DOLAR 34,2385 0.05%
EURO 37,0220 -0.01%
ALTIN 3.023,401,06
BIST 8.838,602,13%
BITCOIN 2303122-0,54%
Edirne
16°

AÇIK

05:52

İMSAK'A KALAN SÜRE

235 okunma

SONBAHAR UMUDU YA DA DİKKAT YAŞAM VAR!

ABONE OL
25 Eylül 2024 13:03
2

BEĞENDİM

ABONE OL

Sonbahar mevsimi genelde umutsuzluğu çağrıştırır. Oysa her mevsim gibi güzeldir. Hele ormanlık alanlarda, deniz kıyılarında. Bu yıl Sonbahar’ın ilk ayı Eylül’de epey yer gördüm. Köyüme aylık rutin gitmemle başlayan geziler Enez ile sonlandı. Ve hepsinde Sonbahar’ın umudunu gördüm. Her yerelde iktidarın baskısına, yaşam olanaklarını kısıtlamasına ve yoksullaştırmasına karşı toplum “dikkat yaşam var” diyordu ve yoksullaştırılmaya, hayatlarına karışılmasına itiraz ediyordu.

Köyümüz orman ve derenin buluştuğu yer olduğundan çeşit çeşit kuş, domuz, tilki, tavşan gibi hayvanlar yaşayabiliyor. Köyün kayalık, kumsal, humuslu, killi gibi değişik topraklarında değişik ürünler yetişiyor. Bunu bir de sulu ve susuz alanlar olarak değerlendirince ürün çeşidi artıyor. Köyün toplam arazisi 7-8 bin dönüm, daha çok olsa bizler belki gurbete çıkmazdık.

Düğün nedeniyle de Vize Evrencik köyüne gitmem gerekti. Ki orman güzelliği burada çok daha farklı boyutlarda. Köye giderken bu zengin ormanın içine kılıç gibi saplanmış çimento fabrikası keşke olmasaydı. Anımsıyorum; kazanılan tüm mahkemelere rağmen bu fabrika engellenemedi. Tıpkı Keşan Saros sahillerinde, Sazlıdere’deki FSRU gibi. Orman kendisine saldıran sanayiye karşı direniyor ve yaşam, inadına var.

Keşan FSRU’yu anımsamışken, dört arkadaş yalnız olarak Yayla’da buluştuk. FSRU dahil her konuda iki gün iki gece,yakından başlayarak tüm dünyayı dolaştık. Fikir jimnastiği şeklinde geçen günlerimizde yeniden umut ektik zihinlerimize.

Pavli Panayırı da gezme amaçlı durağımız oldu. Yeni ürünler eski doğallığa zarar veriyor olsa da hareketlilik ve katılıma şaşmamak elde değil. Pehlivanköy’ün her sokağı, her bahçesi otopark olmuştu. Girişlerdeki kuyruk ise farklılığa, doğallığa, geleneklere yürüyenlerin müziklerini seslendiriyordu. Beklemeye rağmen kentlerdeki trafik gibi isyan, tepki yoktu.

Hafta sonu ise Enez’de bir toplantı vardı. Dün, bugün ve yarının tartışıldığı, beynimizdeki kireçlenmenin temizlendiği sohbetler yapıldı. Şaşılacak kadar durağan toplumun bu ataletten kurtulup yeniden ayağa nasıl kalkacağının tahlilleri yapıldı.Dünya oluştuğundan beri daima daha iyiyi arayan duyarlı insanlar vardır. Bunlara devrimci denir. Çünkü hep daha güzeli, daha insana yakışanı ararlar. İşte Trakya’nın her yerelinden buraya gelenler de böyle idi.

Gittiğim beş altı yer olsa da gidilen yerlere gelenler, görüştüklerim Trakya’nın her yerinden olunca zenginlik daha da artıyor. Bu süreçte her köy olmasa da her ilçe hakkında bilgi edinme fırsatı oldu. Kofçaz köylerinde RES’lerin yanlış yerlere kurulmasına karşı mücadeleyi görürken, Saros sahillerini koruma kavgasını da öğreniyorsun. Çerkezköy’deki işçi hareketinin yeniden nasıl ayağa kalktığından umutlanırken Lalapaşa Vaysal’daki kalker ocaklarından da haberdar oluyorsun. Trakya’yı bir bütün olarak örgütleyen Trakya Platformu daha da önemli oluyor bu yerel itirazlarda, direnişlerde.

Bu gezi ve ilişkilerden çıkardığım sonuç; bizleri tüketici olarak gören ve ölmeyecek gibi yaşamamızı reva gören iktidara karşı ses yükseltmenin zamanı geldi, geçiyor. Geç kalındı demek yanlış olur çünkü hiçbir şey için geç kalınmaz. O halde ne yapalım?

Yüz yıllık hatalarımızdan ders alalım ve yirmi iki yıllık iktidara ders verelim. Son seçimler her ne kadar umut verdiyse de bu umut büyütülmedikçe, muhalifler birleşmedikçe, yerel mücadeleler örgütlenmedikçe olmaz.

Yerellerde her alanda mücadele var. Bunlar bazen ekolojik dengeleri, bazen ormanı, bazen kıyıları koruma, bazen işçi ve insan hakları gibi yasal mücadelelerdir. Tüm bunlar hayatı değiştirmek adına önemlidir. Ama muhalif siyasetlerle buluştuğunda daha anlamlı olacaktır.

Bugün iktidara karşı temel üç muhalif siyaset alanı vardır diyebiliriz. Birincisi ana muhalefet partisidir. İkincisi kendisini Kürt hareketi olarak adlandıran ve etnik siyasetten arınmayı başarabilen siyasettir. Üçüncüsü de 1980 cuntası ile ezilen ve maalesef kendini henüz toparla(ya)mayan sosyalist siyasetler.

Altılı masa deneyimini de yaşayan toplumumuz artık benzer siyasetlerin ülkede demokrasi ile taçlanacak bir cumhuriyeti kuramayacakları tescillenmiştir. Bu nedenle bu üç siyasi görüş kendi içlerinde emek, üretim, cumhuriyet, laiklik, sosyal devlet ve üniter yapı gibi temel ilkelerde birleşerek ortak hareket etme zamanıdır. Bu da yukarıdan aşağıya değil yerellerden yukarıya baskı yaparak kalıcı olur.

Gezdiğim yerlerde, konuştuğum kişilerde ben bu umudu gördüm. Siyaset önderleri bu mücadelelere öncü olmalı. Ancak o zaman bir “birleşik mücadele” ile iktidara “dikkat yaşam var” diyebiliriz. Muhalifin ve örgütlenmenin çok olduğu aydın, cumhuriyetçi ve laik Edirne’de bu başlayabilir.

    En az 10 karakter gerekli


    HIZLI YORUM YAP

    SON DAKİKA HABERLERİ