Beni bu güzel havalar mahvetti
Böyle havada istifa ettim
Evkaftaki memuriyetimden
Tütüne böyle havada alıştım
Böyle havada aşık oldum
Eve ekmekle, tuz götürmeyi
Böyle havada unuttum.
Şiir yazma hastalığım
Hep böyle havalarda nüksetti
Beni bu güzel havalar mahvetti.
Orhan Veli KANIK
Bundan daha güzel anlatılabilir mi bu güzel bahar havaları bilemem ama Orhan VELİ’nin özelliği bu. Birkaç kelimeyle en can alıcı hikayeyi anlatabilmesi. 36 yaşında belediyenin açtığı çukura düşüp yaralanması sonucu hayatını kaybetmeseydi daha ne şiirlerini okuyacaktık bilmiyorum ama böyle basit kazalar bize neler kaybettirdi onları çok iyi biliyorum.
Durum; dünyada da farksız gibi. Gidişat hiç te iyi görünmüyor, neredeyse insanlık tarihi var olduğundan beri yeryüzünde yaşayan iki ırk en sonunda kapıştılar. İRAN la ISRAİL’in hasımlığı ben kendimi bildim bileli var.
Komşumuz İRAN en kadim devletlerden, toprakları bizim iki katımız kadar, nüfusu bizden fazla ve yıllık 80 milyar dolarlık petrol gelirleriyle bizden avantajlı bir ülke. Lakin her güzelin bir kusuru olduğu gibi İRAN’ın da bu güzelliklerine talipleri çoktu. Çocukluğumda şah Rıza PEHLEVİ’nin aşkları ve prenses Süreyya’nın güzellikleri süslerdi o günlerde Hayat dergisinin sayfalarını. Amerikan MACK marka tırlarını hatırlıyorum o günlerde. Henüz çevre yolu yapılmamıştı ve Avrupa’ya giden araçlar şehrimizin içinden geçerdi. İranlı şoförlerin güzel şiveyle söyledikleri ‘maşınım maktır yolum teyrandır (Tahran )’ sözleri kalmış aklımda. O İranlılar Turuva’da Elenlerle savaşan Perslerin torunları. Eski kadim bir devlet gelenekleri var ama batı böyle şeyleri sevmiyor. Kalkınmakta olan İRAN’a düzenlenen operasyonla şah mat edildi. Yerine Paris’te sürgünde olan HUMEYNİ getirildi. Uçaktan inerken görüntülenmiş HUMEYNİ resimleri kalmış aklımda. Sonra petrolden dolayı yıllarca sömürülen İRAN atom santrali yapmaya kalkınca ambargolardan dolayı yıllarca yıpratıldı.
Bu yıllarda İSRAİL devamlı güçlendi, batının da desteğiyle agresif saldırgan ISRAİL önce SURİYE den , MISIR dan ve yakın çevresinden savaşla topraklar aldı. Golan tepelerinin üzerine kondu, sonra IRAK ve SURİYE operasyonları yapıldı. Dünyanın yedi harikasından biri olarak kabul edilen BABİL’in asma bahçelerini kuran insanların topraklarına göz dikti. Belliki bin yıllar önce onları sürgüne gönderen Babil kralını unutmamışlar ve Babil’in çevresini talan ettiler. Sıra İRAN’a geldi. Önce İRAN’ı tuzağa çektiler, İSRAİL Şam’da İRAN büyükelçiliğini vurdu ve bu devletler hukukunda savaş ilanı demek. Ardından İRAN füzelerle cevap verdi ve bunun bir bedeli olacak. İSRAİL in katliamlarına ses çıkarmayan batı İRAN füzeleri için hemen kınamalar düzmeye başladı, Görünen o ki vahşi batı İRAN’ın parçalanmasına karar vermiş. Önlerinde üçe bölünmüş İRAN haritaları üzerinde çalışılıyor besbelli. AZERİ TÜRKLERİ, Kürt bölgesi ve ACEMLER bölgesi olarak çoktan bölmüşler bile İRAN’ı.
Dünya konjektürü öyle bir durumda ki bu vahşilere dur diyebilecek tek ülke Suriye’de olduğu gibi RUSYA olabilirdi ama RUSYA’nın başına UKRAYNA belasını sardılar, kıpırdayacak hali kalmadı. Bütün ümitler ve bütün gözler ÇİN’in vereceği tepkiye kaldı. Ülkemizin sınırında devam eden çatışmalara duyarsız kalmamız söz konusu olamayacağına göre endişede haklıyız, bekleyelim ve görelim. Bu güzel bahar havalarında savaşı düşünmek hiç te iyi gelmiyor kulağa.