DOLAR 32,2595 -0.02%
EURO 34,6862 -0.11%
ALTIN 2.398,28-0,08
BIST 10.247,75-0,86%
BITCOIN 2020277-0,95%
Edirne
18°

ORTA ŞİDDETLİ YAĞMUR

02:00

YATSI'YA KALAN SÜRE

233 okunma

KONUKLARINIZIN SESİ 337

ABONE OL
12 Aralık 2023 11:02
1

BEĞENDİM

ABONE OL

           Dördüncü yaşam örneğimiz,

           Ç O L A K      İ B R A H İ M

            İbrahim Bey’in özgeçmişi kısaca (Atatürk Ansiklopedisi’nden).

            “Türk asker. İstiklal Harbi’nde Kuva-yi Seyyare Müfrezesi ve 3. Süvari Fırkası Kumandanı. TBMM 2, 3, 4, 5. dönemlerinde milletvekili. Kereste fabrikatörü.

              1880 yılında Bursa’nın Şeker Hoca mahallesinde doğdu. Babası bahçıvanlıkla iştigal eden Mustafa Bey, annesi Veliye Hanım’dır. Bursa Askeri Rüştiye’sinin ardından yine Bursa’da bulunan Işıklar Askeri İdadisi ’ni bitirdi. 13 Mart 1898’de 1077 apolet numarasıyla Mekteb-i Harbiye’ye kaydoldu. 2 Şubat 1901’de piyade mülazım-ı sani (teğmen) rütbesiyle Harp Okulu’ndan mezun oldu.

             Mezuniyetiyle birlikte Hassa ordusu açığına atandıysa da 1 Mart 1901’de becayiş suretiyle 5. Ordu açığına nakledildi. Aynı yıl karıştığı bir kavga nedeniyle Muhakemat Dairesi kararıyla altı ay hapis cezası aldı. 9 Kasım 1901’de 36. Alay 3. Tabur 4. Bölük teğmenliğine tayin edildi… 24 Şubat 1908’de yüzbaşılığa terfi ederek 3. Ordu 6. Nişancı taburu 1. Bölük yüzbaşılığına atandı. 2. Meşrutiyet ilanı sırasındaki olaylarda sağ elinin parmaklarından yararlanarak çolak kaldı. 1908’deki bu olay nedeniyle ilk önceleri lakap ve daha sonraları soyadı olarak Çolak’ı kullandı…

          (Ansiklopedideki olayları vikipedide buluyoruz.)

          “…Meşrutiyetten önce İttihat ve Terakki Cemiyetine katıldı. İttihat ve Terakki Cemiyeti hakkında araştırma yapan Manastır polis müfettişi Hüseyin Sami Bey’le yaşanan çatışmada yararlanan sağ eli tedavi edilmediğinden dolayı çolak (sakat) kaldı.” (devamı): “1912 yılında Balkan savaşları esnasında çete çatışmalarında bulunan İbrahim Bey, 1914 yılında binbaşı rütbesine terfi ederek 177. Alay geçici Köprülü Müfrezesi komutanlığına atandı. Bulgaristan’da üstlenen bu birlikle 1. Dünya savaşında faaliyet gösterdi. Mütareke döneminde kısa süreliğine tutuklandı. Sonrasında İstanbul’da Bekirağa bölüğünde tutuklu bulunan Halil Kut ve Talat Muşkara’nın kaçırılmasını yönetti…

             Bundan sonrasını kendi anılarından (Millî Mücadele esnasında Kuvay-ı Seyyare kumandanlığıma ait hatıratım):

             “…Türklüğün her gün yeni yeni hareketlere maruz kaldığı anlarda hiç olmazsa Türklüğün haysiyet ve şerefini pahalıya satmak gibi yüksek duyguyla İstanbul’da bir karakol cemiyeti teşekkül etti. Bu cemiyet İstanbul içinde ve civarında teşkilat yapmaya başladı. Şile taraflarında Bulgaristanlı Baba Sadık, Tavşancıl ’da Yahya Kaptan ve Gebze taraflarında Kesriyeli Aslan tarafından birtakım çeteler teşkil edildi.

             Yahya kaptan benimle Umumi Harp’te bulunmuş, Sırplarla yaptığım müsademelere iştirak etmiş, ondan sonra Süleyman Askeri’yle Bağdat cephesinde harbetmiş fedakâr bir çete reisiydi.

             Bunlardan başka Adapazarı’nda Kuşçubaşı Eşref Geyve’de Değirmendere civarında Rizeli Yüzbaşı Rauf teşkilat memuruydu.

