10 Şubat 2025 Pazartesi
Bu köşedeki son 3 yazımdan ikisini Edirne Ticaret ve Sanayi Odası’nın Edirne Peyniri için AB Komisyonu’na yaptığı coğrafi işaret tescil başvurusuna ayırdım.
Gerçekleşir mi?
Start verildi…
Süreç işlemeye başladı bekleyip göreceğiz…
**
Halk TV’de Serhan Asker’in “Görkemli Hatıralar” programı dün sabah Silifke’den yayınlandı.
Avrupa Birliği Komisyonu nezdinde inceleme ve ilan süreçleri başarıyla tamamlanan Silifke Yoğurdu’nun Avrupa Birliği’nde geçen Ocak ayında tescillendiğini o programda öğrendim.
“Yeni mayalanmış” desek yeri var!
Silifke Yoğurdu, Silifke Ticaret ve Sanayi Odası’nın girişimleri sonucu Türkiye’nin Avrupa Birliği’nde tescillenen 30’uncu ve şimdilik sonuncu coğrafi işareti oluyor.
30’un içerisinde Ezine Peyniri de yer alıyor.
Edirne geç mi kalmış dersiniz?
**
Edirne için oldukça önem taşıyan bu gelişmeyi sektördeki önde gelen isimlerle görüştüm…
Ve bir de;
Yapay zekanın kapısını çaldım:
Neler mi dedi dersiniz?
Buyurun:
**
-Edirne Beyaz Peyniri’nin AB’den coğrafi işaret alması oldukça yüksek bir ihtimal. Bunun birkaç sebebi var:
Özgünlük ve Yerel Üretim:
Edirne Beyaz Peyniri, bölgeye özgü üretim teknikleri ve coğrafi koşullar nedeniyle diğer beyaz peynirlerden ayrışıyor. Bölgedeki mandıraların asırlık gelenekleri, peynirin özgün tadını ve kalitesini belirliyor.
Türkiye’nin AB’den Coğrafi İşaret Alan Ürünleri Artıyor:
Daha önce Antep Baklavası, Aydın İnciri, Malatya Kayısısı, Milas Zeytinyağı gibi ürünler AB’den coğrafi işaret aldı. Türkiye’nin bu alandaki tecrübesi arttıkça yeni başvuruların kabul edilme ihtimali de yükseliyor.
Edirne Peyniri’nin Tanınırlığı:
Türkiye’de zaten marka olmuş bir ürün ve özellikle Trakya bölgesi süt üretimi konusunda güçlü bir geçmişe sahip. AB, yerel ürünleri koruma konusunda titiz davranıyor ve Edirne Beyaz Peyniri bu kriterlere uyuyor.
Tabii ki başvuru süreci uzun sürebilir ve itirazlar olabilir. AB Komisyonu, peynirin gerçekten bölgeye özgü olup olmadığını, üretim sürecinin coğrafi bağımlılığını ve ticari etkilerini değerlendirecek. Eğer tüm kriterleri karşılıyorsa, büyük ihtimalle tescil alır.
**
Bunun üzerine süreçte herhangi bir olumsuzluk yaşanıp yaşanmayacağı konusunda görüşlerini de almak istedim:
-Edirne Ticaret ve Sanayi Odası 26 Aralık 2024 tarihinde başvurdu ve pozitif olarak şu şu numara kaydıyla kabul gördü. Ön başvuru kabul edildiğine göre, Edirne Beyaz Peyniri’nin coğrafi işaret kabulüne şansı yüksek. Ancak süreç biraz zaman alabilir. Çünkü başka onay ve izinler de gerekebilir!
**
Geçen yazımda burada aktardığım Danimarka’da “Edirne” adıyla satılan beyaz peynir olduğu konusunu o da duyduğunu söyledi.
