DOLAR 32,2661 0.02%
EURO 34,6919 -0.07%
ALTIN 2.394,27-0,24
BIST 10.248,22-0,85%
BITCOIN 2007502-3,05%
Edirne
23°

KAPALI

02:00

İMSAK'A KALAN SÜRE

144 okunma

Afetlerde ‘beton yapı’ gerçeği!

Trakya Üniversitesi Doğal Afet Araştırma ve Uygulama Merkezi Müdür Yardımcısı Doç. Dr. Musa Uludağ, son dönemde artan doğal afetlerin çoğunluğunun insan kaynaklı olduğuna dikkat çekip, şehirlerde meydana gelen sağanaklara bağlı sellerin bir nedeninin de beton yapının artması olduğunu söyledi… İnsanların yaşadığı alanı ve kaynaklarını mevsim koşullarına göre düzenlemesi gerektiğinin altını çizen Doç. Dr. Uludağ, "Doğa ile uyumlu şehirler oluşturmak zorundayız. Üzerine ısrarla basarak söylüyorum; akarsularımızı, derelerimizi ıslah etmekten vazgeçelim. Kendi haline bırakalım. Onların etraflarını doğal parklara dönüştürelim, yeşil alanlara dönüştürelim. Dolayısıyla suyun toprakla, suyun yer altı suları ile buluşmasına imkan verelim, izin verelim" diye konuştu…

ABONE OL
26 Nisan 2024 17:26
0

BEĞENDİM

ABONE OL

Olgay GÜLER
Trakya Üniversitesi Doğal Afet Araştırma ve Uygulama Merkezi Müdür Yardımcısı Doç. Dr. Musa Uludağ, son dönemde artan doğal afetlerin çoğunluğunun insan kaynaklı olduğuna dikkat çekip, şehirlerde meydana gelen sağanaklara bağlı sellerin bir nedeninin de beton yapının artması olduğunu söyledi.
Dünya ile birlikte Türkiye’de de özellikle son dönemde mevsim normallerinin üzerinde seyreden sıcaklıklar, tedirginlik yaratmaya devam ediyor. Ani sağanaklarla birlikte yaşanan sellerin vurduğu şehirlerin de sayısı artarken, uzmanlar doğa dostu şehirlerin planlamasına dikkat çekiyor. Trakya Üniversitesi Doğal Afet Araştırma ve Uygulama Merkezi Müdür Yardımcısı Doç. Dr. Musa Uludağ, son dönemde artan doğal afetlerin çoğunluğunun insan kaynaklı olduğuna dikkat çekti.


‘AKARSULARI, DERELERİ ISLAH ETMEKTEN VAZGEÇELİM’
Şehir planlamalarının afetlere göre şekillendirilmesi gerektiğini dile getiren Uludağ, “Doğa ile uyumlu şehirler oluşturmak zorundayız. Bunun için yeşil kuşaklar oluşturmak zorundayız ve üzerine ısrarla basarak söylüyorum; akarsularımızı, derelerimizi ıslah etmekten vazgeçelim. Vatandaşa sağlıklı yaşam ortamını oluşturmak için imkanlar sağlamalıyız. Dolayısıyla şehir planlamaları kesinlikle afetlere göre şekillendirilmeli. Doğal afetleri, insan eli ile erteledikçe daha büyük felaketler ortaya çıkıyor” dedi.
‘YAĞIŞIN FAZLASI DA AZLIĞI DA BİR AFETTİR’
Son dönemlerde doğal afetlerin arttığını belirterek, bunun da insan kaynaklı olduğunu söyledi. Doç. Dr. Uludağ, “İklim üzerinde insanların müdahalelerinin bir sonucu olarak öncelikle okyanus aşırı ısınması, küresel ısınmanın artması, atmosfere yoğun bir su buharlaşması sağlıyor, hidrolojik döngünün yapısının değişmesine neden oluyor. Tabii buharlaşan bu suyun, bir yerde yeryüzüne tekrar dönmesi gerekiyor. Buhar fazla, su buharı fazla; aynı zamanda sıcaklık da fazla o zaman ani yağışlar meydana geliyor. Yağışlar yıl içerisine dengeli bir şekilde, bir bölgenin ikliminin karakteristiği şeklinde yağmıyor. Çok kısa sürede, ekstrem bir şekilde yağıyor. Normal şartlarda geldiği zaman, afet olmaz. Ekstrem değerlerde, yağışın fazlası da azlığı da bir afettir. Dolayısıyla bu anlamda baktığımız zaman, son zamanlarda ciddi bir kuraklık riski ile birlikte; özellikle şehirlerde ani sağanaklara bağlı olarak seller meydana geliyor” dedi.


