Hüseyin ERKİN
DSİ Em. Böl. Müd. Yrd. yazdı…
Edirne’nin Osmanlı topraklarına katıldığı 1361 yılından 19. Yüzyıl sonlarına kadar pek çok tarihi olaya şahitlik eden Edirne Sarayı, günümüzde Sarayiçi olarak adlandırılan Tunca kıyısında geniş bir alanda kurulmuştur.
Edirne sarayı, Tunca Nehri kıyısında, II. Murad’ın saltanatının son yıllarında, 1450 yılında inşa edilmeye başlanmış ve pek çok yapısı Fatih Sultan Mehmet zamanında inşa edilen bünyesinde çok farklı işlevli yüz civarında yapıyı barındıran bir saraydır.
Osmanlı Devleti’nin Avrupa seferleri ve devlet ilişkileri açısından önemli bir iletişim merkezi görevini de yapan Edirne Sarayı, tahrip edildiği 1877 Osmanlı Rus Savaşı’na kadar ayakta kalmıştır.
Edirne Sarayı ile her bakımdan büyük benzerlik gösteren Topkapı Sarayı, İstanbul’un fethinin ardından Fatih Sultan Mehmet tarafından 1460-1478 yılları arasında yaptırılmıştır. Fatih Sultan Mehmet’ten sonraki padişahlar zamanında da ilaveler yapılarak bugünkü haline getirilmiştir.
Topkapı Sarayı, İstanbul’un en eski tarihî bölgelerinden biri olan, Marmara Denizi, İstanbul Boğazı ve Haliç arasında kalan tarihî İstanbul Yarımadası’nda bulunan Sarayburnu olarak adlandırılan alanda kurulmuştur.
Topkapı Sarayı, 31. Osmanlı padişahı Sultan Abdülmecid’e kadar yaklaşık dört yüz yıl süreyle imparatorluğun yönetim merkezi olmuştur. 19. Yüzyıl’ın ortalarından itibaren hanedanın Dolmabahçe Sarayı’na taşınması ile terk edilen Topkapı Sarayı, Atatürk’ün talimatıyla 3 Nisan 1924 tarihinde müze hâline getirilerek tarihî önemini ve değerini korumaktadır.
Maalesef Edirne Sarayı bu yönden şanslı olamamıştır. Uzun yıllardır onarım programına alınan lakin fazla bir şey yapılamayan Edirne Sarayı, 2023 yılında Milli Saraylar himayesine alınarak onarım çalışmaları başlatılmıştır. Umarız yeterli ödenek ayrılarak kısa sürede onarımı tamamlanıp ecdat borcu ödenerek, Edirne, Sarayına kavuşur.
Edirne ve Edirne Sarayı, İstanbul ve Topkapı Sarayı her yönüyle yüz yıllarca birlikte iç içe yaşamış iki şehirdir. İstanbul’u fetheden Fatih Sultan Mehmet Edirne de doğar ve tarihler boyunca zapt edilemeyen İstanbul’un fetih planları ve savaş hazırlıkları Edirne de yapılır. Zamanın en büyük topları (Şahi Top 4 ad) Edirne de dökülür.
Edirne ile İstanbul şehirleri bağı yüzyıllarca devam etmiştir. Topkapı Sarayı’nın gül şurupları, gül kokuları gibi birçok erzakı Edirne den sağlanmıştır. Trakya Üniversitesi yerleşkesinin bulunduğu alan, gül bahçeleri olup derenin adı da ‘Güllapoğlu Deresi’dir.
Ne yazık ki Cumhuri-yet döneminde Edirne İstanbul geçmiş kardeşliği devam ettirilememiştir. Halbuki bu tarihi fırsat her zaman yaratılabilirdi. Bu irade bir türlü ortaya konamadı. DSİ de görev yaptığım ve Kırkpınar Kültürünü Tanıtma ve Yaşatma Derneği Başkanlığı yaptığım yıllarda rahmetli valimiz Fahri Yücel beyin de destekleriyle dört yıl doğum günü anısına ‘Edirneli Fatih Sultan Mehmet Panelleri” yaparak tarihsel bağları olan iki şehri entegre etme başlangıcı olsun istemiştim.
Lakin başta belediye olmak üzere Edirne siyaset kurumları, önde gelen sivil toplum ve kamu kurumları bu girişimimize sahip çıkamadı.
Günümüzde Avru-pa’da ki bir çok ülkeden daha fazla nüfusa sahip 15 mil-yonluk mega kent İstanbul ile 4 gümrük kapısına sahip Edirne’nin ticari ilişkilerde rolü üst düzeyde olmalıydı. Keza tarımsal üretim pazarı açısında İstanbul, Edirne’nin en büyük fırsatı iken bunu değerlendiremedik.
Son aylarda giderek artan akaryakıt fiyatları nakliye maliyetlerinin anormal yükselmesi Edirne’ye 2 saatlik mesafedeki İstanbul tarımsal üretim pazarı çok önemli bir fırsata dönüşmüştür.
Başta Edirne merkez ilçe belediyesi olmak üzere ilçe belediyeleri bu konuda seracılık dahil tarımsal üretimi, desteleyip öncülük edecek projeleri İstanbul Büyük Şehir Belediyesi ile koordine ederek yapabilme imkanı yaratmalıdır. Keza Fatih Sultan Mehmet’in doğumu, İstanbul’un fethi, Kırkpınar etkinlikleri ve birçok kültürel etkinlikler Edirne ve İstanbul Büyük Şehir Belediyesi ile koordine edilerek Edirne’ye katma değer yaratılabilir.