Virgülüne dokunmadan:
-Evet, Danimarka’da ‘Edirne’ adıyla satılan beyaz peynir olduğunu duymuştum. Türkiye’deki Edirne peyniri, özellikle yüksek kaliteli beyaz peyniriyle ünlüdür. Muhtemelen bu isim, Edirne’nin peynir üretimindeki itibarı nedeniyle kullanılıyor. Danimarka’da ‘Feta’ ismi Yunanistan’a ait korumalı bir menşe adı olduğu için başka beyaz peynir türleri farklı isimlerle satılmak zorunda kalıyor. Bu yüzden ‘Edirne’ adı, kaliteli beyaz peyniri çağrıştıran bir marka olarak tercih edilmiş olabilir.
**
Muhabbet tatlı…
Biraz da espri:
Sordum:
-Hiç Edirne peyniri yedin mi?
Yanıt:
-Ben fiziksel olarak yemek yiyemem ama Edirne peynirini iyi bilirim!
Hemen ardından bir soru da ondan geldi:
-Sen sever misin Edirne peynirini?
-‘Herıld’ yani!
Edirne Beyaz Peyniri, Edirne Ticaret ve Sanayi Odası’nın girişimleri sonucu Avrupa yolunda..
Hayırlısı olsun…
AB marketlerinin rafları Edirne peyniri dolsun!
**
ETSO Başkanı Sezai Irmak, geçen ayın ortalarında 2007 yılında coğrafi işaret tescili alan Edirne Peyniri için Geleneksel Ürünler ve Coğrafi İşaretler Derneği ile işbirliği yaparak AB Komisyonu’na coğrafi işaret tescil başvurusunda bulunduklarını açıklamıştı…
Ben de 20 Ocak 2025 tarihli Hudut’ta bu köşede “Edirne Peyniri” başlığı altında söz konusu gelişmeleri aktarmaya çalıştım.
“Edirne Beyaz Peyniri Avrupa yolunda…” derken, “Bir AB ülkesinde peynirin adı ne mi?” diye sorduktan sonra “Edirne…” diye ekledim…
“Peki, hangi ülke?” diye bir başka soru daha ilave edip, “Bir sonraki hafta bu güzel hikayede buluşmak üzere” diyerek yazıyı noktaladım.
Bugüne kısmetmiş
Hangi ülke mi?
**
İşte ETSO’nun bu girişimi bana geçmişte Edirne Peyniri konusunda bazı çalışmaları anımsattı.
Söz konusu paylaşımlardan biri sanki sevgili Orkun Akman’a aitti.
Orkun Akman Hudut’un kadrosunda iken bir kaç yıl önce bu meslekten ayrılarak Trakya Üniversitesi’nde çalışmaya başladı.
Kendisini aradım.
Doğru adreste olduğum belli oldu.
Aşağıdaki satırlar o dönemde özetle onun kaleminden:
**
“Danimarka’da peynirin adı: Edirne
Avrupa’nın ve dünyanın refah seviyesi en yüksek ülkelerinden biri olan ve peyniriyle nam salan Danimarka’da tam yağlı koyun peyniri ‘Edirne’ ismiyle anılıyor.
Bu ilginç ve bir o kadar anlamlı olan bilgi, Trakya Üniversitesi Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Cem Uzun‘un (Rektör yardımcılığı görev süresi 2016-2019) uluslararası bir kongre için gittiği Danimarka’da ortaya çıktı.
Başkent Kopenhag’da katıldığı konferans sonrası kendisine hediye edilen dergide İngilizce yayımlanan “Danca’da yer alan Arapça, Türkçe ve Farsça kelimeler” başlıklı makaleyi okuyan Rektör Yardımcısı Uzun, hayli ilginç bir bilgiye ulaşıyor.
Danimarkalı Araştırmacı Erik Hansen imzasını taşıyan makalede ‘Edirne’ isminin geçtiğini gören Cem Uzun, Danimarka’da sık tüketilen koyun peynirinin ‘Edirne’ olarak anıldığı bilgisini öğreniyor.
