Millet bir devletin oluşumu ve gelişimi için en önemli aktördür. Her toplum millet değildir. Millet olma bilincine sahip, kültürel ortak paydada birleşen ve çalışan toplumlar adil ve kurallara uygun bir şekilde yönetilince ortaya büyük güçler çıkar.
Haftalar önce bir devlet kurmak nedir diye sorup ortak düşmana karşı birleşen toplulukların ortak amaçlar uğrunda da birleşmeye devam edip edemeyeceklerini sormuştum Suriye için… Bu süreçte sosyal medyanın propagandist hesapları bir devlet başkanının şoförlüğünden, bir tepede kahve içmekten bahsederek hamaset körüklüyordu. Hamaset toplumumuzda maalesef çok ilgi çeken bir konu olduğu için taraftarı da çok oluyor. Bir benzerini 24 Ağustos 2016’da da görmüştük. 2015 yılının kasım ayından beri Hakkari’nin güneyinden Hatay’ın güneyine sınır hattı boyunca 20 km derinliğinde bir güvenlik hattı tesis edilmelidir görüşümü tekrar ettiğim günlerde bizleri umutlandıran ve gururlandıran Fırat Kalkanı operasyonu başlamıştı. 24 Ağustos 1516’da kazandığımız Mercidabık zaferine ithafen bu operasyon sosyal medya propagandistleri tarafından bir fütuhat hareketi olarak sunulmuştu. Hatta kızıl elmaya gittiğimiz bile ifade edildi.
Bu ifadelere eleştirel yaklaştım. Zira bir fütuhat hareketi söylemi Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin BM Şartı 51. Maddesine dayanarak yürüttüğü güvenlik operasyonlarının meşruiyetini tehlikeye düşürecek bir söylemdi. Bu konuyla ilgili pek çok içi boş ve hamaset dolu ifade belli grupları çok eğlendirebilir ama bunun uluslararası alandaki meşruiyeti yukarıda yazdığım maddeye bağlıdır. Bu operasyonun ardından yine bizleri umutlandıran ve gururlandıran operasyonların genişletilmesi süreci başladı. Çok canımız yandı çok. Babayiğitlerin kanları ile sulandı o topraklar ancak terör örgütünün hain emelleri o dönem için engellendi. Ancak ve ne yazık ki nihai amaca erişilemedi.
Süreç gelişti, Rusya Federasyonu Esad’ı destekleme takatinden düştü ve dolayısıyla Esad da düştü. Suriye Arap Cumhuriyeti’ni o dönem Esad’ın değil de Putin’in yönettiğini anlayamayan Suriye Arap Cumhuriyeti’nin başkentinin Şam değil de Moskova olduğunu anlayamayan zihinler için bu sürecin anlaşılması oldukça zor. Zaten anlatmak için bir çaba da zaman ziyanlığından başka bir şey olamaz. Neticede Suriye Arap Cumhuriyeti’nde değişen şey devleti yöneten kişinin adı oldu.
Sizlere bir isimden bahsedeceğim; İlham Ahmet. Hani şu PYD sadece ABD ile görüşüyor şeklindeki zihinlerin anlamakta güçlük çekeceği bir şekilde Rusya Federasyonu’nun desteği ve arabuluculuğu ile bizim operasyonlarımız döneminde Esad’la masaya oturan şahıs. Bunu niye anlatıyorum; operasyonlarımızın başladığı dönemde sosyal ve konvansiyonel medyada artık PYD’nin esamesinin okunmayacağı tezviratı yapılıyordu. Mesele operasyonların içeriği değil uluslararası politika arenasında ne olduğuydu ve bilerek yahut bilmeyerek PYD unsurlarının ABD dışında destek aldığı bir türlüğü analizin bir faktörü olamıyordu.
Esad devrildi, devran döndü. Yahut devran döndü sananlar oldu… Şoförlüğüydü, acı kahvesiydi derken reklam arası da sona erdi. Suriye Arap Cumhuriyeti Suriye Arap Cumhuriyeti olarak kaldı ve 26 Nisan’da Suriye’nin kuzeyinde PYD etrafından Irak’ın kuzeyinden, Avrupa’dan hatta Türkiye’den üstelik de müzakere yürütülen heyetten temsilciler Mazlum Abdi adlı teröristle görüştüler. Bizim Mehmetimizin elinde kanı olan Mazlum Abdi ile görüştüler! Bunu yazmak vicdani vazifemdir.
Konuya dönelim; Şam hükümeti yani Suriye Arap Cumhuriyeti hükümeti sözde kongredeki ademi merkeziyetçi çağrıya şimdilik karşı çıktı. Bu düşük tonlu çıkış bile önemli. Ancak Suriye Arap Cumhuriyeti devlet başkanı Şara bu pozisyonda ne kadar kalabilir bunu göreceğiz. Zira uluslararası ekonomi politik konular pek de gündem olmuyor bizim güzide konvansiyonel ve sosyal medyamızda. Oysa Şam’ı ekonomik olarak destekleyen yahut desteklemeye hazırlanan Arap Yarımadası devletleri arasında pek de terör örgütü hassasiyeti olan devletler yok. Ayrıca bu devletler ABD ile hem ekonomik hem güvenlik ilişkileri bağlamında bağlılar. Tabii bu kısımlar çok da işe gelmeyen hususlar zira hamasete konu edilebilecek şeyler değil. Bize ise Türk vatandaşları olarak Suriye’nin toprak bütünlüğünü ve terörist örgütün ortadan kalktığını görmeyi dileyerek beklemek düşüyor. Umuyorum icracılar bilmediğimiz hususlarda geniş kapasiteli adımlar atıyordur. Haftaya görüşmek dileğiyle memleketimin güzel insanları…