             …Taksim bahçesine gitmiştim. Oradan akşam geç vakit döndüğüm zaman evimizin altındaki eczacı,

             İbrahim Bey dedi, kırk, elli kadar polis bugün evinizi abluka etti ve içeride taharriyat yaptı. Yedi silah bulundu. Polisler bu silahları alıp götürdüler.

              …Beni Polis Müdürlüğü’nün üst katındaki odaya kapattılar… Harbiye Nezareti’nde teşekkül eden Divan-ı Harb’e sevkime karar verildi. Muhakemem mevkufen cereyan edecekti… Divan-ı Harbe teslim edildikten sonra reis Binbaşı Hafız Besim tarafından isticvap edildim. O da harekatımda şüpheli ve tehlikeli bir şey bulunmadığından Divan-ı Harp tarafından çağrıldıkça gelmek üzere beni serbest bıraktı…” Hürriyet ve İtilaf naşiri efkarı olan Alemdar gazetesi “Meşhur çete reisi Çolak İbrahim yakalandı.” başlığı altında yazılar yazmış ve diğer bir iki gazete de bu havadisi iktibas etmişti…

          Bu aralık sandal da Salacak’a yanaştı. Karaya ayak basanlar arasında Halil Paşa (Enver Paşa’nın amcası) ile (küçük) Talat Bey’i ve bir de beraber kaçan tevkifhane zabitini görerek sevindik… Araba aheste aheste Çamlıca’ya doğru yola koyuldu. Artık orada kendilerini karşılamak ve Tavşancıl’a götürmek vazifesi Yahya Kaptan’a terettüp ediyordu…

          Artık günler geçtikçe benim de İstanbul’da kalma imkânım gittikçe azalıyordu… 1920 senesi Nisan’ının sekizinci Perşembe günü akşam Üsküdar’a geçtim. Oradan Çamlıca’ya çıktım. Çamlıca’da bir yanık ahırda hazır bulundurulan silah deposundan üç tüfekle bir sandık cephane aldım ve Çamlıcalı Hacı Arif Bey’e iltihak ettim. Hacı Arif Bey’le Kadıköy Belediye Reisi Nurullah Suphi Bey de Anadolu’ya geçmek üzere hazır bulunuyorlardı…

            (Mustafa Kemal Paşa) dediler ki:

            “İbrahim, Düzce’nin isyan ettiğini haber alıyoruz. Kazayı işgal eden asiler şimdi Bolu üzerine yürüyorlar. Siz hemen oradan hareket ediniz ve mutlaka Bolu Boğazı’nı tutmaya çalışınız.

              Bu arayı anılardan ayırarak özetleyelim:

              İbrahim Bey Çalı Köyü’nde Kuva-yi Milliye kumandanları Rize Mebusu Rauf Kuşçubaşı ve oğlu Eşref, Mudanyalı Yüzbaşı Hacı Vasfi Bey’i arıyor. Rauf Bey kendilerine katılmasını istiyor. Mustafa Kemal Paşa’yla konuşması bunun üzerine. Rauf ve Eşref Bolu’ya gidişle ilgili üç defa fikir değiştiriyor ve İbrahim Bey, uymak zorunda kalıyor ve durumu Mustafa Kemal Paşa’ya bildiriyor. Bu konuşmasından sonra idareyi ele almaya karar veriyor. Kuva-yi Milliye mührünü alarak Kandıra Ziraat Bankası’ndan sağladığı iki bin lirayla efrada çarık, çamaşır ve tütün dağıtıyor. Bu arada Bulgar Sadık da 16 arkadaşı ve Maltepe’deki atış mektebinden gizlice kaçırdığı 32 araba cephaneyle İbrahim Bey’e katılıyor…

                Geyve’de alay kumandanı ile görüşüyorlar. (İbrahim Bey adını vermemiş.) Alınan karar: İbrahim Bey’in Geyve boğazını muhafaza etmesi ve alay kumandanının elindeki taburu Adapazarı’yla Düzce arasında asilerle müsademeye tutuşmuş Miralay Mahmut Bey’e göndermesi… Ama İbrahim Bey Geyve boğazına tamamen yerleşmeden tabur da geri dönüyor. Çünkü Anzavur’un da akrabası bir Çerkez olan Mahmut Bey asi Çerkezlere derhal hücum edip onları dağıtacağı yerde görüşüp onları iknaya çalışmış ve bir tedbir de almadığı için asiler Mahmut Bey ve yaverini şehit ediyor; zabitleri ele geçiriyor, birer birer onları da şehit ediyor veya soyuyor. Ondan sonra efradı da silahlarını ellerinden alıp dağıtıyor…

