DOLAR 32,9949 -0.11%
EURO 35,8195 -0.26%
ALTIN 2.528,010,83
BIST 10.891,420,18%
BITCOIN 22367462,60%
Edirne
30°

AÇIK

02:00

İMSAK'A KALAN SÜRE

BÜLENT AYAN

BÜLENT AYAN

22 Temmuz 2024 Pazartesi

    MERİÇ NEHRİ VE KIBRIS BARIŞ HAREKATI

    MERİÇ NEHRİ VE KIBRIS BARIŞ HAREKATI
    1

    BEĞENDİM

    ABONE OL

    Hava sıcaklıklarının mevsim normallerinin üzerinde seyretmesi ve yağış miktarlarının düşük olması nedeniyle Meriç Nehri alarm vermeye başladı.

    Edirne Valiliği’nde ilçe kaymakamları, kurum müdürleri, ilçe tarım ve orman müdürleri, ziraat odası başkanları, çeltik birlikleri ve kooperatifleri temsilcilerinin katılımı ile geçtiğimiz hafta yapılan toplantıda Meriç Nehri havzasında tam zamanlı kapatma ve kademeli sulamaya geçilmesi kararı alındı.

    Kürek yarışları için hazırlanan Karaağaç Tesisleri’nden Meriç Nehri’ne 600 bin metreküp su bırakılması kararlaştırılırken, Meriç İlçe Çeltik Komisyonu ise geçtiğimiz Cuma günü sabahından 24 saat süre ile Meriç Nehri’ndeki tüm pompaların kapatılması ve su alınmasını yasaklanması kararı aldı.

    **

    Kıbrıs Barış Harekatı’nın 50. yıldönümü KKTC’de 20 Temmuz Cumartesi günü coşkuyla kutlandı.

    Meriç Nehri ve Kıbrıs Barış Harekatı…

    Ne alaka?

    Gelin resmi büyütelim…

    **

    Yüksek Mühendis Hüseyin Erkin, Devlet Su İşleri 11.bölge Müdür Yardımcılığı yapmış, aynı kurumdan emekli olmuş bir isim..

    Üstelik mühendislik tahsilini DSİ adına burslu okuyarak tamamlamış.

    “Edirne Su Kültürü” isimli kitabın yazarı…

    Kitap 2023 yılının Ekim ayında yayınlandı…

    Söz konusu kitabı noktasına, virgülüne kadar biliyorum…

    Zira, yayımlanmadan önce gözden geçirmem için bana da iletmişti…

    20 Temmuz Kıbrıs Barış Harekatı’nın 50. yıldönümü ve Meriç’te kuraklık gündeme gelince işte o kitaptan bazı bölümleri anımsamadan edemedim…

    **

    Türkiye ile Yunanistan arasında ortak menfaatler gözetilerek ”Meriç Tabileri Islah Projesi” hazırlanır ve 1955 yılında Amerikan Harza mühendislik firmasına ihale edilerek detaylı bir mühendislik çalışması yaptırılır.

    Proje, Türkiye 170 bin dekar, Yunanistan 116 bin dekar araziyi sulayabilecek, Türkiye 280 bin dekar, Yunanistan 220 bin dekar araziyi taşkından koruyacak hale getirecektir.

    Hem de nehrin su yönetimi ortak anlaşmayla yapılacaktır.

    Harza Projesi 1955 yılında uygulamaya başlanır.

    Türkiye tarafının işini Edip Aydın firması alır.

    Projenin maliyeti o günün değeriyle Türkiye’nin payı 30 milyon dolar, Yunanistan’ın payı 24 milyon dolar olmak üzere 54 milyon dolardır.

    Proje takvime göre uzamış görünse de 20 Temmuz 1974 yılı Kıbrıs Barış Harekatı’na kadar planlandığı şekilde yürütülür.

    1974 Kıbrıs Barış Harekatı sonrasında askıya alınır.

    Bu tarihte iki ülke arasındaki gerginlik dolayısıyla projenin İpsala Mandakoru mevkiinde Yunanistan’ın Peplos mevkiinden Meriç Nehri mansabına doğru Ege Denizi’ne döküldüğü noktaya kadar olan bölümüne el atılamaz.

