
Edirne’de görev yapan tüm valilerin mutlaka hatırlanacak hizmetleri olmuştur.
Fakat iz bırakmak, belleklerde yer edinmek başka bir şey.
Çok geriye gitmeden, Edirne’de iz bırakan iki validen söz edeceğim.
1981-1986 yıllarında Enver Hızlan; 2000-2004 arası Fahri Yücel.
Fahri, Edirne’deki kısa hizmet döneminde çok başarılı projeler hayata geçirmiş, Edirne’nin tarihi ve kültürel mirasının farkına varılmasında, turizmin gelişmesinde bir ivmedir adeta.
Fahri ile Kabataş Erkek Lisesi’nden üç sene aynı sınıflarda, aynı yatakhanede beraberdik. Yatılı okul arkadaşlığı bir başkadır, kadim dostlukların filiz verdiği yıllardır…

Kabataş Erkek Lisesi yılları.
Fahri Yücel ayakta soldan birinci
Edirne’ye atandığını rahmetli babamdan duydum; ben gözden kaçırmışım.
“Bak bakalım evlat senin döneminden mezun yeni vali arkadaşın olmasın…” dediğinde bizim Fahri mi acaba diye heyecanlandım.
Çok geçmeden Edirneli dönem arkadaşlarımdan İsmet Açıkgöz ve Çetin Uzer’den çiçeği burnunda valinin bizim Fahri olduğunu öğrendim.
Fahri, parasız yatılı okuyan halim selim bir arkadaşımızdı; Çetin ve ben sosyallikleri/haylazlıkları önde öğrenciler arasındaydık. İsmet, ders çalışmak için yaratılmıştı, notları iyi olduğu için kıskanmazdık ama ebeveynlerimiz için referans teşkil ederdi ve biz de haliyle İsmet’e biraz bozulurduk işimize gelmeyen lüzumsuz(!) çalışkanlığından dolayı.
Fahri koltuğa oturur oturmaz bizim izimizi sürmüş, İsmet ve Çetin’e ulaşmış. Ben o yıllar İstanbul’da hayat gailesi içindeydim ama bir ayağım Edirne’de…
Hep beraber çıktık Vali Bey’in huzuruna, resmiyet kısa sürdü döndük yatılı okul anılarına gülüştük, gençleştik. Saat 11’deki sabah kahvesi ziyareti makam odasında yenen köfteyle iyice tatlandı.
Edirne Sanayici ve İşadamları Derneği Başkanı ismet Açıkgöz, o yıllarda ikinci adamdı, başkan yardımcısıydı. Fahri’ye hitap ederken devlet karşısında sorumluluk sahibi bir iş insanı profiline uygun “sayın valim” hitabını diline dolamıştı. Çetin, Fahri ve ben hep bir ağızdan İsmet’e güzel laflar ederek tedirginliğini üzerinden aldık. Makama saygı ile kadim/düzeyli dostluk arasındaki ahengi işte o gün öğrendi İsmet.
Fahri’deki devlet adamı ciddiyeti ile bulunduğu makamın halka hizmet niteliğini kendine has bir sevecenlikle harmanlama becerisi, samimiyet, tevazu, Edirne’de bıraktığı izin bileşenlerindendir.
Tarihi eserlerin onarımı, kırsal kalkınma projeleri, el sanatları kursları, yerel basına sağlanan destekler…
“Edirne Açık Müze Kent” sloganı ile hareket eden Vali Fahri Yücel; kamulaştırma, rölöve, restitüsyon ve restorasyon çalışmalarıyla Protokol Binası (Eski Gümrük Muhafaza Karakolu), Hafız Ağa Konağı, Dr. Bahattin Öğütmen Konağı, İkiz Ev, Eski Vali Konağı, Şehit Asım İlköğretim Okulu, İtalyan Kilisesi, Edirne Yeni Saray Kapısı (Babüssaâde), Duyunu Umumiye Binası (Eski Öğretmen Evi), Darulhadis Camii ve Çevre Düzenlemesi, Şahabettin Paşa Camii (Kirazlı Camii), Polis Emeklileri Derneği Binası, Atatürkçü Düşünce Derneği Binası, Oral Onur Evi, Trakya Gazeteciler Derneği Binası, Hükümet Konağı Paşa Kapısı ve Köşkleri ile Çevre Düzenlemesi, Eski İl Emniyet Binası, Edirne Baro Binası, Hacı Hüseyin Çeşmesi, Feyzullah Çeşmesi, Ebe Çeşmesi gibi çokça eski eseri Edirne’ye yeniden kazandırmıştır.
