Bak bu çok önemli!
23 yıldır Milli’si bitirilen her eğitim bakanın defalarca yaptığı‘devrim!’lere günümüz Eğitim Bakanı da katkıdan kaçınmıyor! 2025-2026 döneminde “zilsiz okul” uygulaması başlattı! Amaç; öğrencilerde sorumluluk bilincini artırmak.‘Çocukların zaman yönetimini öğrenmeleri, içsel motivasyon sağlamaları, kendi öz disiplinlerini kazanmaları için…’
Bakanın bu buluşu benimde yıllardır, ‘neden bu kadar sorumsuzuz?’ soruma yanıt vermiş oldu! Zilli eğitim gördük ya, ondanmış! Artık olmayacak. Derse giriş çıkışlarda nöbetçinin ‘zzıııırrrrrrrrrrrrrr…’ diyen zil sesini duymayacağız. Hemen anımsadınız dii mi Hababam Sınıfını, Hafize Ana’yı? Hafize Ana rolündeki Adile Naşit’in o sevecen gülüşüyle elinde zil ile merdivenlerdeki görüntüsü unutulmaz bir anıdır.
Buluşlar ihtiyaçtan üretilir. Sayın bakan veya danışmanları ‘zilsiz okul’ buluşunu hangi ihtiyaç sonrasında buldular bilmiyorum. Ama zil olmayınca ilk günlerde sorun yaşayanlar kendi buluşlarını sergilediler! Bir idareci kurala bağlılığını kanıtlamış olmak adına elinde düdük ile bahçedeki öğrencileri derse yönlendiren bir video yayınladı. Bir başkası “haydi, haydi” diyerek topladı öğrencileri. Daha kibar olanı; ‘lütfen lütfen’ dedi. Benzeri uygulamalar ile öğrencileri derse çağıran buluşlar da oldu.
Sanırım Mart ayında zil sesinden rahatsız olan bir kişi okul basarak müdürün kafasını kesmiş. Herhalde bu tekil olay sonrasında yasaklanmadı zil sesi. Seslerden rahatsız olma hastalığı yani Misofonya toplumun %20’sinde var ama şiddete dönüşen tek tük.
Milli Eğitim Bakanlığı yapmış eğitimsiz bakanlar çok geldi geçti. Ama sonuncusu eğitimden en az anlayandır. Öğrencilerin %20’sini kendi çocuklarının da okuduğu özel okullarda geleceğe idareci olarak hazırlamak, kalanını da dini eğitim veren medrese tipi okullarda kul yapmak görevini iyi yapıyor.
Eğitim Bakanlığı’nın eğitimsiz bakanının bu önemli buluşuna katkı sunmak adına kendi buluşlarımı da önerebilirim.
Trafikte ışık, radar, hız sınırı veya kasis gibi kurallar olmasın ki sorumluluk kazanalım!
Camilerde ezan okunmasın ki Allah’ın evine gitme sorumluluğu kazanalım!
Depremde, savaşta sirenler çalmasın ki tehlikeyi önceden hissetme becerimiz gelişsin!
Gibi… Gibi… Binlerce kuralı yok saymalıyız ki kişiler sorumluluk kazansın!
1800’lü yıllarda tabutların içine zil mekanizması yerleştirilirmiş. Çünkü o yıllarda insanların ölüp ölmediği tam anlaşılamadığı için böyle bir sistem geliştirilmiş. Gömülen kişi eğer ölmemiş ise kendine geldikten sonra tabuttan çıkarılması için zili çalarmış.
Yani zil, ölü diye tabuta konulana bile gerekiyor! O halde bakan ne istiyor?
Zil sesini unutalım ki; tabuta her girenin ölü olduğunu kabul edelim.
Zil sesini unutalım ki; iktidarın aç bıraktığı midelerimizin sesini duymayalım.
Zil sesini unutalım ki; okullardaki paydos zili gibi “bu düzene paydos” diyemeyelim.
Bakan bilmelidir ki zil uyandırma aracıdır. Okullardan zil kaldırılsa da uyanmak için yeni araçlar bulunur. Ki işte o zaman dünyada ziller çalacak. İşte o zaman bizim eteklerimizde ziller çalarken onların beyinlerinde gong çalacak.O günler yakındır…