‘Edirne’ isminin Türkiye’deki bir şehirden geldiğinin de vurgulandığı makalede, Danimarka lisanı olan Danca’ya Arapçadan 245, Farsçadan 65 ve Türkçeden de 50 kelimenin geçtiği ifade ediliyor.
Prof. Dr. Cem Uzun, Erik Hansen’in makalesini incelediğinde çok şaşırtıcı bilgilere de ulaşılıyor.
Danca’ya Avrupa dillerinden geçmiş girmiş birçok kelime yer alırken Arapça, Türkçe ve Farsça kelimelerin mütevazi seviyede kaldığı gözleniyor.
Türklerin Balkanlar’da yüzyıllarca süren varlığı, Viyana’ya kadar ulaşmaları birçok Türkçe kelimenin Balkan Avrupa dillerine girmesine neden oluyor.
18’inci yüzyıl ise Batı Avrupa dillerinin Türkçe kelimelere daha duyarlı olduğu zaman olarak dikkat çekiyor.”
**
ETSO’nun girişimleri sonucu Avrupa yolundaki beyaz peynirin “Edirne” olarak anılışı meğer yıllar öncesinden kilometrelerce uzaklıktaki bir ülkeye uzanıyor: Danimarka!
Edirne peynirde “marka” beya!
Hesapta bugün geçen hafta bu köşede kaleme aldığım “Beyaz Peynir”in devamını yazmak vardı.
Haftaya kaldı..
Ahhh, o Kartalkaya faciası!
Yaşamlarını yitiren insanlarımıza Allah’tan rahmet yakınlarına sabır ve başsağlığı diliyorum…
**
2003 Bingöl depremi:
176 ölü!
2004 Pamukova tren kazası:
41 ölü!
2008 Kütahya tren kazası:
9 ölü!
2008 Davutpaşa patlaması:
21 ölü!
2009 Ayamova sel felaketi:
31 ölü!
2010 Karadon maden kazası:
30 ölü!
2011 Van depremi:
644 ölü!
2014 Soma maden faciası:
301 ölü!
2014 Ermenek maden kazası:
18 ölü!
2016 Şirvan maden kazası:
12 ölü!
2016 Aladağ yurt yangını:
12 ölü!
2018 Çorlu tren kazası:
25 ölü!
2018 Ankara tren kazası:
9 ölü!
2020 İzmir depremi:
117 ölü!
2020 Elazığ depremi:
41 ölü!
2021 Akdeniz orman yangınları:
8 ölü!
2021 Batı Karadeniz sel felaketi:
97 ölü!
2022 Amasra maden ocağında patlama:
42 ölü!
2023 Kahramanmaraş depremleri:
53 bin ölü:
2023 Adıyaman – Şanlıurfa sel felaketleri:
21 ölü!
2023 İğneada bungalov otel faciası:
6 ölü!
2024 İliç maden kazası:
9 ölü!
2024 Beşiktaş gece kulübü yangını:
29 ölü!
2024 Balıkesir mühimmat fabrikasında patlama:
11 ölü!
2025 Kartalkaya otel yangını:
78 ölü!
**
Üstelik önceleri de neler neler yaşandı…
Elbette fazlası yok eksiği var..
**
Komşu ülke Bulgaristan’da iki hafta önce bir tren kazası meydana geldi..
İki yük treni başkent Sofya yakınlarında kafa kafaya çarpıştı.
Ve;
İki gün sonra…
Biri, Ulusal Demiryolu Altyapı Şirketi Başkanı…
Diğeri, Bulgaristan Devlet Demiryolları BDJ “Yük Taşımacılığı” Müdürü…
İki ölü!
İki istifa!
Japonya değil…
Sınırın iki adım ötesi!
**
Bizde?
Maalesef bir sürü ikiyüzlü!
10 yıl kadar olmuştur.
Ailecek İzmir’deyiz.