‘BETON YAPININ ARTMASI DA ANİ SAĞANAK NEDENİ’
Şehirlerde meydana gelen sağanaklara bağlı sellerin bir nedeninin de beton yapının artması olduğuna vurgu yapan Uludağ, “Tabii şehirlerde bunun meydana gelmesinin önemli bir nedeni de şehir alanlarındaki yeşil alanların çok sınırlandırılması, beton yapının çok artması, insan kullanımının artması, doğal yapının şehirlerde bir kentsel sıcaklık adacığı diye tanımladığımız kentsel ısınmayı beraberinde getiriyor. Isınan hava yükselir, yükseldiği zaman atmosferin üst katlarında soğur ve hızlı bir soğuma meydana geldiği için ani sağanaklar oluşur” diye konuştu.


‘ANİ DOĞAL AFETLERİN NEDENİ; İNSANIN DOĞAYA UYUMLU HAREKET ETMEMESİ’
Şehir drenaj sistemlerinin bozulması, dere yataklarının ıslah adı altında kapatılıp, beton kanallara alınmasının yağışın yer altına sızmasını da engellediğini kaydeden Doç. Dr. Uludağ, “Su, yer altına sızmayınca ne yapacak? Akışa geçecek ve bu selin miktarını, şiddetini ve etkisini artırıyor. Dolayısıyla sellerin artması, bir iklimde meydana gelen değişimlerin doğal sonucu oluyor. Ama özellikle arazi kullanımı ve yanlış şehir planlanmasının bir sonucu olarak da etkisi, afete dönüşecek boyuta ulaşıyor. Dolayısıyla ani, doğal afetlerin en önemli nedeni; doğada meydana gelen değişimlerden ziyade insanın doğaya uyumlu hareket etmemesi. Evet, iklim kendi içerisinde her zaman değişir. Bundan sonra da değişecek, özellikle insan kaynaklı. Sanayi devriminden bu yana; yapılan ölçümler sonucu dünya ortalama sıcaklığı 1 derece artmış. Bu bir senaryo değil, bu bir realite ve bu artış da devam ediyor. Bu artış devam ettiği sürece eğer şehirlerimizi, kıyılarımızı, akarsu boylarımızı bu değişime uygun olarak planlayamazsak, buna adaptasyonumuzu sağlayamazsak, afetlerle karşılaşma kaçınılmaz olacak. Dolayısıyla doğada meydana gelen olaylar kesinlikle olacak. Depremler devamlı olacak. Yağış olacak, iklim değişecek” ifadelerini kullandı.
‘YAŞADIĞIMIZ COĞRAFYAYI TANIMALIYIZ’
Vatandaşların yaşadıkları özelliklerini bilmeleri gerektiğini ve buna uyumlu yaşam tarzını geliştirmek zorunda olduklarının altını çizen Uludağ, “Bunun temeli de eğitimden geçer. Bunun temeli de anaokulundan itibaren doğa temelli, coğrafya temelli coğrafya eğitiminin uygulanarak artırılmasından geçer. Mevsimler farklılık gösteriyor. İklim bilimciler, iklimciler, coğrafyacılar, meteorologlar şöyle bir tabir kullanırız; iklim tabii ki değişiyor ama erken yaz, erken kış, geç yaz, geç kış gibi kavramlar. Örneğin bugün Edirne’de veya Türkiye’de bir erken yazı yaşıyoruz. Mayıs ayının sonlarında beklenen sıcaklık artışları, nisan ayının içerisinde kendini gösteriyor. Bu, sıcaklıkların öne