Ağaç dalındayken
Bilmezmiş; Yaprağın kıymetini
Düşünce anlarmış;
Onu ne kadar çok sevdiğini
MEVLANA
Yoğurt, ayran bize ait ürünler ve Türkler tarafından üretilmiş, öz Türkçe kelimeler. Gezdiğim her yerde bunu gördüm. Yakın çevremizde Macaristan’dan Bulgaristan’a, Rusya’dan Gürcistan’a, İran’dan Sırbistan’a her yerde Türkçe ayran, yoğurt dediğinizde küçük lehçe farkları dışında anlaşılan kelimeler ve sağlığımız için çok gerekli gıdalar. Biz farkında değiliz ama atalarımız bunları sofralarında kullanırken çok bilinçli davranmışlar. Örnek mi; ülkemizi temsil eden en önemli yiyeceklerin başında gelen İskender kebabını, döneri yerken yanına yoğurt koyarlar, çünkü yoğurt etin yanında en iyi hazmettiricidir. Diyetisyenlerin ve gıda uzmanlarının tavsiyelerinin başında etli gıdalar alırken yanında yeşillik ve yoğurt yiyin tavsiyeleri gelir. Bu da atalarımızın konuyu ne kadar iyi bildiğinin kanıtıdır. İskenderin yanına yoğurt koyarlar ve iyi lokantalarda yanına çeşni olarak salata ve yeşillik ilave edilir.
YIL 1912, İZAK KARASU Sefarat Yahudisi bir Osmanlı vatandaşı olarak yaşadığı İzmir’den 1492 de Elhamra Kararnamesi ile sürgüne gönderildikleri İspanya’ya geri dönüyor. İspanya’ya göç ediyor. Mesleği doktorluk olan İzak, sindirim sistemi ve bağırsak rahatsızlıklarına karşı kendi mayaladığı yoğurtları ilaç olarak hastalarına veriyor. İyi mayalanmış hakiki yoğurt o kadar etkili bir iyileştirme yapıyor ki İzak’ın yoğurdu sindirim sistemi ve bağırsak hastalıkları tedavisinde etkili bir ilaç olarak İspanya’da meşhur oluyor. İzak’ın yoğurdu bağırsak ve sindirim sistemi ilacı olarak Barselona’da eczanelerde satılmaya başlıyor. İzak’ın bir oğlu oluyor, oğlunun adını Denyıl koyuyor. Katalan dilinde küçük Denyıl manasında Danon olarak sesleniyor oğluna. Yoğurt markasına da oğlunun adını koymak istiyor yani yoğurt markası Danon olacak lakin Danon markasının önceden patenti alınmış, o da sonuna bir E harfi ekleyip DANONE olarak yoğurdun markasını tescil ettiriyor. DANON yoğurdu sindirim sistemi için ünü bütün İspanya’ya yayılıyor. Oğul Denyıl büyüyor Fransa’ya üniversite okumaya gidiyor. Pasteur Enstitüsü’nde eğitimini tamamladıktan sonra İspanya’ya dönmüyor. O yıllarda İspanya’da diktatörlük hakim ve Fransa’nın da dünyada yıldızının en parlak olduğu yıllar. Danyıl Fransa’da kalıp iş kuruyor, babasının yoğurtlarını Fransa’da üretmek üzere devlet desteği de alarak işe başlıyor. Babasının da rızasını alarak markayı Fransa’da geliştirip dünyanın sayılı gıda firmalarından biri haline getiriyor. Yoğurt kültürü olmayan Fransa Türkiye’den giden bir Yahudi ailesi sayesinde yoğurdu tanıyor, seviyor. Yoğurdun mucidi Türkler de DANONE yi hayranlıkla seyrediyor. Dünyanın en bilinir yoğurt markası böyle doğuyor. Ve zamanla dünyanın en önemli gıda markalarından biri haline geliyor. Yoğurt ülkesi Türkiye pazarına girmek için; Danone yönetimi Yahudi lobisi ve Fransa’nın devlet desteğini de arkasına alarak önce zamanın tarım bakanına şövalye ünvanını veriyorlar, daha sonra bizim pazarımızda Danone yoğurtlarını satmak için gıda kodeksinde yazılı değerleri değiştirdiler. Kaliteli yağlı koyu koyun sütünden yapılmış yoğurt yemeye alışık Türk insanına sulu, yağı alınmış veya az yağlı yoğurda alıştırdılar zamanla. Bunlar bir günde olmuyor. Önce Fransa’dan inek ithal ediyoruz. Fransız inekleri bizim ineklerimizden daha çok süt veriyor bu doğru ama bilenler bilir, yerli ineklerimizin sütü ithal edilmiş ineklerden koyu olur ve yerli ineğimizin yoğurdu da ona göre koyu ve lezzetlidir. Türkiye bir şifa kaynağı olan yoğurdumuzu dünyaya tanıtamazken yoğurtla hiç ilgisi olmayan Fransa dünyada yoğurt ülkesi oldu. 2009 yılında süt ürünleri tebliği çıkarıldı, geleneksel yoğurdumuzun değerleri Avrupa Birliği uyum yasaları öne sürülerek değiştirildi. Böylece yoğurdumuzun değerleri değişip yağı az, sulu yoğurda insanımız alıştırılıp sokaklarda tepsilerde satılan kalın kaymaklı yoğurttan halkımız uzaklaştırıldı. Şifalı yoğurdumuz raflardan indirildi, artık yoğurdu tanımayan, bilmeyen ama parayı çok seven insanların insafına kaldık. Türk mutfağının en baş gıdalarından yoğurt bizden çıkıyor. Zamanla ondört milyon dokuzyüz seksenüç bin kilometrekare kare topraklara sahip olabilmiş Osmanlının torunları, Türk mutfağını bütün bu topraklardaki kültürlerin, çeşitliliğin etkisiyle dünyanın en bilinir mutfaklarından biri haline getirdi. Ne yapmalı da elimizdekini korur hale gelebilmeliyiz? Bunları düşünmenin zamanı, kimsenin bir şeyini istemiyoruz ama bizim olanı da kimseye kaptırmayalım.