    Projeye göre Peplos bölgesinde bir kısım Yunan toprağı nehrin Türkiye tarafında, Ferre bölgesinde bir kısım Türk toprağı da Yunanistan tarafında kalır.

    Ve, günümüz itibariyle üzerinden tam 50 yıl geçmiş olur!

    **

    Erkin, kitabının sonlarında çıkış yolu için şunları dile getiriyor:

    “Türkiye ve Yunanistan ortak projesi olan Harza Projesi revize edilerek projeye kaldığı yerden başlanacak şekilde Meriç Nehri yatağı ve kıyı tahkimi yeniden yapılarak her iki ülkenin çıkarları doğrultusunda sulamalardan yararlanma ve taşkınlardan korunma konusu çözümlenebilir.

    Edirne milletvekilleri bu proje için geçmişi iyi inceleyip hazırlık yapıp Dışişleri Bakanlığı’na konuyu anlatmalıdır.

    Yunanistan Dışişleri Bakanlığı ile temas kurulup görüşmelerin başlanması sağlanmalıdır.

    Türkiye ve Yunanistan hükümetleri tıpkı 1934 ve 1937’de olduğu gibi Teknik Daimi Komiteler kurularak, ortak mühendislik çalışmaları yapılarak geçmişte olduğu gibi proje yapabilirler.

    Günümüzde bu ortak proje geçmişe göre daha kolay yapılabilir. Çünkü Birleşmiş Milletler’ce kabul edilmiş 1992’de imzalanan “Uluslararası Göller ve Sınıraşan Suyollarının Korunması ve Kullanılması Hakkında Sözleşme” ve 1997’de imzalanan “Uluslararası Suyollarının Ulaşımdışı Amaçlarla Kullanılması Hukukuna İlişkin  Sözleşme” metinleri ve Türkiye – Yunanistan arasındaki antlaşmalar esas alınarak 187 km’lik sınır aşan su olan Meriç yatağı ıslah edilip temizlenerek 1926 yılı sınır anlaşmasına uygun olarak sınır son şeklini alır.

    Oluşturulacak ortak proje ile yatak temizliği kıyı tahkimleri ve nehir üzerine uygun yerlere yapılacak rubber dam (kauçuk gövdeli barajlar) ile sudan ortak faydalanılarak sulama ve enerji üretiminde yararlanılmalıdır.

    Bu sayede nehir yatağında kurak yaz ayı olsa bile sürekli yeterli su da bulundurulmuş olacaktır.

    Bu projede yatak temizliğinde kullanılacak modern ekskavatörler olduğu gibi yüksek güçlü vortexs pompalarla kumun kolayca dışarı taşınması imkanı vardır.”

    **

    Meriç (TR), Evros (GR) ve Maritsa (BG)

    Bir nehir, üç ülke, üç isim……

    Bir de, 50 yıldır aynı resim!   

    Devamını Oku

    KAYIK – KÜREK

    KAYIK – KÜREK
    0

    BEĞENDİM

    ABONE OL

    Meriç Nehri’nde Türkiye’nin olimpik standartlarda hazırlanan ilk parkuru ilk sınavını Türkiye Kürek Federasyonu’nca düzenlenen Gençler Türkiye Kürek Kupası Yarışı dolayısıyla geçtiğimiz hafta sonu verdi.

    Edirne’ye ayrı bir renk.

    Hayırlı olsun…

    Trakya Üniversitesi Kurucu Rektörü merhum Prof.Dr. Ahmet Karadeniz’in Meriç’te,Tunca’da bu tür etkinlikler, kayık turları için çok kafa yorduğunu biliyorum, fırsat buldukça dile getirirdi.

    Hayaldi gerçek oldu…

    Farklı bakış açıları elbette olabilir.

