
İsmail DEMİRAY
Edirne’nin içinden geçen ve kentle özdeşleşmiş olan Tunca Nehri, bugünlerde tarihi kimliğinden çok çevre felaketi görüntüsüyle gündemde bulunuyor. Özellikle sıcakların artması ve mevsimsel yağışların yetersiz kalmasıyla birlikte debisi dramatik biçimde düşen nehrin yüzeyi, yeşil yosun tabakalarıyla kaplandı.
Tunca, Bulgaristan’dan Türkiye’ye giriş yaptığı noktada saniyede yalnızca 2 metreküplük debiyle akarken, Edirne il merkezine ulaştığında ise neredeyse akışkanlığını yitiriyor. Akıntının durduğu kesimlerde yüzey tamamen yosun ve çöple kaplanırken, görüntü kirliliği kadar sağlık riski de endişe yaratıyor.
AÇIK KANALİZASYON GİBİ
Halk arasında “Açık kanalizasyondan farksız” yorumları yapılan Tunca Nehri’nin son hali, eski Haliç görüntülerini anımsatıyor. Sivrisinek üremesi için ideal koşullar oluşurken, çevrede yaşayanlar özellikle yaz akşamlarında pencerelerini bile açamıyor.
GÖRÜNTÜYE ALIŞMAYALIM!
Edirne’nin simgelerinden biri olan Tunca’nın bu hali, sadece bir çevre sorunu değil; bir kent hafızasının silinmesi, doğanın suskun feryadı ortaya çıkıyor. Vatandaş, Tunca’nın bu kadar sahipsiz kalmaması gerektiğini belirtiyor..