İsrail’in Tutumu

0

BEĞENDİM

ABONE OL

News

0

Katar ve Mısır’ın dahliyle ortaya çıkan ateşkes teklifini Hamas’ın da kabul ettiğini ilan etmesinin üzerinden bir gün bile geçmeden İsrail tarafı ateşkes teklifini reddettiğini açıklamış ve ardından Refah sınır kapısına bir operasyon düzenlemişti. Görüntüler yayınlandı hepiniz görmüşsünüzdür. Zira “bu gece bir şey olabilir” çaplı analiz yapanların “bakınız İsrail saldırıyor gördüğünüz gibi bu bir ZPT yahut tank” diye malumatfuruşluğunu zaten takip ediyorsunuz. Ha bu arada umuyorum bu analizleri yapanların ZPT ile tankı ayırt edebilme kabiliyeti mevcuttur, ZMA meselesine hiç girmiyorum bile…

İsrail’in Refah sınır kapısına yönelik operasyonu belli bir süreden beri konuşuluyordu. ABD’nin ilgili yetkilileri bu operasyonun mutlaka sınırlı olması yönünde görüşlerini açık bir şekilde belirtiyordu. Şimdi bu aşamada Refah sınır kapısının kontrol altına alınması dışında İsrail’in şu anda bu operasyonu genişleteceğine dair bir bulgu henüz yok. Zira ABD’nin üst düzey yetkililerinin başta Biden olmak üzere operasyonun genişletilmemesi, sınırlı bir seviyede kalması yönündeki ifadeleri İsrail tarafından dikkate alınmış gibi görünüyor. Zaten bu saatten sonra, yani o kadar masum insan katledildikten sonra bu durumun insanı olarak maalesef bir anlamı yok. Ancak uluslararası politikanın incelenmesi açısından bir önemi var bu durumun.

Geçtiğimiz günlerde İran’ın İsrail’e yönelik misillemesine şahit olduk. Tabi bu durum da her zaman olduğu gibi 3. Dünya Savaşı çıkacağına dair muhteşem analizlerin konusu oldu. Elbette bunun bir ciddiyeti yoktu. Yani, ha herhangi bir dedikodu programı izlemişsiniz ha bu niteliği haiz haber yorum programı olduğunu iddia eden programı izlemişsiniz. Bu noktada uluslararası politikada eyleme biçiminde kısıtlayıcı ve eşitleyici durumu dikkate almak lazım. Ne oldu da İran bu misilleme içinde hiçbir sonuç elde edemedi. Burada çatışmanın zaten bölgesel seviyeye yayılmaması ve buradan küresel seviyeye ulaşmaması için ortaya çıkan baskılayıcı yapının etkisi var. Geniş çaplı bir bölgesel çatışma yahut küresel çapta bir savaş ne ABD’nin ne Rusya Federasyonu’nun ne de Çin Halk Cumhuriyeti’nin işine yaramaz. Bunlara ek olarak masanın yancıları olarak Fransa ve İngiltere de bu durumdan fayda sağlamaz. Hangi masa mı? Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi masası… O masanın daimi üyeleri. Dolayısıyla bu durum ne bölgeye yayılacak ve bölgeye yayılmasından sonra bir küresel çatışmayı tetikleyecek bir yapı ne de bu saydığım devletler böyle bir genel savaş ortamını kabullenir ve destekler. İşte buna uluslararası politikanın sistemik seviyesi deniyor. Elbette o magazinvari programlarda duymak pek mümkün olmuyor zira sıkıcı bir şey bu…

İsrail’e şu aşamada uzun bir süreden beri Biden hükümeti tarafından uygulanmak istenen kısıtlama bir miktar kısıtlı da olsa uygulamaya konacak. Bununla birlikte sekiz on senato üyesinin yapmaya çalıştığı girişimler de ABD’nin resmi politik yapısı içinde incelenebilecek yahut o seviyeye tahvil edilebilecek şeyler değil. Şöyle örnek vereyim; eğer senatör yahut senatör grupları veya temsilciler meclisi üyesi veya üyelerinin etkisi olmuş olsaydı John McCain döneminde ABD, Suriye’de tıpkı Irak’ta olduğu gibi bir harekat yapıp orayı işgal edip Esad’ı da Saddam’ı devirdiği gibi devirmişti. İsrail’in ABD politikasındaki etkisi başka şey ABD’nin dış politika yapımı hususunda tabiri caizse gözlerini bağlayıp “İsrail’in her istediğini yapması” başka şey. Bu aşamada ABD’nin tutumundan ziyade operasyonların sürmesinin Netanyahu iktidarına katkısına bakılması gerekiyor. Zira bu çatışmalar devam ettiği sürece 7 Ekim 2023 sonrası kurulan kabine görevde kalmaya devam edecektir. Bu da Netanyahu’nun iktidarının sürmesi anlamına gelecektir. Ancak bu noktada da deniz bitmek üzere. Tam bu sebeplerden bir görünmez el arayışı yerine uluslararası politikanın ilkelerinin bilinerek uygulandığı tanımlamalar çok daha yerinde olacaktır. Haftaya görüşmek dileğiyle memleketimin güzel insanları…