
Son bir genel özetlemeyle ekonomi ve politikayla ilgili yazılarımızı da sonlandıralım.
Ekonomi ve politika, her tür medyada gazetecilerce, akademisyenlerce, uzmanlarca konu ediliyor, irdeleniyor, eleştiriliyor, ekonomik ve politik sonuçlar çıkarılıyor, öneriler üretiliyor. Ama sanki ekonomik ve politik süreç bunlardan etkilenmeden gelişiyor. Neden? Biz bu nedeni, temeli atlayıp ayrıntıyla ilgilenmekte buluyoruz. Gelin cesurca ekonominin ve politikanın temellerini bulmaya çalışalım.
Bizdeki ve ekonomik ve politik bağıntılı olduğumuz ülkelerdeki ekonomik sistem ne? Kapitalizm. Kapitalizmin temeli ne? Kapital yani para kazandıran para. Ülkemizde ve bağıntılı olduğumuz ülkelerde kapitalistler var. Kapitalistlerin amacı ne? Kapitallerini büyütmek ve bunu en hızlı şekilde yapmak. Kapitali en hızlı şekilde büyütme nasıl olur? (1) Üretimi arttırarak. (2) Doğal kaynakları sömürerek. (3) Emeğin değerini düşürerek. Şimdi bunları tek tek ele alalım, somut örneklerle açıklayalım.
Üretimi arttırmada toplumsal yararlılık var mı? Gözlemlediğim gibi, yok. Örneğin kapitali büyütme inşaatta sanayidekinden fazlaysa inşaat; sanayideyse en hızlı kapital büyümesi, kozmetikteyse kozmetik, silahtaysa silah; silah üretimi için savaş gerekliyse savaş, en uç örnekse uyuşturucu ve yasal veya yasal olmayan bahis…
Doğa sömürüsünde de kapitalizmin aynı kuralları geçerli. Afrika’daki doğal zenginliklerin Afrikalılara bırakılmaması da, yeraltı zenginliklerinin zeytine tercih edilmesi de aynı nedenle. Kapitalistlerin kapitalini büyütme.
Emeğin değerini nasıl düşürürüz? Asgari ücretin değerini düşürerek. Örneğin sığınmacıları kullanarak asgari ücretin altında da işçi çalıştırarak, işsizliği arttırıp düşük ücreti aranır kılarak…
Ama kapitalist sistemin de sorunları var. Çelişki içeriyor, çatışmalara neden oluyor. Kapitalizmin doğası gereği hiçbir kapitalist diğerinin dostu değil. Kapitalist olmaya çalışan bazı kimselerin topluma zararlı yollara başvurması da kaçınılmaz. Asıl çatışmaysa kapitalistle sömürdüğü emekçi ve doğa sömürüsünde doğadan yararlananlar arasında. Kapitalizmin doğal sonucu savaşlarsa en acıklı aşama. Kapitalistlerin hem üretimi arttırmaya çalışmaları, hem de emeğin değerini düşürerek tüketimi azaltmaları genel bir çelişki.
Politikaya gelince, (9 Nisan yazımızda verdiğimiz birçok açıklama yanında H. Lasswell’in) “Politika, kimin, neyi, ne zaman nasıl aldığı.” Tanımını bir daha hatırlatalım. Bu ne demek? Politika, kapitalizmi mümkün olduğunca sorunsuzca yürütmek için kurulan düzenleme demek. Kapitalizmde asıl yöneticiler ekonomik düzeni kuran kapitalistler. Politikacılar, bu düzeni sorunsuz sürdürmeye çalışan görevliler. Ama politikacıların halkı temsil ediyor görünmeleri de gerekli. Ne şekilde ve ne denli ayarlanırsa ayarlansın seçimler, politikacılara kapitalistlerin olumlu karşılamadığı bir güç de veriyor. Bunun sonuçlarını izliyoruz.
Kapitalistler yalan söylemek zorunda; burada yazdığımız gerçekleri söyleyecek değiller ya. Burada bilimi, özellikle ekonomi bilimini bile çarpıtıyorlar. Bir uç örnek verelim. Astrologlar ne diyor? “senin düşüncelerini, hatta mutluluğunu kapitalistler ve politikacılar değil gökteki yıldızlar belirliyor.” Politikacılar da bu yalanları, farklı bir biçimde de olsa, yinelemek zorunda. Her şeyi halk için yapıyorlar ama kapitalizme karşı çıkmadan. “Halk, hukuk, adalet” ama kapitalizm de. Birbirlerine en ağı sözleri söyleyebilirler ama sonra dost da olabilirler veya tersi…
Politikacıların bazen güçlerini abarttıkları da olur. Bu durumda uyarılırlar, konumları hatırlatılır veya bir şekilde görevden alınırlar. Ulusal veya uluslararası somut örnekleri veremiyoruz.
Politikacıların, ikinciliklerini görerek ve konumlarından yararlanarak kapitalistleşmeye çalışmaları da doğal.
Sağlıcakla,
NOT: Daha açıkça yazmayı, ayrıntılı somut örnekler vermeyi biz de isterdik ama bunu yapamayız, özür dileriz.