İçinde bulunduğumuz dünyada liberal ekonomi ilkeleri oldukça önemli. Hatta bir hayli önemli. Liberal ekonomi ilkeleri 2. Dünya Savaşı sonrası ortaya çıkan Bretton-Woods sisteminin devamı halinde yaşadığımız dünyadaki faaliyetleri derinden yönlendiriyor. Bu cümleler sanıyorum Rusya Federasyonu ve Çin Halk Cumhuriyeti’ni “sosyalist” diye tanımlayanların tüylerini diken diken etmiştir. İçine buz atılmış gibi hissedenlerden özür diliyorum ama dolar trilyonerlerini barındıran devletlerde sosyalizmden ziyade devlet kapitalizminden bahsetmek daha doğru olacaktır.
Bu ifade neden gerekli. Hani bağır bağır bağırıyorlar ya 3. Dünya savaşı çıkacak diye, işte tam olarak o nedenle önemli. Ancak teori okunmayınca bu ifadelerin anlaşılması da hayli zorlaşıyor elbette. Gelelim bu ifadelerin başlıkla olan ilgisine…
Bir sistemik uluslararası politika yapısı var, bu aşamada ABD, Rusya Federasyonu ve Çin Halk Cumhuriyeti birbirleri ile etkileşimleri bağlamında faaliyet gösteriyorlar. Şöyle örneklendireyim Çin Halk Cumhuriyeti Devlet Başkanı ŞiCinping kalkıp ABD’ne gidiyor. ABD Devlet Sekreteri Blinken da kalkıp Çin Halk Cumhuriyeti’ne gidiyor. Amerikan menşeli küresel çaptaki firmaların temsilcileri ŞiCinping ve Çinli yetkililerle görüşüyor, yatırım planları yapıyor. Bu firmalar dünyadaki devletlerin pek çoğundan büyük bütçelere sahip. ABD ve Çin Halk Cumhuriyeti’nin Gayrı Safi Milli Hasılalarından bahsetmiyorum bile… Bu seviye uluslararası politikanın sistemik seviyesi. Bunun bir de alt sistemik seviyesi var.
İşte bu seviyede Türkiye, Irak ve benzeri devletlerin ekonomik ve güvenlik faaliyetleri yönlendirici oluyor. Elbette yukarıdaki paragrafta sayılan devletlerinin etki ve yönlendirme alanları içinde. Türkiye Cumhuriyeti Devleti çok önemli bir bölgesel güç. Bu güç kapasitesiyle özellikle kendi güvenliği ile ilgili konularda büyük güçleri de yönlendirici bir kapasiteye erişebiliyor. Ancak ekonomik kırılganlığı ve üretim ekonomi aktörlerinden uzaklığı onu alt-sistemik yapıdan sistemik yapıya tesir etme aşamasından kısıtlayan çok önemli bir sorun.
Çevresel güvenlik faaliyetleri bakımından sahip olunan ve binlerce yıllık geleneğimizin İstiklal Harbi, Kore Savaşı, Kıbrıs Barış Harekatı ve Terörle Mücadele operasyonları ile taçlandırdığı bir avantajımız mevcut. Ancak bu avantaj ekonomik faaliyetle güçlendirilmek zorunda. Zira siyasi ve askeri muzafferiyetler ne kadar büyük olursa olsun, iktisadi zaferlerle taçlandırılmadıkça payidar olamaz. Anlayacağınız üzere bu ifade bana değil devletimizin kurucusu Gazi Mareşal Mustafa Kemal Atatürk’e ait. Bu nokta Irak ile yapılan ticaret anlaşması büyük önemi haiz.
Bu anlaşma ile Irak ile Türkiye arasındaki ilişkiler daha yakın hale gelecek. Yine bu anlaşma ile Irak Federal Devleti’nin bölücü terör örgütüne bakış açısında da değişiklerin ortaya konmasının sonuçlarını izleyeceğiz. Bu aşamada 2017 referandumu ile oldukça güç kaybetmiş bir de facto yapı olduğunu unutmamak gerekiyor. Ha 2017 öncesi gücü çok mu yüksekti? Elbette hayır. Ancak ne yazık ki medyamızın güzide yorumcuları ülkelerin bölünmesi hususunda turnikecilik yaklaşımı bağlamında (böyle bir yaklaşım olmadığını, yazarın burada kinaye ettiğini belirteyim) Irak’ın Barzaniler tarafından bölüneceğini bol bol anlattığı için vatandaş da turnikenin dönmesini bekliyordu. Eh bir zamanların hoş bir yarışma programıydı turnike ne de olsa…
De facto yapının Irak Türklerine yönelik bakış açısının, peşmerge denilen milis yapının disiplinsizliği sonucu Irak’ın kuzeyinde ortaya çıkan güvenlik sorunlarını unutmayalım. Bu şartlar altında Türkiye Cumhuriyeti Devleti ile Irak Cumhuriyeti Devleti ilişkilerinde önemli avantaja ve üstünlüğe sahip olan tarafın Ankara olduğunu ayrıca belirtmeye gerek yok. Ayrıca yakın havza gibi söylemlerle de facto yapının hukukiliği haricinde bir meşruiyet sahibi olabileceği adımlardan uzak kalmak irtibatın Bağdat üzerinden yürütülmesi sadece terörle mücadele meseleleri değil aynı zamanda hem Irak hem de Suriye Türkleri’nin geleceğinin belirlenebilmesi için oldukça önemli ayrıntılar olacaktır. Haftaya görüşmek dileğiyle memleketimin güzel insanları…