Vali Fahri Yücel, arkeolojik kazı çalışmalarına da önem vermiştir. Örneğin, Makedon Kulesi çevresi kazıları…
Kent kültürü ve bilincinin, turizmin gelişmesinde Edirne’ye katkıları büyük Vali Fahri Yücel, aniden ortaya çıkan amansız bir hastalık nedeniyle genç yaşta aramızdan ayrıldı. İsmi Edirne’de sevgi, saygı ve şükranla anılmaktadır. Yıldızlar yoldaşıdır.
Enver Hızlan, sadece Edirne’de değil Türkiye genelinde iz bırakan bir validir. “Devletin valisi” kavramının kendisiyle özdeş kılınmasının temelinde ilkelerinden taviz vermeyen, dürüst, adil bir yönetim anlayışını görünür kılan icraatlarıdır. Yani, sözde değil özde bir kamu yönetim kalitesi…
Bir parantez açarak “devlet adamı” kavramını irdeleyelim biraz. Cinsiyete dayalı bir ifadeden ötürü günümüzde eğreti durmaktadır bir kere. Nasıl ki bilim adamı yerine bilim insanı nitelemesi yaygın kabul görüyorsa burada da “devlet görevlisi” sıfatı daha uygun düşmektedir.
Hem cinsiyetsiz hem de devleti kendinle özdeşleştirmeyen bir tanımlamadır “devlet görevlisi”. Diğer bir ifadeyle, küçükten büyüğe devlete ve dolayısıyla millete/topluma hizmetle yükümlü memurlar için genel bir ifadedir.
Bilindiği gibi kamu hizmetleri, toplumsal ihtiyaçların karşılanması için mal ve hizmet üretimidir.
Devlerin beşeri unsuru yurttaşın görevlerinden biri vergi ödemekse, doğal hakkı da ödediği vergilerin kendisine devlet eliyle kamu hizmeti kapsamında geri dönmesidir.
Bu bağlamda, devlet yöneticileri, kör kuruşun hesabını verebilecek bir yönetim sergilemeli, kaynakların verimli kullanılmasına özen göstermelidir.
Evet, ulus devletlerin ortaya çıkışıyla, ulusal ya da uluslararası alanda saygınlık kazanmış politikacı, bürokrat ya da diplomatlar için kullanılan “devlet adamı” teriminin günümüzdeki karşılığına kafa yorduk biraz.
Dolayısıyla Enver Hızlan’ın kazandığı ”devletin valisi” sıfatı da yerli yerine oturmuş oluyor. Yani, devleti yurttaşın üzerinde gören bir aygıt değil, yurttaşa hizmetle görevli bir çatı kuruluş addeden anlayışın mümtaz temsilcilerinden biridir Enver Hızlan.
Bayındırlık hizmetlerinde halkın parasını doğru ve yerinde, verimli kullanma hassasiyeti Edirne’de iz bırakmıştır. Uzunköprü’de inşa edilen kapalı spor tesisini denetlerken ahşap zemin parkesinden bizzat kendi eliyle aldığı örneği Bayındırlık müdürüne inceletir. Sözleşmede 1’nci sınıf olması gereken ahşap parkenin 3’ncü sınıf çıkması üzerine yüklenici firmaya ‘sil baştan’ yaptırır.
1986 yılında bitirilmesi planlanan 110 yataklı Edirne Huzur Evi inşaatı, Keşan ve Uzunköprü köylerinin hizmetine sunulan 21 Sağlık Ocağı, Enver Hızlan dönemi icraatlarındandır.
Hızlan’ın kültür alanındaki hassasiyetine vilayet konağı toplantı salonuna kurdurduğu kütüphane, tarih araştırmaları için Dr. Ratıp Kazancıgil yönetimindeki Edirne Araştıma Derneği, sadece birkaç örnektir.
Hızlan’a “devletin valisi” payesi kazandıran iki olaydan biri, Anavatan iktidarının ilk yıllarında Kapıkule’de yaşanan ve “Asrın kaçakçılık Olayı” addedilen gümrük kaçakçılığının üzerine giderek Gümrük ve Maliye bürokratlarının gözaltına alınmasını sağlamasıdır.
