Edirne aşırı sıcakların geride kaldığı dönemin ardından “şakır şakır” yağmurlu bugünlerde de maalesef susuzluğu tartışmaya devam ediyor.
Edirne Belediyesi 2019’dan beri su almaya başladığı Kayalıköy Barajı dibi görüp “tahtalıköy”e dönünce “U” yaparak yeniden Süloğlu Barajı’na yönelmek zorunda kaldı.
Başkan Filiz Gencan, geçen Perşembe yeni su arıtma tesisinde basın mensuplarını ağırlayıp gelinen süreçteki gelişmeleri paylaştı.
Hudut Gazetesi olarak biz de anlatılanları Cuma günkü nüshamızda “Kayalıköy Barajı dibi görünce Süloğlu Barajı zorunlu olarak devrede… “ diyerek şu başlıkla manşetimize taşıdık:
“Süloğlu’na ‘U’ dönüş!”
**
Gencan, o buluşmada en kritik bilgiyi Edirnelilere iki başlık altında şöyle aktardı:
İyi Senaryo:
Süloğlu hattı sağlıklı çalışır ve 1000 metreküp hedefine ulaşılırsa, kuyuların da devrede olmasıyla büyük ölçüde su kesintisi yaşanmayacak.
Kötü Senaryo:
Süloğlu hattının eski olması nedeniyle herhangi bir arıza yaşanması durumunda, onarım ihtiyacı doğacak ve şehirde minimum 24 saatlik bir su kesintisiyle karşı karşıya kalınacak.
**
Şimdi önümüzde iki senaryo var ama aslında yaşadığımız şey senaryodan çok, gerçeğin ta kendisi…
Edirne’de su sorununu konunun uzmanlarından DSİ emekli Bölge Müdür Yardımcısı ve Su-Enerji Yöneticisi Hüseyin Erkin ile uzaktan konuştuk.
Sayın Erkin ile yaptığım söyleşiyi bugünkü gazetemizde ‘Su varlığında su darlığı ‘ başlığı ile okurlarımızla paylaşıyoruz.
**
Erkin’in ifadelerinden neler anladıklarımı şöyle aktarmak istiyorum:
Edirne’de su yok dersek haksızlık olur.
Su var, hem de fazlasıyla.
Ama musluktan akmıyor.
Ya borulardan kaçıyor, ya barajlardan buharlaşıyor, ya da yönetim masalarında kayboluyor.
**
2014’te büyük müjdeyle Kayalıköy’den su getirilmişti.
Açılış törenlerinde “2050’ye kadar susuzluk yok!” diye nutuklar atılmıştı.
Şimdi soralım de mi?
O törenlerdeki coşku nereye gitti?
Meğer o coşku da su gibi buharlaşıp gitmiş.
Daha 5 yıl geçmeden musluklardan umut yerine hava akınca….
**
2017’de 66 milyon dolarlık altyapı ihalesi yapılmıştı.
2025’e geldik, hâlâ tamamlanamadı.
Ama bir başarı var (!)
Başarı (!) şu: Avrupa’da %10 olan kayıp-kaçak oranını biz %46’ya çıkarmışız.
**
DSİ başka bir telden çalıyor, belediye başka bir telden.
Ortaya çıkan ses, kurumuş çeşme gıcırtısı.
Kimin sorumlu olduğu tartışması da bitmiyor.
Aslında çok basit: Vatandaşın susuz kalmasından hepiniz sorumlusunuz.
Çünkü musluk başında bekleyen Edirneliye “Bu iş DSİ’nin görevi” ya da “Belediye sorumlu” demek, susuz insana bardak uzatmadan ders kitabı okumak gibi bir şey.
**
Çözümler mi?
Var elbette.
Yeni kuyular açılabilir, kullanılmayan kuyular bağlanabilir, Sinekli Suyu devreye girebilir.
Ama çözüm yerine tercih edilen şey bahane üretmek.
Çünkü bahane bedava, su pahalı.
Hem de litre hesabıyla…
**
Sonuç şu: Edirne’nin suyu aslında tükenmedi. Tükenen şey, suyu yönetme aklı.
Bugün Edirne’de musluk açınca su değil, bahane içiyoruz.
**
Hüseyin Erkin’in gazetemizde bugün yer alan söyleşideki önerileri önemsenmeli…
Çünkü, senaryo ile alakası yok.
Türk sinemasının ünlü filmi “Susuz Yaz” mazide kaldı…
Onunki ise tam bir günümüz belgeseli…
Adı mı?
“Susuz Yaz-Kış”