    **

    Hafta sonu gencecik sporcular Meriç’te kürek çekerken, Hudut Gazetesi olarak Cumartesi günkü nüshamızda “Meriç’in öteki yüzü” manşetiyle nehrin suyun tutulduğu elektrik üretimi planlanan “Arşimet Burgu Türbinli Hidroelektrik Santrali”nden sonraki kesimlerinde ise nasıl can çekiştiğini gözler önüne sermeye çalıştık.

    Meriç’in yatağı adeta çöl.

    Yürüyerek karşıdan karşıya geç.

    Biraz ötede kürek çeken sporcuların alayı buralarda kuma – karaya oturur…

    **

    Bu tablo beni bir kez daha yıllar öncesine götürdü, bu köşede yazmıştım da….

    Tam 31 yıl geçmiş.

    1993 Temmuz ayının son günleri…

    Meriç Nehri öyle bir kurudu ki!

    Sadece yatağı kaldı…

    Önce Bulgaristan Kırcaali’ye gidip oradaki barajları gözlemledim..

    Arda üzerinde kurulu dev barajdaki iskelede lokantaya dönüştürülmüş bir tekne..

    Bir vapur eksik!                                                                                         

    Ardından İpsala Ovası’nda çeltik tarlalarının durumunu inceledim…

    Gram su yok!

    Bulgaristan Meriç ve Arda üzerinde yaptırdığı barajlarda insafsızca su tutarken Meriç’in kurumasıyla çeltik ambarı İpsala ovası çöle dönüştü…

    Deniz suyu Saros Körfezi’nden 34 kilometre içeriye kadar girerek çeltik ürünü için büyük tehdit oluşturmaya başladı.

     27 Temmuz 1993 tarihli Milliyet bu haberimi “Nehrimizi çaldılar” başlığı ile manşetten duyurdu.

    Sonunda, Bulgaristan’dan parayla su almak zorunda kaldık!

    Ne kadar mı?

    2,5 milyon Dolar!

    **

    31 yıl sonra yine aynı endişe…

    Değişen tek şey Meriç’in o küçücük kesiminde kayık turları, kürek sporu.

    Yok fore kazık, yok bilmem ne Meriç’in köprü kesimi yap-boz tahtasına döndü.

    Vatandaşın milyonlarca lirası buraya gömüldü…

    Diğer yanda da bölgede tarım için hayati önem taşıyan yapımı ödeneksizlikten yılan hikayesine dönen, bir türlü başlanamayan su projeleri…

    Bu konuda maalesef yıllardır su koyverdik!

    Komşudan bir kez daha su dilenme noktasına geldik.

    **

    Kayık da olmalı.

    Elbette kürek…

    Ama önce üretim gerek!

    Devamını Oku

    HAYATIN HER HALİ!

    HAYATIN HER HALİ!
    3

    BEĞENDİM

    ABONE OL

    Sağlık Bakanı Fahrettin Koca’nın günlerdir gündemi meşgul eden “istifa – affını isteme” haberleri geçtiğimiz hafta nihayet gerçekleşti.

    Koca, devir teslim töreni sonrası bir soru üzerine “Hayatın her hali olabilir” yanıtını vermiş.

    Hayatın her hali?

    **

    Bir zamanlar Erdoğan’ın başdanışmanlığını yapan İYİ Partili Turhan Çömez, Koca ile sınıf arkadaşı olduklarını, daha sonra bu kadar zenginleştiğini söyledi.

    Eeee, hayatin her hali!

    **

    Ben de bugün burada Koca’yı yazmak istedim.

    Durup dururken ne alaka?

    **

    Trakya Üniversitesi eski Rektörü Prof. Dr. Osman İnci ile tanışıklığımız, dostluğumuz yıllar öncesine dayanır.

    Aşağıdaki satırlar Prof. Dr. Osman İnci’nin  “Medreseleşen Üniversiteler, Mollalaşan Akademisyenler*” kitabından…

    Kendisini aradım, iznini aldım…

    “Ne alaka” bundan dolayı…

    Buyurun, işte  Eski Sağlık Bakanı Dr. Fahrettin Koca’nın olağanüstü  başarıları:

    **

    Medipol Üniversitesi 7 Temmuz 2009’da kuruldu.

