
Saros’ta Büyükevren/Gülçavuş köyleri arasında uzanan merada binlerce tüylü meşe bulunmaktadır.
Doğal dengenin bir unsuru olarak bu meşeler kendiliğinden filizlenir ve yüzlerce yıl yaşayabilir. Küçükevren köyünün çıkışında ulu meşeler için yaptığımız baş vuru kurul tarafından olumlu karşılanarak 3 meşe ağacı “Anıt Ağaç” statüsüne kavuştu.
Bir süre sonra bölgede Büyükevren, Küçükevren, Gülçavuş ve Sultaniçe köylerinin meralarında bulunan binlerce ulu meşe için “Sit Alanı” ilanı edilmesi için verdiğimiz dilekçe havada kaldı, yanıt bile alamadık.
Bölge 1980’lerin başına kadar bütün meraları bu ulu meşelerle kaplı durumda imiş. 80’ler sonrası kimin aklına geldiyse bu bölgede ulu meşeleri köklemişler ve binlerce hektar alana çam ağaçları ekmişler.
Meşelerin kesilmesinden sonra bölgede yağış miktarı önemli oranda düşmüş haliyle. Meralarına giremeyen köylüler hızla hayvancılıktan da çıkmak zorunda kalmışlar.
Geçtiğimiz hafta Büyükevren’den başlayan yangın sahile paralel olarak Gülçavuş’u da yakarak geçti. Binlerce dönüm alan çam ormanı adeta çıra gibi yandı.
Yazlıkların ve Gülçavuş köylerinin dibine kadar gelen yangın neyse ki yerleşim yerlerine çok az zarar vererek sabah saatlerinde ormanların bitmesi, yanacak yer kalmaması nedeniyle sona erdi.
Saat 15.30 civarı başlayan yangına ancak 18/19 gibi ciddi oranda müdahale edilebildi. O da yeterli gelmedi. Şanssızlığımız Çanakkale’de günlerden beri süren büyük devasa yangın ve bütün ekiplerin orada olması ve yorgunluklarıydı. Trakya’nın birçok yerinden gelen müdahale ekipleri yangının yerleşim yerlerine zarar vermesine engellemek için yoğun gayret sarf ettiler. Emeklerine sağlık.
Biz sahilde yaşayanlar geceyi güvenli alan olan Sultaniçe limanında geçirdik. Gece boyu süren yangının görüntüleri yüreklerimizi dağladı. Çaresizce ormanlarımızın yanmasını seyrettik.
Şu anda Büyükevren/Gülçavuş köyleri ile sahil arasında orman kalmadı. Tamamı yanmış durumda.
Yangın sonrası bölgeye yaptığım kısa bir yürüyüşte gözlemlediğim orman içinde çam ağaçların yandığı küle döndüğü ama meşe ağaçlarının tamamına yakınının hale yeşilliğini sürdürdüğü, yangını ufak tefek zararlarla atlattıkları ama yaşamaya devam ettikleri şeklindeydi.
Yangın sonrasında kendisiyle telefonla görüştüğüm Trakya Üniversitesi Botanik Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Dr. Öğr. Üyesi Necmettin Güler; şunları söyledi:
“O bölgeyi gezdim. Zemini tüylü meşe için oldukça uygun bir bölge. O bölgede meşe ağaçlarının kesilerek yerine çam ağaçları ekilmesini uygun bulmuyorum.”
Bölgede bir taraftan Rüzgar Enerji Santrali şirketlerin faaliyetleri, bir taraftan yürütülen imar çalışmaları var. Üstüne üstlük çıkış nedeni belirsiz yangınlar.
Tüylü meşe halen ayakta ve bizi izliyor. Ya tüylü meşe gibi dirençli olacağız çevremize, doğamıza sahip çıkacağız ya da cehennemi bu dünyada yaşayacağız.
Öncelik o yanan bölgelere bundan sonra çam fidanları mı dikilecek yoksa bölgenin doğal yapısında olan meşe kozalakları mı serpiştirilecek?