İkinci si, 1992 yılında Sakarya Valiliği döneminde gerçekleşmiştir.
Dönemin Bakanlarından Sakarya Milletvekili Mehmet Gölhan, devlete ait bazı imkânları seçim işlerinde kullanmak istemektedir. Ancak Vali Enver Hızlan baskılara boyun eğmez, yedi sayfalık basın açıklamasıyla istifasını verir.
Kendisinin “devletin valisi”, yani siyasi iktidarların bir memuru olmadığını, bir devlet görevlisinin halka hizmette tarafsız ve adil davranması gerektiğini cümle âleme gösterir şu sözlerle:
//Amacım kahramanlık değil, bir rahatsızlığı dile getirmekti. Şimdi rahatladım ama üzgünüm. (…) Ancak valiler siyasi iktidarların karşıtlarına da güven telkin etmek yükümlülüğü altındadır. Aksi takdirde bulundukları illerde Anayasa’da tanımlanan devleti gerçek kimliğiyle temsil edemezler. (…)Bir hayli düşündükten sonra böyle bir ortamda devletin ve cumhuriyetin valisi olarak görev ifa etmenin mümkün olamayacağı kanaatini edindim. Bazı siyasal kişi ve kuruluşların demokratik hukuk devleti ilkesiyle bağdaştırılması mümkün olmayan tutum ve davranışlarının oluşturduğu bu ortam, görevimi açıklamaya çalıştığım devlet ve yönetim anlayışıma uygun olarak sürdürmemi olumsuz yönde etkilemekte ve hatta engellemektedir. Bu nedenle eylemli valilikten ayrılarak meslek yaşamımın kalan kısmını “Merkez Valisi” olarak sürdürmeye karar verdim.//
Görele’nin Kuşçulu köyünde 1931 yılında dünyaya gelen Enver Hızlan, babasını küçük yaşta kaybeder. Yoksulluk içinde büyür. Annesinin meşakkatli yaşamında yardımcısıdır. Ailenin geçim kaynağı dört ineği gütmek ve süt ürünlerini pazarda satmak onun görevidir. Kurtuluş Savaşı sonrası Cumhuriyet’in ilk yılları, yurttaşların yoksulluğu iliklerinde hissettiği, yoktan var etme mücadelesi verdiği yıllardır.
İlkokulun ilk üç sınıfı komşu köy İsmailbeyli’de, 4 ve 5. sınıflar Görele Merkez İlkokulundadır. İlk üç sene imkânsızlıktan üç kilometre yolu yalınayak arşınlar. Görele’ye giderken ise artık ayağında lastik ayakkabı vardır. Ancak eskimesin diye yolun neredeyse tamamı yine çıplak ayak geride bırakılır ilçe girişinde tekrar giyilmek üzere.
Ortaokulu Niğde’de parasız yatılı okur. Üç öğün düzenli yemekle orada tanışır.
Haydarpaşa Lisesi’nde yine parasız yatılıdır. 1954’yılında Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi’ni devlet bursuyla derece alarak bitirir.
Enver Hızlan ve Fahri Yücel, Atatürk Cumhuriyeti’nin eğitimde fırsat eşitliğine verdiği önemin, çağdaş Türkiye’nin temellerinin zorluklarla boğuşarak, akıl ve bilime dayalı atıldığının göstergesidir.
Trabzon ataması nedeniyle vilayet yemekhanesinde düzenlenen veda toplantısında tüm Edirnelilere mutluluklar dileyip kendisinin de bir Edirneli olduğunu vurgulamıştır Enver Hızlan. Emekli olduktan sonra Saroz körfezinin güzelliklerinden Sultaniçe köyü sahilinde bir sitede konut edinerek Edirnelilerle iç içe yaz aylarını değerlendirmektedir.
Enez’e Kaymakam, Edirne’ye Vali atanan her devlet görevlisinin mutlaka ziyaret ettiği, bilgi, birikim, deneyiminden, devlet tecrübesinden yararlandığı Enver Hızlan, 3X30+… (kendi ifadesidir) yaşında bir delikanlı, komşularının Vali Bey’i, Vali Amcasıdır.

Görevdeki Vali Yunus Sezer’in Edirne’de iz bırakma potansiyelini sonraki bölümde ele alacağız.