    Türkiye Eğitim, Sağlık, Bilim ve Araştırma Vakfı’nın  (TEBA) kurucusu Dr. Fahrettin Koca, Haksağ Sağlık Hizmetleri A.Ş. Yönetim Kurulu Başkanı iken, 2008’de Hazine Müsteşarlığı yatırım teşvik programından 79,2 Milyon teşvik aldı ve şirket, 2009’da kapatıldı.

    Nisa ve Medipol Hastanelerini Medipolitan bünyesinde birleştirdi.

    Medipol kuruldu.

    Tekel’in Unkapanı’nda bulunan 6 katlı taşınmazı düşük bir bedel karşılığında Medipol’e verildi.

    Beykoz Kavacık’da 220 dönüm arazi, defalarca yapılan nazım plan değişiklikleri ile hastane alanına çevrildi.

    Bağcılar’daki arazi Belediyenin 7 kez yaptığı plan değişikliği ile hastane kuruldu.

    Dr. Fahrettin Koca, Sağlık Bakanı iken Medipolitan Sağlık A.Ş.’ye 2019 yılında 220,6 milyon  liralık teşvik verildi.

    Vergi indirimi, gümrük vergisi muafiyeti ve KDV istisnası sağlandı.

    Ankara Gar binası ve Atatürk Orman Çiftliği (AOÇ) arazisi Medipol’e

    Devlet Demiryolları Ankara Gar Binası’nın bir bölümü ve çevresi, Ankara Medipol Üniversitesi’ne tahsis edildi.

    Bu yerleşkedeki 78 bin metrekarelik alan, 13 Mart 2018 tarihinde Hazine’ye devredildi ve 55 gün sonra Ankara Medipol Üniversitesi’ne verildi.

    Mimarlar Odası Ankara Şubesi, Atatürk Orman Çiftliği’nden (AOÇ) 555 bin metrekare alanın da Medipol’ün kurucu vakfı olan TEBA’ya verildiğini açıkladı.

    Okul yapımı için bağışlanan arsa Medipol Hastanesi otoparkı.

    İstanbul Üsküdar’da bir yurttaşın okul yapılması koşulu ile bağışladığı arsanın, Medipol Çamlıca Hastanesi’nin otoparkı olduğu ortaya çıktı.

    Arsanın babası tarafından okul yapımı için Milli Eğitim Bakanlığı’na bağışlandığını belirten şahıs, arsanın şu anda Medipol Üniversitesi Çamlıca Hastanesi’nin otoparkı olarak kullanıldığını belirterek MEB ve Maliye Bakanlığı aleyhine dava açtı.

    Mahkeme tarafından atanan bilirkişi raporunda ‘…arsanın fiilen otopark olarak kullanıldığı, bu nedenle davacının geri alma hakkını kullanabileceği sonuç ve kanaatine varılmıştır’ denilmekte.

    Milli Eğitim Bakanlığı ise yazılı savunmasında bu arazinin okul bahçesi olduğunu ileri sürdü.

    **

    Ne diyelim, hayatın her hali!

    *Yayınevi: Cumhuriyet Kitapları – Haziran 2021

    Devamını Oku

    VERGİLERİ ARTIRMAK LAZIM!

