“Tek ceketle geldin, al onu da defol git.”
Bu sözü son aylarda çok sık duyar olmuştu karısından. Bir ömür boyudur sakince sürdürdükleri evliliklerinin üzerinde kara bulutlar dolaşıyordu.
40 yıl olmuştu bu eve iç güveysi olarak geleli. Askerden yeni gelmiş, arada bir akrabalarının aracılık etmesi üzerine yolları kesişmişti. Damat adayının yoksul ailesi ve kardeşleri içinde bir kurtuluştu bu evlilik. Hiç olmazsa biri eksilir diye düşünüyordu damadın babası da.
Gelinin yaşlı anne ve babaları tek kızlarının güvenli bir evlilik yapmalarının ilk şartı olarak damat adayından kendileri ile birlikte yaşamalarını istemişti.
Çiftçilik yapan aileye iç güveysi olarak girdikten sonra kendini tek bildiği, severek yaptığı çiftçilik ve hayvancılık işine verdi genç damat. İlk yılın sonunda bereketli geçen hasadı kaldırdıktan sonra çalışkan damadının önünü açmak için öküzleri satıp küçük bir traktör aldı kayınpederi.
Patates işine girdi bir süre sonra çalışkan damat. Tonlarca patates çıkardı, mahalle aralarında, pazarlarda sattı. Kazandıklarıyla her yıl tarlalarını biraz daha büyüttü, üretti, çalıştı.
Birlikte yaşadıkları eski evi yıkmadan hemen yanına iki katlı büyük bir ev yaptılar, hem de kaloriferli.
Fakat bir sorunları vardı ailesinin. Bir türlü çocukları olmuyordu. Yıllar boyunca gitmedikleri doktor, sağlık kuruluşu bırakmadılar. Hocalara, üfürükçülere bile gittiler. Her şeyden umut beklediler, adaklar adadılar. Yıllar yılları kovaladıkça umutları gittikçe tükendi.
Sonunda evlatlık almaya karar verdiler. Küçük bir erkek çocuğuydu evlatlıkları. Adını bile “Umut” koydular, umutları olsun gelecek hayatlarından diye.
Yaşlı kayınpederi ve kayınvalidesini ardı ardına ölünce Umut’larıyla tek başlarına kaldılar. Umut artık onların her şeyi olmuştu, onunla seviniyor, onunla üzülüyorlardı.
Sabırla, özenle büyüttüler Umut’larını. Her sağlıklı bebek gibi Umut da çocukluk dönemi sonrasında ilkokul, ortaokulu ve lise yıllarını tamamladı. Ailesi üniversite eğitimi almasını çok istemesine karşın sadece iki yıllık bir meslek yüksekokulu, onu da zorla bitirdi.
Askerlik dönüşü ailenin umutları vardı Umut’tan. Önce iş sahibi olacak, evlendirecekler, torunlarını seveceklerdi. Ama hiçbir şey umulduğu gibi gitmedi bundan sonra.
Umut sanal kumara alışmıştı. Elindeki telefonuyla bir arkadaşı sayesinde tanıştığı sanal kumar nedeniyle kısa bir süre içinde başka bir insan oluvermişti. Artık telefon elinden düşmüyor bulduğu, bulabildiği, ailesinden bin bir yalanla aldığı paraları anında sanal kumara veriyordu Umut.
Aile sorunu biliyor ama nasıl bir çözüm bulacağına karar veremiyordu. İlk önce küçük bir tarla sattılar Umut’un biriken borçlarını ödemek için. Kısa bir süre sonra bir tane daha. Babanın itirazları hiçbir işe yaramıyordu. Karı koca şiddetli tartışmalar yaşadılar aralarında. 40 yıllık karısı ilk defa o günlerde kullanmıştı o sözü; “Tek ceketle geldin, unutma. Karışma bize, oğlum için canım feda”
Kardeşleriyle konuştu, durumu anlattı. Kardeşleri ona yolun felaketle biteceğini, zarar göreceğini, bu yüzden de hemen boşanma işlemlerini başlatmasını istediler. “Köye gel, biz sana küçük bir ev yaparız, emekli maaşınla sakince yaşarsın” önerisi getirdiler. Dinlemedi kardeşleri, bu durumdan bir çıkış yolu bulmaya çalıştı durdu.
İki yıl içinde elde bir çizi bile yerleri kalmamıştı. Babanın üzüntüsü büyüktü, ama son bir isteği vardı evlatlığını evlendirmek. “Belki evlenince düzelir, hayatını düzene sokar” diye düşünüyordu.
Evlendirdiklerinden iki gün sonra Umut evde bulunan bütün eşyaları satarak sanal kumara verdi. Evinin penceresinden ödemesini bitiremediği evlatlığının eşyalarının kamyona yüklenmesini yaşlı gözlerle izledi yaşlı adam.
Sabah olduğunda yaşlı kadını feryatları mahallede yankılanıyordu; “gitmeeee, gitmeeeee” diye.
Neler oluyor diye toplanan mahalli yaşlı kadının dizlerinin üzerine çökmüş haliyle feryatlarla ağladığını gördüler. Evin bodrumunun tavanında yaşlı adamın cansız bedeni sallanıyordu.
Duvarda asılı tek ceket ve cebinden çıkan sadece bir liraydı.