Selimiye Camii’nin restorasyonunda mevcut kubbe tezyinatının silinerek yerine yeni bir tasarım getirilmesine yönelik kamuoyundaki tepkiler çığ gibi büyüyor.
Tam 3 yıl geçmiş…
Hudut’un 15 Ağustos 2022 tarihli nüshasında bu köşede kaleme aldığım “DOKUNMAK!” başlıklı yazımı anımsadım.
Bir bölümü:
**
Dünya mimarlık tarihinin baş yapıtlarından, Mimar Sinan’ın “ustalık eseri” olarak tanımladığı, UNESCO Dünya Miras Listesi’nde yer alan Selimiye Camii’nde tarihinin en büyük restorasyonu gerçekleştiriliyor.
Edirne Valisi H. Kürşat Kırbıyık’ın çalışmaları yerinde görmek için dev bir şantiyeye dönen anıtsal yapıyı fırsat buldukça ziyaret ettiğini görüyoruz.
Vali Kırbıyık, son ziyaretinde çevresi adeta metal zırhla örülmüş minaresinin en uç noktasına kadar çıkarak incelemelerde bulunurken, külahına “dokunmayı” da ihmal etmemiş.
Müthiş bir duygu!
Bir daha nerdeee?
Kırbıyık’ın bu yüzden o anı yaşamı boyunca unutacağını sanmıyorum…
O “dokunuş” unutulur mu?
—
12 Eylül 1980 darbesi sonrası Kenan Evren Edirne’ye gelince Selimiye Camii’ni ziyaret etmekten geri kalmadı.
Ankara’ya dönüşünden bir süre sonra Selimiye Cami’nin içerisinde çok önemli ve büyük bir restorasyon çalışması başlatıldı.
İç tasarımındaki hat, kalem işleri, motif gibi tüm ayrıntıları tek tek elden geçirildi.
Bugünkü teknoloji elbette yok.
Metal yerine keresteden iskele.
Koca usta öyle bir akustik yaratmış ki, iskeleyi çivileyen işçinin çekiç darbeleri bile kubbede hoş bir seda!
Mimarlık tarihinde en geniş mekâna kurulmuş yapı olarak nitelenen Selimiye Cami’nin içi ağaç malzeme ile tamamen bir ağ gibi örüldü.
Dev iskele Ayasofya’nınkinden de büyük kubbesinin en uç noktasına kadar dayandı.
Bu önemli restorasyonu TRT’ye haberleştirmek üzere iskelelerin üzerinde bir yandan çekim yaparken, bir yandan da yukarıya çıkmaya başladım.
İskelenin en üstünde, kubbenin hemen altındayım.
Tam ortasına dokundum…
Bir daha nerdeee?
O el, o“dokunuşu” unutur mu?
**
Aynı yazıda şu satırlar çok ilginç:
“Selimiye Camii‘ndeki restorasyon çalışmaları devam ederken, Hudut’un geçtiğimiz hafta Pazartesi günkü manşeti büyük yankı uyandırdı: Selimiye restorasyonu mahkemelik!
Selimiye Camii’nin restorasyon, restitüsyon ve rölöve projesini 4,5 yılda 20 kişilik ekiple tamamlayan, restorasyonun duayeni olarak tanınan Yüksek Mimar Acar Avunduk ile telefonla görüştük.
Yaşadıklarını, süreci anlattı, yasa gereği proje denetiminde olması gerekirken, caminin restorasyonu için kurulan şantiyesine bile alınmadığını iddia etti…
Proje dışında tutulmaları kendilerine o kadar “dokunmuş ki”, ortaya çıkan bu durumu yargıya taşımak durumunda kalmışlar.”
**
Süreç sanki başından sancılı başlamış!
Gelelim günümüze…
Diyarbakır’daki Hevsel Bahçeleri, UNESCO Dünya Kültür Mirası Listesi’nde bulunuyor.
Bölgenin önde gelen yayın organlarından Tigris Gazetesi geçen hafta Pazartesi günkü nüshasında, Hevsel Bahçeleri’nin korunması gerekirken, tarlalara dönüştüğünü yazarak Diyarbakır Tanıtma Kültür ve Yardımlaşma Vakfı’nın bu konudaki endişelerine geniş yer verdi.
Ve Tigris, UNESCO’nun şu uyarısını manşetine taşıdı:
“Listeden çıkarabiliriz!”
**
Selimiye Camisi ve Külliyesi’nin UNESCO Dünya Mirası başvuru sürecinde başından sonuna kadar yer alan ve bir dönem alan başkanlığını da yürüten değerli dostum, Şehir Plancısı Namık Kemal Döleneken de geçen ay Selimiye’nin önünde bir açıklama yaparak kubbesinde yeni kalem işi uygulamaları yapılmasının büyük riskler doğuracağını, bu durumun Selimiye’nin UNESCO listesinden çıkarılmasına kadar gidebileceğine dikkat çekti.
Şimdilik uyarı yok…
Ancak, risk var!
Soru net:
Yarın acaba biz de UNESCO’nun aynı uyarısını manşete taşır mıyız?
**
Selimiye’nin kubbesi “tuval” değil…
Dokunmayın!
—
NOT: Edirne İdare Mahkemesi’nin Selimiye Camisi’nin kubbesinde planlanan restorasyon çalışmaları için yürütmeyi durdurma kararı verdiğini bu yazıyı kaleme aldıktan sonra öğrenmiş bulunuyoruz.
Dileriz uyulur.
Zira, nelerrr gördük!