    VERGİLERİ ARTIRMAK LAZIM!
    1

    BEĞENDİM

    ABONE OL
    1. Kırkpınar Yağlı Güreşleri Haftası bugün başlıyor.
      Vatandaş zor ekonomik koşullar altında bunalırken, Edirne nasıl bir hareketlilik yaşayacak merakla bekleniyor…
      Diğer yandan 40 küsur düzenlemenin yer aldığı yeni vergi paketine ilişkin tartışmalar sürerken, yurt dışına çıkış harcına yönelik astronomik zam söylentilerine Edirne gibi sınır illerinde ise ayrı parantez açılıyor.
      Halk, uygulamanın çağdaş bir ülkenin insanlarının uluslararası dolaşımının önüne set koymak olduğunu, durumun sınır kentlerinde daha acı bir tablo oluşturduğunu belirtirken, Edirne Tanıtım ve Turizm Derneği konuyu yargıya taşımaya hazırlanıyor.
      Sınır dışı harcına ilişkin Edirneliler’in görüşlerinden yola çıkarak hazırladığımız haberi bugünkü gazetemizde okuyabilirsiniz…
      **
      Geçen hafta aynı konuyu yine bu köşede işlemiştik.
      Hatta yazıyı bir padişah fıkrası ile de süsleyerek bitirmiştik:
      “Padişahın köprü vergisi!”
      Benzer bir fıkra geçen hafta ortasında bir dostumun soysal medyadaki paylaşımından gözüme ilişti…
      Ama, bu kez aktörler farklı..
      Padişah yerine kral*…
      Bir anlamda pişti…
      **
      Kralın biri sarayında otururken, pencereden sesler gelmiş:
      -Güzel elmalarım vaaaaaar!’
      Bakmış, yaşlı birisi, at arabasında elma satıyor. Etrafında müşteriler. Kralın canı çekmiş ve baş vezirini çağırmış;
    • Al sana 5 altın, koş bana elma al.
      Baş vezir, vezirlerden birisini çağırmış;
    • Al sana 4 altın, koş elma al.
      Vezir saray görevlilerinden birisini çağırmış;
    • Al sana 3 altın, koş elma al.
      Saray görevlisi muhafız komutanını çağırmış;
    • Al sana 2 altın, koş elma al.
      Komutan nöbetçiyi çağırmış;
    • Al sana 1 altın, koş elma al.
      Nöbetçi çıkmış yaşlı ihtiyarı yakasından tutmuş:
      -Hey sen, ne bağırıyorsun? Burası han mı, yoksa saray mı? Defol buradan. arabana da elmalara da el koyuyorum.
      Nöbetçi, muhafız komutanına dönmüş ve iyi dalavere çevirdim;
    • İşte, 1 altına yarım araba elma.
      Komutan saray görevlisine dönmüş;
    • İşte, 2 altına bir çuval elma.
      Saray görevlisi vezire dönmüş;
    • İşte, 3 altına bir torba elma.
      Vezir, baş vezire dönmüş;
    • İşte, 4 altına yarım torba elma.
      Baş vezir kralın huzuruna çıkmış;
    • İşte, 5 altına beş elma aldım kralım. Aynen emrettiğiniz gibi.
      Kral oturmuş ve şöyle bir düşünmüş:
    • -Beş elma – Beş altın. Bir elma – Bir altın ve halk elmalara hücum ediyor.. Demek ki vatandaşın durumu çok iyi. Vergileri hemen artırmak lazım…

    *Alıntı

    Devamını Oku

    PADİŞAHIN KÖPRÜ VERGİSİ!

    PADİŞAHIN KÖPRÜ VERGİSİ!
    1

    BEĞENDİM

    ABONE OL

    Yeni vergi paketi yolda…

    Bahşişten vergi alınacak…

    KDV istisnaları kaldırılacak…

    Yurtdışı çıkış harcı 3 bin TL olacak…

    İnternetten alım satım, kiralama ve reklamlara da vergi düzenlemesi gelecek…

    İdari para cezalarına gecikme zammı…

    Sözün özü, Hazine ve Maliye Bakanlığı’nın hazırladığı ve Temmuz ayı başında TBMM’ye sunulması beklenen yeni vergi paketinde, bahşiş gelirlerinden kira gelirlerine, para cezalarının artırılmasından, yem ve gübredeki KDV istisnasının kaldırılmasına kadar birçok ayrıntılı madde yer alıyor…

    Girin internete, arama motoruna tıklayın, en çok okunan haberler “Yeni vergi paketi yolda!”

    **

    Pakette, Edirne gibi sınırda yaşayanları ençok ilgilendiren başlık yurt dışına çıkış harcı.

    Uygulama ilk olarak 1 Ağustos 2001’de başladı.

    O tarihte harç bedeli 50 Amerikan doları karşılığı Türk lirasıydı.

