Türkiye’nin en batısındaki köylerden birisidir Vaysal köyü. Edirne Lalapaşa ilçesine bağlı, inadına üreten, ayakta kalmaya çalışan, kooperatifiyle Türkiye’ye örnek olan çalışkan bir köy.
Köyün çıkışında sol tarafta devasa bir taş ocağı karşılar gezmeye çıkanları. Yaklaşık 15 yıldır Vaysal ve civar köylere büyük zararları olan bir işletmedir bu.
Sağ tarafta tepelerde rüzgar santralleri uğultulu sesleriyle adeta ben de buraların kralıyım der gibi döner, döner, döner.
Vaysal köyü halkı direnmeye devam ediyor
Rüzgar güllerini geçtikten sonra yoğun bir kekik kokusuyla sarhoş gibi olursunuz. Bu bölgede yoğun olarak yetişen kekiklerin buralarda hayvancılık yapanların hayvanlarının sütlerine bile etki ettikleri bilinir. Buraları Vaysal köyünün üretken insanları Cumhuriyet kurulduğundan beri köyün meraları olarak kullanmışlar, hayvancılık yaparak ayakta kalmışlardır. Her yer meşe ormanları, doğal bir yaşam bütün canlılığı ile insanoğlunun tarihinden bile eskidir.
Vaysal köyünün gençleri geleceklerinin bu bölgede olduğunu biliyorlar
Biraz daha ilerlerseniz yolun sağında ve solunda yoğun olarak yabani fındık, güvem ve kızılcık ağaçlarıyla karşılaşırsınız. Kızılcık doğası gereği yazın sonlarında sunar meyvelerini bölgede yaşayanlara. Bir başkadır buraların kızılcığı. Ağzınıza attığınızda aroması insanın aklını başından alır. Verimli bir yılsa toplayacağınız fazladan kızılcıklardan yapacağınız meyve suları ile kış dönemlerinde hoşaf ziyafetleri çekmenizde hiçbir engel yoktur.
Binlerce yıldan beri buralarda yaşayanlar için her yıl bir tören havasında toplanan kızılcıklar büyük bir tehlike altında artık. Bölgede varlığını bütün acımasızlığı ile sürdüren taş ocağı firması bu bölgede bir taş ocağı daha açmak istemektedir. İlk ocakta yüzeyde malzeme bitmiş, kapasite artırımı yasal olarak imkansız hale gelince yeni çareler aramaya başlamıştır. Malzeme aslında yer altına doğru inildikçe vardır, fakat maliyetler artmaktadır aşağılara indikçe. Oysa firma hem kolay, hem de daha çok kazanmak için bir sefer daha bölgede yaşayan insanların meralarına, tarlalarına göz dikmiştir.
Süloğlu barajını besleyen bütün derelerin başlangıç noktası bu bölgedir. Devasa su kaynaklarının hemen dört yüz metre yakınında açılacak ve patlatmalı sistemle çalışacak olan bu firma bütün su kaynaklarının kurumasına bölgenin susuz kalmasına, hayvancılığın, arıcılığın, organik tarımın yapılamayacağı bir duruma gelmesine neden olacak, çevre köylere su kaynakları ile besleyen Vaysal köyünün içme ve kullanma suyu bile önümüzdeki yıl artık Yağcılı köyünden getirilmesi beklenmektedir.
Firma uzun zamandır bu bölgenin peşinde. Vaysal köyü kooperatifi dava üstüne dava açmakta. Hukuk, yasalar sayesinde ayakta kalmaya çalışıyor. Fakat firma proje üstüne proje sunarak adeta bölgeyi kuşatmak için her yolu deniyor. Cumartesi günü bölgeye basın açıklaması için gittiğimizde bölgenin kazıklarla işaretlendiğini, orman idaresi tarafından tesliminin firmaya yapıldığı bilgisine ulaştık. Kadınlar vardı firmaya öfkeli, çocuklarının, torunlarının geleceği için. Gençler de vardı kızılcık ağaçlarının yanında. Daha lise çağlarında. Öfkeliydiler, üzgündüler. “Bizim geleceğimizi çalmak istiyorlar” diye tepki veriyorlardı.
Kızılcık ağaçları oradaydı. Bizleri selamladılar, merakla bizleri izlediler, açıklamayı duyduysalar önümüzdeki yıl üzüntüden belki de çiçek açmayacaklar, meyve vermeyecekler.
Yaşamım boyunca neşeyle, mutluluklar dinlediğim yöremizin, bölgemizin türküsü; “Kızılcıklar oldu mu, derelere doldu mu?” artık bizlere bir ağıt gibi mi gelecek?