Hayat hesapla değil
Nasiple yaşanıyor.
Oğlum İstanbul’da bir iş insanı. Herşeyi kendi başarmış, zaman zaman sevdiği insanlardan yardım almış ama kimseye boyun eğmemiş bir insan. Hayatta iki gururumdan biri. Mesleğinin duayenlerinden, yakın çevresinin desteğini görmüş, bunu da kişisel becerisiyle yapmış, çevresine verdiği güvenilecek kişi imajıyla kendini piyasaya kabul ettirmiş biri. Artık bizim ona anne baba olarak müdahale de destek de şansımız yok, sadece dua ile sahip çıkmaya çalışıyoruz. Ailesi için gözünü kırpmaz, annesinin duasını almadan işe başlamaz bir evlat.
Kızım bir anne baba için olabilecek en ideal evlat, maddi manevi bütün gücünü kendi başına kazanmış, kendi emeği ile becermiş, tanıyanlar biliyor. 188 bin takipçisi olan, Kanada’dan ABD’ye, Hindistan’dan Brezilya’ya, Almanya’dan Fransa’ya, Hollanda’dan İsveç’e, Bulgaristan’dan Atina’ya danışanı olan, sevdiği insanları bulunan tarif edilmez bir okyanus.
Şimdi bunları yazıp ego tatmin eder duruma düşmek istemem. Ama yazıp hesabını vermem gerektiğini hissettiğim bir durum var ortada.
Tarih 20 Ağustos 2023, işçi bulamıyoruz ve arı çiftliğimizde basit işleri yapacak işçi aranıyor diye ilan veriyoruz. Genç bir ses beni arıyor, ‘işe ihtiyacım var, okul dışındaki zamanlarda çalışmak istiyorum’ diyor ve beni tam yaralı yerimden vuruyor. Alacağı parada anlaşıyoruz, işi tarif ediyoruz, mutabık kalıyoruz. Cumartesi sabahtan TOKİ de ki duraktan alıp işe götürüyorum. Yazdan kalma, damlama hortumlarını toplayacağız, bahardan kalma bir hava var. Delikanlı üçdefa arka arkaya tuvalete gidiyor; ‘acaba ishal mi oldu?’ diye düşünüyorum. Ssonra kürekle temizlememiz gereken bir yer var, delikanlı üç defa küreği elinden düşürüyor. Bu duruma daha dikkatli bakmama sebep oluyor, bakıyorum da ellerinin titrediğini görüyorum. Sonra acaba karnı mı aç diye soruyorum ‘hayır’ diyor, devamlı terliyor. Sonra pazılın parçalarını birleştiriyorum. İşe gelmiş iş elbisesi yok, iş ayakkabısı yok ve çok şık eşofmanlarla gelmiş. İş elbisesi verdik tamam ama küstahlık diz boyu. Haplanmış üzerimize gönderilmiş olabilir diye düşünüyorum. Sakin kalmaya çalışıyorum, ‘geç karşıda banka otur, masada benim işimin bitmesini bekle, işim bitince paranı tam vereceğim, istersen paranı şimdi vereyim git’ diyorum. Kararlı duruşum onu susturuyor, arabasız geri gelmeyi göze alamıyor. Çiftlikte tek başımızayız, kalabalık olsa rezalet çıkaracak ama o ortam yok. İşim bitiyor, parasını ödüyorum 600 liraya günlük anlaşmışız artı sigorta ödenecek, yemek parası, yol parası, vergisi, bize maliyeti bin lira, o da aylık otuz bin lira yapıyor. Parasını ödüyorum artı birde 150 lira harçlık veriyorum. Yarım kilo bizim balımızdan hediye ediyorum. Amacım bizlerin kötü insanlar olmadığımızın anlaşılmasını sağlamak.
Geliş yoluna koyuluyoruz, delikanlı ikna olmuş sakin. Hiç beklemediğimiz bir iş oluyor lakin. Lalapaşa sapağına yaklaştığımızda arabamın motor arıza ışığı yanıyor, ‘acele servise gidiniz’.
