DOLAR 38,0013 0.35%
EURO 41,4180 0.26%
ALTIN 3.714,900,34
BIST 9.810,94-0,50%
BITCOIN 3202098-1,68%
Edirne
11°

AÇIK

02:00

İMSAK'A KALAN SÜRE

324 okunma

HER ŞEY İNSANDA

ABONE OL
31 Temmuz 2024 12:26
0

BEĞENDİM

ABONE OL

Eski Atina’da ahali toplanmış önemli bir soruna çözüm arıyorlar. Fikrini söylemek için filozof Demostenes çıkar. Ancak kekeme olduğundan sözünü dinletemez. İnsanlar kendi aralarında konuşmakta, filozofu dinlememektedir. Bunun üzerine Demostenes, “Bir hikâye anlatıp ineceğim” diye bağırır ve sessizlik olunca anlatmaya başlar:

“Bir yolcu Atina’dan Megara’ya gitmek için bir eşek kiralamış. O eşeğin üzerinde, kiralayan eşeğin sahibi de yayan olarak yanlarında, beraber yola çıkmışlar. Derken öğle sıcağı bastırmış, biraz dinlenmek ve öğle yemeği yemek için durmuşlar ama hiç gölgelik yokmuş ve eşeğin sahibi hemen eşeğinin gölgesine sığınmış. Eşeği kiralayan, ‘Sen çekil gölgede benim oturmam gerek’ demiş. Eşeğin sahibi itiraz etmiş: ‘Hayır ben oturacağım, çünkü eşek benim.’ Yolcu; “Ama eşeği kiraladım’ deyince de ‘Ben sana eşeği kiraladım gölgesini değil’ cevabını almış ve tabi sonunda aralarında kavga çıkmış.”

Hikâyeyi dinleyen herkes dikkat kesilmiş ve hikâyenin sonunu bekliyormuş. Demostenes kürsüden inmiş ve uzaklaşmaya başlamış.

Dinleyiciler;”Hey, ne oldu sonunda? Hikâyenin sonunu anlat” diye bağrışmaya başlayınca Demostenes kürsüye dönmüş ve demiş ki;

“Ben sizin için çok önemli bir konuda bir şeyler anlatmaya çalışıyorum ama siz eşeğin gölgesini merak ediyorsunuz. Artık ne fikrimi söyleyeceğim ne de öykünün sonunu” ve yürüyüp gitmiş. Biz hala eşeğin öyküsünü konuşuyoruz!

Bir Bektaşi anlatısında da şöyle ders verilir anlayana;

Bektaşi Babaya sormuşlar, “Cenaze giderken tabutun neresinde olmalıyız?” 

Bektaşi; “Valla içinde olmayın da neresinde olursanız olun” demiş.

Aslında hepimiz eşeğin gölgesiyle uğraşıyoruz. Ya da balıkların deryada olup deryadan haberlerinin olmadığı gibi tabutun içindeyiz ama tabutun neresinde olmalıyız diye tartışıyoruz.

Bu kötücül durumdan kurtuluşun iki yolu var. Birincisi; bize sunulan, dünyayı yöneten kapitalistlerin vicdanına sığınıp bizleri de kendileri gibi özgür kılmalarını bekleyeceğiz! Hani bir zamanlar bir yetkilimizin dediği gibi; “komünizm gelecekse onu da biz getiririz”.

İkincisi; hepimiz durumu anlayıp birlikte kapitalist düzeni yok etmeliyiz. Yani insandan insana etkileşim ile birleşe birleşe büyüyerek, çoğalarak kapitalizm ile mücadele etmeliyiz.

Elbette hepimiz, en azından bu yazıyı okuyanların büyük çoğunluğu ikinci tercihi seçiyoruz.

Bir kıssadan hisse ile açıklamak gerekirse; baba işten gelmiş ve yorgundur. Oysa oğluna sinemaya gitme sözü verdiğini unutmuştur. Oğlu anımsattığında bir bahane bulmak ister. Masadaki Dünya haritasını verir ve bunu düzgün hale getirmesini söyler. Çocuk yapbozun aslına bakar. Bir tarafta dünya haritası arkasında ise insan anatomisi vardır. Çocuk ön yüzdeki dünya haritası yerine arka yüzdeki insan parçalarını uygun şekilde dizer. Bir süre sonra yapboz tamam olur. Babasına söyler durumu. Babası bakar ki her şey tamam. Bu kadar kısa zamanda nasıl yaptığını sorar. Çocuk; “bir tarafta dünya diğer tarafta insan vardı baba, insan parçalarını yerli yerine koyunca dünya da düzeldi” der.

Yani her şey insanda. Ya insan kim?

Lalapaşa’da yaşamış Muhyiddin Abdal’ın sözü, Fazıl Say’ın bestesi; “İnsan insan derler idi, / İnsan nedir şimdi bildim. / Can candeyû söylerlerdi, / Ben can nedir şimdi bildim.” dediği insan gerek.

Veya Yunus Emre dilinde; “Yetmiş iki milleti / Bir göz ile görmeyen”değil gören insan gerek.

Dini, etnisiteyi, ülkeyi, coğrafyayı, zenginliği değil insanı öne çıkarandır insan. Bu yolda insanı olmak içinde temiz beyinler, inançlı yürekler gerekir. Yunus Emre dedikçe, “Bir kez gönül yıktın ise bu kıldığın namaz değil / Yetmiş iki millet dahi elin yüzün yumaz değil.”

Aydınların ışığında, sınıfın önderliğinde, üretenin birlikteliğinde yeni bir dünyayı insan ile kurabilmeliyiz. Kapitalizmi tanıdık, bildik. Aşık Seyrani, “Taşa tohum ekilmez imiş”(1) derken bizim de kapitalizmde yaşam olmadığını öğrenmiş olmamız gerekir gayri.

İnsanlık tarihi süresince kazanılan insan ve doğa haklarımızı da özümseyerek mücadelemizi de; “Aşkın iğnesiyle dikilen dikiş”(2) gibi örerek ve örgütlenerek yapmalıyız.

Eşeğin gölgesinin kimin hakkı olduğunu ve tabutun neresinde olmamız gerektiğini tartışarak zamanı geçirmek yerine insanı insan yapan değerlere, kapitalist ve insanı, doğayı sömüren burjuva demokrasisi yerine sosyalist demokrasi mücadelesinde bir olmalıyız. Bu da insandan ve yerelden başlayacaktır. Haydi, her şey insanda, sende…

(1,2; Aşık Seyrani – Eski Libas Gibi)

    En az 10 karakter gerekli


    HIZLI YORUM YAP

    SON DAKİKA HABERLERİ