde;
“…Biz henüz şimdiye kadar hakiki, ilmi, müsbet mânasile milli bir devir yaşamadık. Binaenaleyh milli bir tarihe malik olamadık. Bu noktayı biraz izah edebilmiş olmak için hep beraber Osmanlı tarihini açıklayalım. Osmanlı tarihinde bütün gayretler, bütün mesai, milletin arzusu, amali ve ihtiyacatı hakikîyesi noktai nazarından değil, belki şunun bunun amali mahsusasını, ihtirasatını tatmin noktai nazarından vukubulmuştur. Mesela Fatih İstanbul’u zaptettikten sonra yani Selçuk saltanat ile Şarki Roma İmparatorluğu’na tevarüs eyledikten sonra Garbi Roma İmparatorluğu’nu da zaptederek azametli bir saltanat kurmak istedi. Böyle vasi bir emel takip eyledi. Böyle bir emeli takip ve tatbik edebilmek için bütün milleti, unsuru asliyi arkasından bu hedefe doğru sevketti. Mesela Yavuz Sultan Selim Fatih’in açtığı garp cephesini tesbit etmekle beraber bütün Asya’yı birleştirerek büyük bir İslam imparatorluğu vücuda getirmek üzere böyle bir mesleki siyasi takip etti. Unsuru asliyi bunun arkasından dolaştırdı. Kanuni Süleyman her iki cepheyi azami derecede tevsi etmek, bütün Bahri Sefidi bir Osmanlı havuzu haline getirmek, Hindistan üzerinde nüfuzunu tesis eylemek gibi çok azametli, şahane bir siyaset takip etti. Bu siyasetin tatbiki için unsuru asliyi kullandı…” (Atatürk’ün Söylev ve Demeçleri II. 1959, sayfa 100)
Sağlıcakla,