DOLAR 34,5467 0.18%
EURO 36,0147 -0.62%
ALTIN 3.005,411,48
BIST 9.549,891,94%
BITCOIN 3401094-0,04%
Edirne

HAFİF YAĞMUR

02:00

İMSAK'A KALAN SÜRE

277 okunma

SANDIK VE BEN

ABONE OL
21 Şubat 2024 13:23
2

BEĞENDİM

ABONE OL

Bir yerel seçime daha gidiyoruz. Partiler kendi iç çalışmalarını yaptılar ve adaylar belirlendi. Seçilemeyenler, atanamayanlar, kısacası listelere giremeyenler kızacak, oy verme düşüncesini değerlendirecek. Ama sonuçta adayların kişiliği, ilişkileri ve partilerin kendini öne çıkarma yarışı 30 Mart akşamına kadar sürecek. Çünkü biliyoruz ki seçimlerin adı “yerel seçim” ve demokrasi yerelde oluşur, gelişir.

Kentli olarak neler isteriz sorusunun yanıtına göre sesimizi duyurur ve taleplerimizi örgütlü bir şekilde kamuoyu ile büyüttüğümüzde yerel yönetime kim gelirse gelsin o talep gerçekleşir. Elbette biz de önerimizin arkasında durur ve gereğini yaparsak.

Bugün geldiğimiz nokta; “bireysellik, özel alan, serbest piyasa, rekabetçilik, hemşericilik, yönetişim, sivil toplumculuk, rantiye, yolsuzluk” gibi kavramların yükselen değer olmasıdır. Tüm şikâyetlerimiz bunlardan kaynaklanıyor ise yapılacak ilk iş; adayların, siyasetlerin anlatılarını, bakışlarını “müşteri” yerine “halk” kavramıyla değiştirmeleri olmalıdır. Çünkü bu makamlar müşteri için değil kamu için vardır.

Ülkemizde; başta ulaşım, su, elektrik, doğalgaz olmak üzere tüm temel altyapı hizmetleri ve eğitim, kültür, sağlık, çevre gibi alanlarda sağlanan sosyal hizmetler maalesef özelleştirilmiş durumdadır.Bunun sonucunda da hizmetlere eşit erişim toplumun yoksul kesimleri aleyhine bozulmuştur. Sonuçta yoksul kesimler barınma, eğitim, sağlık ve beslenme gibi temel haklardan yoksun bırakılmıştır. Bunun karşısında olmak acildir, elzemdir.

Yasalarımızdan henüz çıkarılmamış olan sosyal devlet kavramı yerini sadaka kültürüne bırakmıştır. Devamında da engelli, çocuk, hasta, yaşlı yurttaşların kentsel hizmetlere erişimi giderek daha da zorlaşmıştır. Sosyal devlet; çok kişiye sosyal yardım etmek değil, yurttaşına sosyal yardıma muhtaç olmayacak gelirleri sağlamaktır.Yerel idareler buna çözüm üretme yollarını aramalıdır.

Kentimiz bir emekli kentine doğru gidiyor. Kent genelinin dörtte biri, kent merkezinin beşte biri emeklidir. Emekliler haricinde hasta, çocuk, engelli gibi binlerce kişiyi de sayarsak yerel yönetimin bu kesimlere nasıl baktığı daha önemli hale gelir. Bu kesimlerin toplumla iç içe ve diğer insanlar gibi yaşamasında imar, planlama ve uygulamayla ilgili her türlü tedbiri almak, altyapı çalışmalarında ve kent donatılarının seçiminde uygun ölçü, norm ve standartlara dikkat etmek yerel yönetimlerin temel görevidir.

Bugün evrensel bilgiye ve kurallara dönüşmüş Engelli Dostu Kent, Çocuk Dostu Kent, Yaşlı Dostu Kent, Kadın Dostu Kent, Genç Dostu Kent, Öğrenci Dostu Kentler gibi hedefler konmuştur. Bunları sahiplenmek ve koşullarını yerine getirmek idarelerin görevi ise bunları talep edip izlemek de biz kentlilerin sorumluluğudur. Bu aynı zamanda kentleri evrensel hedeflere uygun tasarlamak idarenin geleceğe yatırım yapmasını sağlar.

Hepimizin istediği bir olmazsa olmaz da; yerel yönetimlerin mahallede/köyde aza ve muhtarlardan belediye başkanına kadar her makamın şeffaf ve hesap verebilir olmasıdır. Bu şekilde vergilerimizin nereye gittiğini bilebilir güvenli topluma ulaşırız. Çünkü güvensiz toplum hastalıklı toplumdur.

Kentliler ve yöneticiler biliyoruz ki 5393 sayılı Belediye Kanunu’na göre yerel yönetimler; “Belediyenin ve belde sakinlerinin yerel ve ortak nitelikteki gereksinimlerini karşılamak üzere” kurulmuşlardır. Bu gereksinimleri karşılayacak hizmetlerin hayata geçirilmesinde “yerellik” ve “yerindelik” temel bir politika olmalıdır. Ancak yine biliyoruz ki yasaların uygulanması ve daha ileri yasalar çıkarılması bizlerin talepleri ile olacaktır.

Bunlar genel doğrular. Bu kapsamda seçen ve seçilenler olarak sorumluluklarımızı ve görevlerimizi, bildiğimizde sorunlar olmaz. Sorunların uzlaşı ile ve kamu çıkarlarına uygun çözüldüğü kentlerin yaşayanları da mutludur.

Yerel yönetimlerin her makamında olmak elbet önemlidir. Bu nedenle her nereye ve hangi şekilde aday olursa olsun saygı ile karşılıyorum. Hepsine başarı dilerim. Kazanan; bilgi, görgü, kural, hukuk ve şeffaflığı hedefleyenler olsun. Ancak bu şekilde bizlerin, tek tek her kentlinin kazanması hedefine ulaşmış oluruz. İşte o zaman bu kazanç; bireysel çıkarlar değil toplumsal kazanımlardır. Bu da seçimleri sadece sandıkta oy vermek olarak görmeyen “ben”lerin “biz” olarak kentimize dair fikirlerimizi savunma birlikteliği oluşturmaktır.

Kısacası sandık simgedir ve önemlidir. Ancak oy pusulasını atıp bir sonraki seçime kadar sandığı seyretmek değildir.Ama asıl önemli olan kendi oy verdiğimiz kişiler kazansa bile her gün, her yerde, her zaman kamu adına toplumsal çıkarlarımızı, kentimizi savunma mücadelesi vermektir.

    En az 10 karakter gerekli


    HIZLI YORUM YAP

    SON DAKİKA HABERLERİ