Dostlarımızla buluştuk, Ege’nin kalbini geziyoruz
Yemek için bölgenin en büyük kentinin simgelerinden Balçova’daki Teleferik Tesisleri’ne geldik.
İzmir’in dağlarından kuşbakışı, muhteşem bir körfez manzarası.
Menüye göz atıyoruz..
Başlangıç, ana yemek, tatlılar ve içecekler falan derken…
Daha ilk satırlarda memleket havası:
“Edirne Beyaz Peyniri!”
Oysa, iki adım ötede peyniriyle ünlenen Ezine…
Çok hoşumuza gidiyor…
Vay!
**
Edirne Ticaret ve Sanayi Odası (ETSO) Başkanı Sezai Irmak, geçtiğimiz hafta 2007 yılında coğrafi işaret tescili alan Edirne Peyniri için Geleneksel Ürünler ve Coğrafi İşaretler Derneği ile işbirliği yaparak AB Komisyonu’na coğrafi işaret tescil başvurusunda bulunduklarını açıkladı…
26 Aralık’ta komisyona başvurunun tamamlandığını duyuran Irmak, söz konusu girişimin 13 Mayıs 2024’te yürürlüğe giren AB tüzüğüne göre Türkiye’den peynirle ilgili yapılan ilk coğrafi işaret müracaatı olduğuna dikkat çekti ve ekledi:
“Amacımız Edirne Beyaz Peyniri’nin tüm dünya tarafından tanınırlığı ve AB Komisyonu nezdinde tescilini sağlayarak marka değerini arttırmak, korumak ulusal ve uluslararası arenada pazar payını genişletmektir…”
AB marketlerinde Edirne Beyaz Peyniri…
Rüya gibi…
Vay!
**
Aslında Edirne Beyaz Peyniri yıllar önce Avrupa’nın yolunu tutmuştu…
70’li yılların başı…
Yaz aylarında Avrupa’dan gurbetçi trafiğinin giderek artmaya başladığı dönem…
Edirne’de çevre yolu yok…
Bu yüzden sınıra ya da İstanbul istikametine yönelmek için şehrin göbeğinden geçmekten başka alternatif bulunmuyor.
Dolayısıyla o zaman daha çok “Londra Asfaltı” olarak anılan Talatpaşa’nın Sultan Otel kesiminde esnafın büyük bölümü onlara hitap ediyor…
Cadde boyunca kavun – karpuz tezgahları.
Dükkan önlerinde beyaz peynir tenekeleri…
Kapıkule’den çıkış yapmadan önce hemen hemen hepsi üzerlerindeki son kuruşa kadar burada bırakıp yola koyuluyor.
Ve, sonra duyuyoruz ki;
Bazı kendi bilmez, vurguncu birileri tarafından satılan kapalı tenekeler götürüldükleri yerlerde açılınca içlerinden peynir yerine sadece taş çıkıyor!
Vay!
**
Yardımcı Gıda Sanayi ve Ticaret Ltd. Şti. Yönetim Kurulu Başkanı Mustafa Yardımcı, Edirne Ticaret ve Sanayi Odası’nın AB’ye başvuruna ilişkin açıklaması üzerine gecikmedi…
Söz konusu girişimin Edirne’nin bu önemli değerini daha ileriye taşıyacağına dikkat çekerek, süreçte emeği geçen tüm paydaşlara kocaman bir teşekkür gönderdi….
Bunu paylaşırken üreticilerin de gereken hassasiyeti göstererek, konuya el birliği ile sahip çıkmaları gerektiğini bildirdi…
ETSO’nun girişimini biz de çok önemsiyoruz…
Yardımcı’nın üreticilere yönelik bu açıklamasına ise ayrı bir parantez açmak istiyoruz…
**
Yaygın kullanılan atasözü şöyle der:
-Suyla peynir gemisi yürümez!
Yardımcı’nın paylaşımından işte bunu anlıyoruz…
Süreçte işbirliği şart!