                 “Bu hadise üzerine Erkan-ı Harbiye-i Umumiye Reisi Fevzi Paşa hazretleri de Bolu boğazına geldi…” Rauf ve Eşref de kuvvet toplamada başarısız olunca İbrahim Bey kendi kendine hareket etmeye karar veriyor…

                 Anılarda bundan sonraki bölümler, İsyan mıntıkalarında müsademelerim, Birinci Yozgat İsyan’ındaki Harekatım, Tekrar Düzce Harekât Mıntıkasında, İkinci Yozgat İsyanı Sahasında. Bu bölümlerden ilginç bulduğumuz bazı kısımları bağıntısızca alıntılıyalım ve okurlarımızdan anıların tümünü okumasını bekleyelim.

                  “…Araba tepeye tırmanırken efrat arasında bulunan Mahmut Çavuş isminde birisi mırıldanmaya başladı. Hatta “Bu nasıl Bolşeviklik? Kumandan arabada gidiyor, efratsa yaya yürüyor.” diye de bağırdı. Ondan sonra efrada hitap ederek, “Arkadaşlar dedi; oturunuz. Daha ileri gitmeyelim.”

                  …Herhalde “Mahmut Çavuş’un terbiyesini vermek için sabaha kadar beklemek daha muvafık olacak” dedim… “Ortalık karardı. İleriye gitmeye imkân yok. Geceyi burada geçirelim.” emrini verdim.

                 Ertesi sabah ortalık ağırınca Mahmut Çavuş’un on altı arkadaşıyla firar etmiş olduğunu öğrendik. Yanımızda yalnız yirmi dokuz kişi kalmış oluyordu.

                     Maiyetimdeki yirmi dokuz kişiyle üç yüz kadar asiye karşı mukavemet etmek pek tehlikeli bir işti. Vaziyetimizin vehametini tamamiyle müdriktim. Onun için bir aralık Taraklı telgrafhanesinden Geyve’de bulunan Fuat Paşa’ya” (Batı cephesi komutanı Ali Fuat Cebesoy) “ve erkan-ı harbi Saffet Bey’e telgraf çekerek içinde bulunduğumuz mühlik vaziyeti kendilerine bildirdim. Gelen cevapta:

                   “Yaverim mülazım İbrahim’le size yardımcı kuvvet gönderilmiştir. Bu kuvvet gelinceye kadar mukavemet ediniz” deniyordu.

                    Yardımcı kuvvet denilen şey on sekiz neferden ibaretti.

                   Giderken yolda on altı asker firarisine rast geldim. Bunları da yanıma alarak Göynük’e girdim.

                   Mudurnu’da esaslı bir teşkilat yapmaya başladım. Etraftan topladığım efratla kuvvetimi yüz yirmi kişiye çıkarttım.

                    Bu aralık, 9 Mayıs’ta Pirlepeli Hamdi Ağa’yla dava vekillerinden İsmail Hakkı Bey’de maiyetlerindeki kuvvetler de Mudurnu’ya geldiler. Bu kuvvetlerin hepsi Rumeli ahalisinden olmak üzere iki yüz kişiden ibaretti.

                  Giriştiğimiz bu musademeden asilerin muzaffer çıkacaklarına civardaki köylüler o kadar emin bulunuyorlardı ki birçok çapulcular daha netice belli olmadan asiler tarafında yer almışlardı. Bir aralık çapulcu asilerin miktarı yedi bini buldu hatta geçti…

                   Bursa tarikiyle Adapazarı’na gelmiş olan ve maiyetinde sekiz yüz atlı bulunan Çerkez Ethem benden bir gün evvel yani 27 Mayıs’ta Düzce’ye girerek icraata başlamıştı.

                   …Düzce ve Bolu isyanı bu suretle bastırıldıktan sonra kumanda heyetine lüzum kalmadığından Refet Paşa avdet etti. Çerkez Ethem de 3 Haziran’da Uşak’a gitti. Kumandan olarak Arif Bey kaldı. (Ayıcı Arif.)

                    Bu kargaşalıklardan en ziyade Arif Bey istifade etti. Halkın reji anbarında bulunan tütünlerini alarak kendi hesabına satılmak üzere Eskişehir’e gönderdi…

                     (Diğer bölümlerden alıntıları bir sonraki yazılarımıza bırakalım.)

                                                                                                                                  Sağlıcakla,                  

    En az 10 karakter gerekli


    HIZLI YORUM YAP

    SON DAKİKA HABERLERİ