DOLAR 32,2587 0%
EURO 34,6965 -0.07%
ALTIN 2.401,860,08
BIST 10.336,500,68%
BITCOIN 2015794-1,84%
Edirne
20°

PARÇALI BULUTLU

02:00

İMSAK'A KALAN SÜRE

240 okunma

ELLERİN GELECEĞİ

ABONE OL
31 Ocak 2024 13:13
2

BEĞENDİM

ABONE OL

Kepirtepe’yi bitirince öğretmen olarak ilk atamam Adıyaman ili Kâhta ilçesi Alidam Köyü’ne oldu. Orada geçirdiğim iki yılda ülke gerçeklerini yaşayarak öğrendim diyebilirim. İdareler genelde CHP ağırlıklı idi. Köylüler her Cuma günü yüklü eşekleriyle giderlerdi. Eşekler yüklü olduğundan kendileri yayan giderdi. Gelirken eşek üzerinde türkü söylerlerdi. Sorduğumda şeyhe gittiklerini ve tövbe edip günahlarından arındıklarını anlatırlardı.

Bir Cuma günü okul tatildi ve ben de peşlerine takıldım. Bana özel eşek buldular ama binmedim. Ben de onlar gibi yürüdüm. Dönüşte de Kâhta’dan gelecek köy aracı ile gelecektim. Erken kalktık ve normalde 25-30 km olan yolu kestirmelerden anlamadan gittik. Bizim gibi her köyden gelen vardı. Yükler boşaldı. Çorbalar içildi ve herkes görevlilerin verdiği işlere sarıldı. Sohbetler koyulaştı, yemekler yendi. Dönüşte köy bakkalından alış veriş yapıldı.

Ben çalışmadım tabii. Bir ara şeyh ile denk geldik. Sordu, kendimi tanıttım. “Bize katılsana hoca, çok gençsin, buralarda işin zor olur” gibisinden bir talepte bulundu. Elbette gülüp geçtim. Gün boyu epey konuştuğumuzu hatırlıyorum.

1977 seçimlerinde zamanın dört lideri; Ecevit, Erbakan, Demirel ve Türkeş Menzil köyüne gelince şaşırdım elbette ve Erbakan taraftarları idarelerde çoğunluğu aldı. Ben ilk sandık başkanlığı görevimde jandarmanın baskılı gözetiminde 10-15 kişinin 250-270 oy kullanarak saat 15 gibi görevimizi tamamlayıp ilçeye adeta kaçtık. İtiraf ediyorum, suç işledim! İsmail’in kitabından öğrendim ki son seçimlerde de benzeri oy verme olmuş!

İsmail Arı’nın TAKSAV’daki imza gününde o günleri anımsadım. Eğer şeyhin teklifini kabul etseydim cemaatin etkili kişilerinden olabilirdim! Laik cumhuriyette kapan(a)mayan tarikat-cemaat kapısının 1980 sonrası darbeciler tarafından açılması ile de bu günlere gelecektik. Kim bilir belki de Menzil’in ‘batılı müridi’ olarak kasa ben olacaktım!

İsmail Arı’ya da söyledim, kitabı imzalatırken; “Kapak fotoğrafındaki eller benim olabilir ve sen de beni anlatıyor olabilirdin”! Ben 1996 doğumlu İsmail’in doğumundan 20 yıl önce tanışmıştım Menzil şeyhi ile. Menzil’e gitmiş ama menzile er(e)memiştim!

 Bizim batı coğrafyasında yaşayanlar olarak önemsemediğimiz cemaat ve tarikatlar ülkenin büyük çoğunluğunda acı ve tehlikeli bir gerçek. İnancı kullanarak devleti ve sermayeyi yönetiyorlar. Yasak olmasına rağmen gizli ve devlet içindeki bazı kişilerden destekli yapılan çalışmalar bu gün aleni yapılmaktadır.

Okullarda din insanlarının verdiği eğitimler, vakıf veya dernek adı altında vergisiz ticari kazançlar gibi birçok sözde legal çalışmaları yapıyorlar. Özellikle yoksul ve alt derecede eğitim görenlere iyi ulaşıyorlar. Bugün otobüslerle Menzil’e gidip tövbe seanslarına katılanları görünce şaşırmamak elde değil.

Bizler tarikatmış, cemaatmiş bilmezdik 1980’lere kadar. Zaten bu sözcükleri kullanmak bile yasaktı. 1980 yılı 12 Eylül’ünde Kenan Evren kanlı darbesi sonrasında dini görüşler açıkça devlet yöneticileri tarafından öne çıkarılır oldu. Özal ile Nakşibendi tarikatını duyduk. FETÖ belgelerinden gördük ki devlet ellerindeymiş. Sadece açığa çıktılar. Açığa çıkması aynı zamanda yükselme hırsı olanların cemaat ve tarikatlara yanaşmalarına yol açtı. 

Bizler, bu cemaat-tarikat referanslı makam işgali ve ‘yasal kazanç’ kapılarının kapanmasını isteyenler ne yapacağız? Alanlara çıkıp” Türkiye laiktir, laik kalacak’ veya ‘ Tarikat ve cemaatler kapatılsın’ demek yetmiyor ve hukuki bir karşılığı yok.

Çünkü ülkemiz mevzuatlara laikliği yazmış olsa da geçen yüz yıl boyunca gerçek anlamda hiç laik olmadı. Elbette kurucu ilkeler laik olmayı hedeflemişti ama o süreç tamamlan(a)madı. Kapatılmasını talep etmenin de hukuki karşılığı yok. Hepsi dernek veya vakıf adı altında ticari adlarla örgütleniyorlar. Örümcek ağı gibi ekonominin her alanında ticari işleri var. Resmi makamlar; ihale kayırmalarından yardımlara, protokollerden sözleşmelere tüm hizmet ve yatırımları bu ilişkilere göre yapmakta.

Maalesef iktidar bu alanları genişletme amacında ki ülkemiz Ortadoğu bataklığında yaşayarak emperyalizme hizmet etsin. Ya muhalefette siyaset yapanlar bu durumları neden dillendirip laiklik mücadelesi vermiyor? Bu gerçekleri bizler televizyonlardaki ticari dizilerden mi öğreneceğiz? Diziler ticari gelirlerinin yanında; bizi gelecekte yaşayacağımız günlere mi hazırlıyorlar (Kızıl Goncalar, Ömer, Kızılcık Şerbeti, Kübra)? İlimizde tarikat örgütlenmesine karşı bir-kaç kişi ve kurumdan başka mücadele eden var mı?

Menzil’in Kasası kitabının kapağındaki eller benim ellerim olmadı. Çünkü tercih hakkım vardı ve bundan pişman değilim. Ama bu gidişle, bu sessizlikle ülkede din referanslı ekonomi ve siyaset egemen olduğunda tüm ellerin kasaya hizmet edeceğini bilmeliyiz. O nedenle ellerin geleceğini iyi düşünüp topluma laik, kamucu, demokratik, şeffaf, halkçı ve adil bir seçenek sunmalıyız.

    En az 10 karakter gerekli


    HIZLI YORUM YAP

    SON DAKİKA HABERLERİ