    Yurt dışına çıkış işlemlerinin yapılabilmesi için pasaport üzerine harç pulunun yapıştırılması gerekiyordu.

    Çıkış işlemlerini yapan emniyet görevlilerince “Yurt Dışı Çıkış Harç Pulu”nun pasaport üzerine yapıştırılıp yapıştırılmadığı kontrol etikten sonra çıkış kaşesini üzerine basarak iptal ediyordu.

    Yurt dışına sıkça gidenlerin pasaportu pul yapıştıkça bakkal defteri gibi kabarıyordu…

    **

    Adalet ve Kalkınma Partisi 2 Kasım 2002 seçimlerinde iktidara geldiğinde çıkış harcı bir yaşını doldurmuştu.

    Dönemin Maliye Bakanı Kemal Unakıtan, Süloğlu ilçesinin Domurcalı Köyü’nden…

    Aynı yıllarda bir grup arkadaşımla Güneydoğu Avrupa Gazeteciler Derneği’ni (AGD) kurduk.

    Hemşehrimiz rahmetli Unakıtan, Bakan sıfatıyla Edirne’ye ilk ziyaretini gerçekleştirecek.

    Kendisine, AGD’nin kurucu başkanı olarak sarı basın kartı hamili gazetecilerin çıkış harcından muaf  tutulması konusunda yazılı talepte bulundum.

    İlk kez tanışıyordum.

    İmzama kadar okudu…

    Birgül Ayan’ın neyim olduğunu sordu…

    Rahmetli ablamla Edirne Ticaret Lisesi’nden sınıf arkadaşıydılar…

    “Ablam” dedikten sonra vefat ettiğini söyleyince dondu kaldı…

    Yazıyı danışmanına uzattı…

    Ve, Ankara’ya dönünce gereğini yaptı…

    Artık çıkış harcından muaftık…

    **

    Bu anı 20 küsur yıllık…

    Alttaki fıkra ise taa fi tarihinden…

    **

    PADİŞAHIN KÖPRÜ VERGİSİ*

    Padişahın biri halkının vergiye karşı hangi noktadan sonra direneceklerini test etmek ister. Bunun için vezirlerini çağırır.

    Vezirleri huzura çıkar, saygılı bir şekilde beklerler.

    Padişah;

    -Köprülere adam koyun, geçenden bir akçe alsınlar! der.

    Aradan bir süre geçtikten sonra Padişah vezirlerine sorar:

    -Nasıl, halk hayatından memnun mudur? Herhangi bir şikâyet var mı?

    Vezirler:

    -Hiç bir tepki yok Sultanım!

    -İyi o zaman. Köprünün diğer tarafına da bir adam koyun, çıkandan da bir akçe alsın!

    Aradan bir süre geçmiş, Padişah tekrar sormuş vezirlerine:

    -Var mı halinden şikâyet eden?

    -Yok!

    Halkının tepkisizliğine kızan Padişah, gürlemiş:

    -Köprülerin ortasına da birer adam koyun, gelip geçeni …. yapsın!

    Aradan birkaç gün geçmiş, halktan bir tepkinin olmamasına içerleyen Padişah, çağırmış vezirlerini,

    -Halkı dinleyelim hele bir, demiş.

    Gitmişler köye, Padişah sormuş:

    -Halinizden memnun musunuz, var mı bir şikâyetiniz?

    Ses yok. Padişah tekrar :

    -Taş üstünde taş omuz üstünde baş komam! Var mı şikâyeti olan hemen söylesin!

    Diye gürleyince arkalardan cılız bir ses duyulmuş:

    -Padişahım, o köprünün ortasındaki adam var ya!

    -Eeee! demiş Padişah bir umutla… Ne olmuş o köprünün ortasındaki adama?

    -Akşamları çok kalabalık oluyor, sıra uzuyor, eve geç kalıyoruz, mümkünse bir adam daha koysanız…

    **

    Fıkra işte…

    Nasıldı?

    Güleriz ağlanacak halimize!

    Aynen öyle…

    * vergidosyasi.com

    Devamını Oku