Kıyık Caddesi’nin bitiminde düzleyen yolun üzerinde sol tarafta Ahmet Yılmaz arkadaşımızın bağ evindeyiz. Binayı kaçak olarak babamın ustalığında ortak bir fonda topladığımız bütçeyle bir yıl önce yapmıştık.
Bina dediysem alt metrekare. Önünde küçük bir kapalı verandası. Altı arkadaş haftada bir, iki bir araya geliyoruz, sohbet ediyoruz, daha çok da rakı içmek için yapılmış meyhanemsi bir mekan bizimki.
Önümüzde yapımına yeni başlanan Eski Toki konutlarının inşaatı devam ediyor. Toki’yi ve şartlarını konuşuyoruz arkadaşlarımızla. 20/30 yıllık krediler ürkütüyor bizleri. “Ömür mü yeter?” diyor bir arkadaşımız. Yeme içme, konut kredisi öde. Bir sene değil, beş sene değil; 20/30 yıl bu. Babalarımızın yer evlerinde rahatımız yerinde, kimsenin uzun yıllar boyunca kredi ödemek gibi bir niyeti yok.
Yeni gelmişim sohbetin üzerine. Aşağıda gördüğünüz fotoğraf çantamdaki kameramın filminin üzerine düşeli daha birkaç dakika olmuş. Fotoğrafın en sağında gözüken ikili blokta ben de kooperatif üyesiyim. Günün şartları ağır, 90’ların sonu, ekonomik kriz kapıda. Kooperatife girdiğimize çoktan pişman olmuştuk ama elden gelen bir şey yok, çıksan alıcı bulamıyorsun.
Grubun içinde mimar bir arkadaşımız da var. Konut ve konut sorunları üzerine dönüyor sohbet. Nasıl daha uyguna konut sorunu çözülür sorusu üzerine mimar arkadaşımız şunları aktardı:
“Her şey kentleşme olgusu üzerine kurulu. Köyden kente çok hızlı bir geçiş var ve bu büyük sorunları da beraberinde getiriyor. İşsizlik başta olmak üzere onun getirmiş olduğu yoksulluk, düşük yaşam standartlarını sizlerde gözlemleyebilirsiniz
Kıyık Caddesi’ne çıkınca, özellikle kenar mahallelerde bu daha belirgin bir halde. İnsanlar yaşam standartları ve gelirleri ölçüsünde ilkel şartlar altında barınma sorunlarını çözmeye çalışıyorlar. Gecekondulaşma Edirne’nin yoksul mahallelerinin gerçeği haline gelmiş durumda. Diğer taraftan Edirne’nin yeni yerleşim yerlerinde kooperatifler ve müteahhitler eliyle yürüyen alt yapıları sorunlu, yolları yapılmamış, planlama eksiklikleri ile yürüyen hızlı bir kentleşme olgusu var.
Edirne bunun sıkıntılarını önümüzdeki on yıllarda çok hissedecek. Alt yapı ve trafik yoğunluğu Edirne’nin ve Edirne’lilerin en büyük kabusu olacak. Edirne’nin insanları bu yüzden stres ve kaygılarından kurtulamayacak. Bunlara çözüm yok mu? Var tabiî ki. En başta iyi bir planlama ve otomobiller için değil, insanlar için yaşayan bir kent planları ile yürümek. Ama şu anda gördüğüm kadarıyla her şey imar rantı üzerinde yürümeye başlamış durumda.”
Bu konuşmanın üzerinde 30 yıla yakın bir zaman geçmiş. O gün bu konuda fikirlerini beyan eden mimar arkadaşımız çoktan emekli oldu. Bizler de. Artık bağ evimiz yok, çoktan imarlara karıştı, anılarımızda yaşıyor.
O gün orada düşüncelerini açıklayan mimar arkadaşımızın bugün için çok doğru tespitlerde bulunduğunu görebiliyoruz. O dönemde üyesi olduğum kooperatifin konutunda oturuyorum. Önümdeki caddede iki sıralı otomobiller yüzünden evimize zor giriyoruz. Sabah veya akşam saatlerinde yoğun trafik yüzünden nefes alamaz hale geldik. Konut sorunu artarak devam ediyor. İmar rantı üzerinden yürüyen yerel yönetimlerimizde.