****
Pek akıl kârı değil ama alışmışız bir kere.
Kapımızın önündeki sadık bir köpek gibi varlığı güven veriyor adeta.
Korkarım, benzin 5 lirayı da bulsa, ayrılmak zor olacak bu dostlardan, yani bir bakıma rızkımızı paylaştığımız arabalardan!
Sabahları çok erken kalkan birisiyim.
Belirli bir süre yazılarımla haşır neşir olduktan sonra, hava aydınlanmadan perdeleri açar, caddeye bakar, derin derin düşünürüm.
Sayıları her dakika artarak geçen araçlar ve insanlar.
Geçmiş, gelecek…
Gözümün önünde bir film gibi canlanır hatıralarım.
Ve gelecek adına kaygılarım.
İşte bakın, her zaman ki o kadın yine geldi çöp bidonunun başına.
Sırtında bir kazak, bir yelek ve şalvarı.
Kardan görünmese de, biliyorum ki yine bir çetik ve bir de kara lastik vardır ayaklarında…
****
Yukarıda ki satırlar, muhtemelen 2010 yılında kaleme aldığım “Araçlar ve Sosyal(ist) lik” ve “Kar, çöp bidonları ve o kadın” başlıklı yazılarımdan kısa birer bölüm.
Muhtemelen diyorum çünkü yazılarımın yayımlandığı gazeteler birer birer yazı ve haber arşivlerini kaybedince eski yazılarıma erişim mümkün olmuyor artık.
Allah’tan bu yazımında içinde bulunduğu bazı yazılarımı bir dosyada depolamışım bir ara!
Keşke yazılarımın tamamını bir dosyada saklasaymışım, ama olmadı maalesef.
Neyse ki, kütüphanelerde saklı gazetelerden okunacaktır hiç değilse.
Görün bakın; o zamanlar 5 lirayı bulsa bile dediğim benzin, bugün 42 lirayı geçmiş durumda.
13-14 yıl sonra yine bir sabah ve aynı pencereden bakıyorum da, bir o kadar da artan araç trafiği var ne hikmetse!
Demem o ki; öyle ya da böyle hayat aynen devam ediyor değerli dostlar.
Hala rızkını çöpten arayanlar da var, milyonluk araçlarıyla işlerine gidenler de, mekan mekan yemek ve eğlence peşinde dolaşanlar da!