Olgay GÜLER
Eğitim-İş Edirne Şubesi, ‘kamuda tasarruf’ adı altında başlatılan İşgücü Uyum Programı (İUP) ile yeni eğitim öğretim yılında okullarda temizlik görevlilerinin yalnızca 3 gün çalıştırılması nedeniyle ortaya çıkacak hijyen sorununa dikkat çekmek üzere, temizlik malzemeleriyle basın açıklaması gerçekleştirdi.
Yeni eğitim öğretim yılıyla birlikte tasarruf tedbirleri kapsamında okullarda ortaya çıkan temizlik sorunu tartışması da büyüyor. Okullardaki önceki yıllarda İŞKUR tarafından Toplum Yararına Program (TYP) kapsamında çalışan personellerle giderilen temizlik personeli ihtiyacı, bu yıl kamuda “tasarruf” adı altında sonlandırıldı. Bunun yerine başlatılan İşgücü Uyum Programı (İUP) ile görevlendirilecek olan personel toplam yıl boyunca toplamda 140 gün çalışacak. İlk ay haftada 5 gün, günde 7,5 saat çalışacak olan temizlik personelleri, söz konusu aydan sonra haftada 3 gün, günde 7,5 saat çalışacak. Haftanın geri kalan 2 günü temizlik personellerinin okulda olmayacağı için yaşanacak hijyen sorunları ise hem velilerin hem de eğitimle ilgili faaliyet gösteren sivil toplum kuruluşlarının gündemini oluşturuyor.
‘ÇOCUKLARIMIZIN SAĞLIĞI VE GÜVENLİĞİ SİYASİ HESAPLARA KURBAN EDİLEMEZ’
Eğitim-İş Edirne Şubesi de konuyla ilgili Saraçlar Caddesi’nde basın açıklaması gerçekleştirdi. Açıklamaya, süpürge, kürek ve faraştan oluşan temizlik malzemeleriyle gelen sendika üyeleri, yaşanan hijyen ve güvenlik sorunlarına dikkat çekti.
Açıklamayı okuyan Edirne Şube Başkanı Nedim Zobar, eğitim sisteminin, iktidarın yanlış politikaları ve Milli Eğitim Bakanlığı’nın ihmalkar tutumu nedeniyle alarm verdiğini söyledi. Zobar, “19,9 milyon öğrencinin eğitim öğretim yılına başladığı bu dönemde, okullarımızda temizlik ve güvenlik personeli eksiklikleri, hem eğitimin niteliğini hem de çocuklarımızın sağlığını ciddi şekilde tehdit etmektedir. Eğitimde tasarruf olmaz. Çocuklarımızın geleceği, sağlığı ve güvenliği siyasi hesaplara kurban edilemez. Eğitim-İş olarak, okullarda gerekli hijyenin sağlanması, temizlik sorunlarının giderilmesi, okulların daha güvenli olması, iş gücü uyum protokolünün iptal edilmesi, temizlik ve güvenlik personeli ihtiyacının kalıcı kadrolu personelle sağlanması için eğitim emekçileri, demokratik kitle örgütleri ve velilerimizle birlikte tüm Türkiye’de alanlardayız” diye konuştu.
‘BAKANLIK SORUNU DAHA BETER HALE GETİRMEYİ SEÇTİ’
Okulların tam anlamıyla kaderine terk edilmiş durumda olduğunu ifade eden Zobar, “Eğitim-İş olarak yıllardır okulların temizlik ve güvenlik ihtiyaçlarının giderilmesi için işinin uzmanı insanların kadrolu biçimde istihdam edilmesi gerektiğinin altını çiziyoruz. Özellikle pandemi sürecinde okulların hijyenik olmasının önemi herkesçe kavranmış olmasına rağmen ve okullarımızda artan şiddet olayları koca bir tehlike olarak gözümüzün önünde büyürken Millî Eğitim Bakanlığı bu sorunlar karşısında bugüne dek bir çözüm iradesi göstermemiştir. Bugün ise sorunu daha da beter hale getirmeyi seçmiştir. 29 Ağustos 2024 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanan İşgücü Programlarının Yürütülmesine İlişkin Usul ve Esaslar Hakkında Yönetmelik, kamu kurumlarında kalıcı istihdam yerine geçici ve düşük ücretli sömürünün önünü açmıştır. Bu yönetmeliğe göre haftanın 3 günü 8 bin 447 TL’ye çalıştırılacak kişilerle okulların ne güvenliği ne de temizliği sağlanabilir, üstelik bu asla kabul edilemeyecek bir emek sömürüsüdür” dedi.
‘BAKANLIK OKUL TEMİZLİĞİNDEN TAMAMEN ELİNİ ÇEKTİ’
Bakanlığın okulların temizliğinden tamamen elini çektiğini dile getiren Zobar, “Asgari ücretin, açlık sınırının ve resmi enflasyon oranının bile altında kaldığı bir ülkede, bizzat devleti yönetenlerin herhangi bir iş için asgari ücretin altında bir ücret teklif etmesi utanç vericidir ve hukuksuzdur. Üstelik MEB tarafından cazipmiş gibi ambalajlanan bu sistemin işsiz yurttaşlar tarafından dahi ne kadar kabul edilemez bulunduğu sendikamıza yurdun dört bir yanından gelen telefonlarla ispat bulmuştur. Hemen her ilden birçok okul yöneticisi, bu koşullarda çalışacak insan bulamadıklarını, gelenlerin de okulları ve şartları görüp bir daha dönmemek üzere okuldan çıktığını anlatıyor. Yani okulların sabun, tuvalet kağıdı gibi hayati ihtiyaçlarını bile gideremeyip bu ihtiyaçları velilerin sırtına yükleyen Bakanlık, artık okulların temizliğinden tamamen elini çekmiştir” şeklinde konuştu.
‘SAĞLIKLI EĞİTİM VE GÜVENLİ OKUL HAKTIR’
Devlet okullarının pisliğe ve dış tehditlere terk edilmesini kabul etmediklerini de kaydeden Zobar, “Dün bu konuda farkındalık yaratmak, kamuoyunu bilgilendirmek için sosyal medyada seferberlik başlattık. Bugün okullarımıza “sağlıklı eğitim, güvenli okul” kokartlarıyla giderek işyerlerimizi eylem alanımız yaptık. Şimdi de Türkiye’nin her ilindeki meydanlardan sesleniyoruz: Savaşlarda bile hedef alınmayan, dünyanın en güvenli binaları olması gereken devlet okullarının pisliğe ve dış tehditlere terk edilmesini kabul etmiyoruz. Okula gelirken hangi hastalığı kapacağımızı, kim tarafından şiddete uğrayacağımızı düşünmek istemiyoruz. Sağlıklı eğitim ve güvenli okul, eğitim emekçileri için de öğrencilerimiz için de bir haktır, bu haktan vazgeçmeyeceğiz. Kendi lükslerini “itibardan tasarruf olmaz” tekerlemesiyle örtmeye çalışanlara, bir ülke için okulların pislik içinde olmasından, 3. sayfa haberlerinin rutin mekanları haline gelmesinden daha büyük bir itibarsızlık olmayacağını hatırlatıyoruz. Eğitim-İş olarak burada, kamuoyu önünde Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin’e sesleniyoruz; Hamaseti bırakıp görevinizi yapın. Bilin ki bu konunun unutulmamasını sağlayacağız. Sadece yargı alanında değil her alanda mücadelemizi sonuna dek sürdüreceğiz. Sağlıklı eğitim, güvenli okul haktır; Hakkımızı alacağız” ifadelerini kullandı.