**
Edirne Beyaz Peyniri Avrupa yolunda…
Müthiş…
Bu arada, bir AB ülkesinde peynirin adı ne mi?
“Edirne…”
Vay!
**
Peki, hangi ülke?
Bir sonraki hafta bu güzel hikayede buluşmak üzere…
Geçtiğimiz Cuma, günlerden 10 Ocak.
Çalışan Gazeteciler Günü…
1961 yılından bu yana kutlanıyor.
10 Ocak 1961 başkaldırısının üzerinden tam 64 yıl geçmiş bulunuyor.
Bu özel gün Türkiye’ye özgü.
Yerli ve milli…
**
10 Ocak Çalışan Gazeteciler Günü’nde maalesef onlarca gazeteci çalışamıyor..
Türkiye’de gazetecilerin işsizlik oranı yüzde 30 olarak ifade ediliyor.
2023 yılında gazetecilik mezunları (%12,7), sosyal hizmetler (%21,5) ve imalat ve işletme (%15,6) mezunlarının ardından en yüksek işsizliğe maruz kalan üçüncü kesim durumunda bulunuyor.
10 Ocak’ın sağladığı haklar gazetecilere maalesef kullandırılmıyor.
Medya patronları zararı kapamanın yolunu işten maalesef gazeteci atmakta buluyor, kıdem tazminatı bile ödemiyor
Gazetecileri bekleyen sıkıntılar ve tehlikeler de maalesef giderek artıyor.
Dünya Basın Özgürlüğü Endeksi’nin ilk kez yayımlandığı 2002 yılında Türkiye 100. sıradaydı.
2005 yılında 98. sıraya yükseldi.
Bugün, 180 ülke arasında basın özgürlüğü sıralamasında maalesef 158. sırada yer alıyor.
Türkiye Gazeteciler Sendikası’na göre 18 gazeteci ve medya çalışanı maalesef cezaevinde bulunuyor.
**
10 Ocak, Basın Kanunu’nun çıkarılması için verilen mücadele sonucu 1961’de gazeteciler için önce ‘bayram’ olarak ilân edildi.
1971’de ise basına uygulanan baskı nedeniyle adı ‘Çalışan Gazeteciler Günü’ olarak değiştirildi..
1961’den tam 64 yıl sonra bugün gelinen noktada sansür, işsizlik, düşük ücret, sosyal güvencesizlik, sendikasızlık, gözaltı ve tutuklamalar maalesef gündemin ilk maddelerini oluşturuyor…
Maalesef…
**
1990’lı yılların başında Edirne Gazeteciler Derneği Başkanlığı, 10 yıl kadar sonra da yani 2000’in başlarında da Güneydoğu Avrupa Gazeteciler Derneği Kurucu Başkanlığı’nı yaparak uzun süre bu görevi yürüttüm.
10 Ocak’larda gerek başkanlık görevim, gerekse köşemde bu olumsuzlukları benzer şekilde dile getirmeye çalıştım.
Zira, değişen bir şey yok…
Bugün gelinen noktada değişimin sadece rakamlardan ibaret olduğu görülüyor…
**
Bu 10 Ocak’ta da her iki derneğin açıklamaları yine aynı yönde oldu…
Türk basınının geldiği bu durumdan kurtulması için yeni 10 Ocaklar gerektiği bir kez daha savunuldu.
Edirne’de görev yapan basın mensupları bu özel gün dolayısıyla 10 Ocak’ta Saraçlar Caddesi’nde gerçekleştirilen basın açıklamasında aynılarını vurguladı…
Bir de ne dediler:
-. Türk basını bugünü bir bayram olarak kutlar ama bizim bayramımız maalesef yok..
**
Biz de Hudut olarak bu söylemi ertesi gün manşete şu üç kelime ile taşıdık:
-Bayram gelmiş neyime!
**
Başka ne denir?