Lalapaşa sapağında kenara çekiyorum, ‘sen burada in, minibüs gelecek binersin, ben sanayiye gideceğim’ diyorum. Kırmızı ışığı oda görüyor, anlıyor, sanayide beklese ne zaman işimiz bitecek belli değil, ayrılıyoruz. Ertesi gün telefonum çalıyor, adı kayıtlı bakıyorum tavırlar değişmiş, belli ki gönderenler sıkıştırıyor, ‘benim paramı ver’, ‘ne parası Mustafa?’ ‘yolda indim, minibüs parası 30 tl, Kıyık’ta indim yurda kadar minibüs parası 12,5 lira, toplam 42.5 lira’. ‘Sonra konuşalım Mustafa, şimdi arabayla uğraşıyorum, araba elim kolum, büyük para değil hallederiz. Hem ben sana fazla para verdim’ diyorum. ‘Hayır şimdi ver, ben oraya gelirim’ diyor. ‘Ben Lalapaşa’dayım, çekici arıyorum, Edirne’ye geleceğim görüşürüz’ diyorum.
Ardından on defa telefonum çalıyor, şahsı engelliyorum. Bu şahsın soyadı başka olan kızımın telefonunu, damadımın telefonunu, özel destek olmadan bilmesi mümkün değil. 188 bin takipçisi olan kızınızın sayfasına ince ince ‘Nuri Danışman alavere dalavere işçisinin parasını vermiyor’ vs gibi burada yazamadığım yazıları yazsa, karımın sayfasına ‘kocan şöyle böyle’ diye yazsa şehrimizde tanınmış bir çocuk doktoru olan dünya güzeli bir insan olan damadımın köşesine; ‘kayınpederin paramı vermiyor’ yazsa, Nuri Danışman Çiftliği medya köşesine Trakya Üniversitesi laboratuvarından Trakya’nın en yüksek değerlere sahip balı yazısı alabilmiş balımıza ‘balı sahte midir nedir’ diye yazsa, köşe yazısı yazdığınız gazeteye ‘bu adam işçilerin parasını vermiyor’ yazsa. Gazete patronumuz bundan haberdar olsa, çalışma sistemine çok saygı duyduğum her yazımdan hiç günahı yokken benim kadar sorumlu olan müdürüm durumu düzeltmek için o kadar işin içinde birde bununla uğraşsa.
Soru şu siz olsanız ne yaparsınız?
Konudan kamunun haberi var ama ben olgunlaşmadan yazmak istemedim. Aile arasında toplanıp çözüm yolları aradık, en çok göz bebeğim kızımı koruyamayan bir baba durumuna düştüğüm için üzüldüm. Zaten yaralı olan, bağışıklık sistemim çöktü ve basit bir griple yatağa düştüm, kızım konuyu bilip beni teselli etse de ‘baba üzülme üstesinden geliriz’ dese de ben acz içinde oluşumu sindiremedim. Ardından her dara düştüğümde sığındığım eşim durumu işitince çok üzüldü hastalandı. Genelde bu gibi olayları en son ona söyleriz, o dışardan etkilenmesin, iç kalemiz hep sağlam kalsın, sığınacak bir yerimiz, başımızı yaslayacak bir omuzumuz sağlam kalsın diye ama bu defa başaramadık. Bugün artık Gönül hanım gözlerini dünyaya tekrar açtı, o güzel gülüşlerine tekrar kavuştuk. Ailede kimin derdi olsa kardeşlerimiz, gelinlerimiz, damatlarımız, kızlarımız, oğullarımız, torunlarımız onun şifalı elleri mutlaka değmiştir. Bunun gibi defalarca karşılaştığım olaylar yaşadım. 45 gün sadece göz yaşı dökerek ve dua ederek yoğun bakımda kaldığım oldu, ölmedim, paramparça olan arabanın içinden çıktım ölmedim, elektrik direğinde asılı kaldım ölmedim, akciğerlerimizi parçalanana kadar dayak yediğimiz oldu ölmedim. Yaradana hep inandım, son hükmü onun verdiğine hep inandım.
Ve bugün artık bunların geçtiğine inandığım üreten gelişen bir ülkemiz var eksikler olsa da herşeyin rayına oturacağına inancım hiç kaybolmadı. Nitekim Türkiye birçok dertlerini aştı ama vatandaşını korumada eksiklerimiz hala devam ediyor.
Şimdi birileri şikayet mi ediyor diyebilir. Asla öyle bir düşüncem yok, kimseden bir şikayetim de yok ama en kıymetlilerimi koruyamıyorsam diyeceklerim var? Sisteme karşı bu kadar savunmasızsak kimseden derin, dişe dokunur konuları yazmasını bekleme hakkımız yok. En karmaşık konuları birkaç saat içinde çözen, suçluları adalete teslim eden güvenlik birimlerimiz var, yeter ki birileri gölge etmesin. Yaşayacağız ve göreceğiz!