gelmesi anlamını taşıyor; dolayısıyla yazın uzun görüyoruz. Yazın uzun geçmesi, kuraklığı ve su ihtiyacını artıracak. Tarımsal alanlarda su ihtiyacını, sulama ihtiyacını artıracak. Tarımda ve şehirde su ihtiyacı olacak. Çünkü Türkiye’deki barajların birçoğu hem sulama hem içme suyu amacıyla kullanılıyor. Yeterli kar yağışını alamadığımız için yer altı su hazinemiz yeteri kadar beslenemedi” şeklinde konuştu.
‘DOĞA İLE UYUMLU ŞEHİRLER OLUŞURMAK ZORUNDAYIZ’
İnsanların yaşadığı alanı ve kaynaklarını mevsim koşullarına göre düzenlemesi gerektiğinin altını çizen Doç. Dr. Uludağ, “Mevsimler değişecek. Hiç bir şey yapmayalım; 5-10 yıl sonra çok şiddetli kışları da görebileceğiz. Ama önemli olan hem günlük yaşantımız açısından hem ekonomik planlamamız açısından, tarımsal planlama açısından, şehir planlaması açısından; bunlara uyumlu, uzun vadeli, iklim senaryolarına uygun şehirleşmeyi, tarımsal desenimizi düzenlemeyi ve özellikle akarsularımızı, kıyılarımızı, göl kıyılarımızı ve deniz kıyılarımızı buna göre planlamak zorundayız. Çünkü iklimde meydana gelen bir değişimin doğrudan etkilendiği bölgeler; akarsuların, göllerin ve denizlerin kıyı kuşağıdır ve doğrudan buralar etkilenir. Nelere dikkat etmeliyiz? Doğa ile uyumlu şehirler oluşturmak zorundayız. Bunun için yeşil kuşaklar oluşturmak zorundayız ve üzerine ısrarla basarak söylüyorum; akarsularımızı, derelerimizi ıslah etmekten vazgeçelim. Kendi haline bırakalım. Onların etraflarını doğal parklara dönüştürelim, yeşil alanlara dönüştürelim. Dolayısıyla suyun toprakla, suyun yer altı suları ile buluşmasına imkan verelim, izin verelim. Bunları ıslah adı altında beton kanallara alıp, etraflarına da binalar yapıp, bir de bunların bodrum katlarını oluşturduğumuz zaman olmuyor” ifadelerini kullandı.
‘ŞEHİR PLANLAMALARI AFETLERE GÖRE ŞEKİLLENDİRİLMELİ’
Şehri planlamalarının da doğal afetlere göre şekillendirilmesi gerektiğini söyleyen Uludağ, “Vatandaş belediyeden, devletten çözüm bekliyor. Bu çözüm, çözüm değil. Dolayısıyla öncelikle vatandaşa sağlıklı yaşam ortamını oluşturmak için imkanlar sağlamalıyız. Dolayısıyla şehir planlamaları kesinlikle afetlere göre şekillendirilmeli. Çünkü doğal afet dediğimiz şey, önlenebilir bir şey değildir. Adı üstünde; doğa olaylarıdır ve deprem dahil olmak üzere seller, taşkınlar, heyelanlar doğal sürecin, ekosistemin döngüsünün bir parçasıdır. Bu, insanlık dünyaya gelmeden önce de vardı. Dünyanın oluştuğu günden beri devam ediyor ve bundan sonra da devam edecek. Doğal afetleri, insan eli ile erteledikçe daha büyük felaketler ortaya çıkıyor” diye konuştu.

    En az 10 karakter gerekli


    HIZLI YORUM YAP

    SON DAKİKA HABERLERİ