Pandemi döneminde dünyada olduğu gibi kentimizde de adeta evlerimize hapsedildik. Pandemi bitti ama yine sokaklara çıkamıyor ve doğal ortamları kullanamıyoruz. Sanki bazı güçler evde oturmamız için anlaşmışlar da biz sokağa çıkmayalım istiyorlar. Zaten her konuda evlere servis hizmetleri rekor yapıyor. Havalar da sıcak, çıkmasak olur diyen bile olabilir!
Evde oturuyoruz; çünkü Meriç, sanayi bölgesi durumunda. Bir yanda kum ve çıkarılma işi ve kapatılan beton üretim tesisi, diğer yanda bitirilemeyen Müezzinoğlu yan yolları. Elektrik üretim tesisi ve Söğütlük ise para yeme makineleri! Doğallığı içinde güvenli bir halde kamuya hizmet vermesi gerekirken bu durumu bahane ederek alanı kentliye kapattılar. “Millet bahçesi” adını vermek için her yolu denemekteler ve kapılar kapalı. Yüz milyonlarca paramızı birilerine aktarmaya kurban mı edildi İzzet Arseven Söğütlük Kent Ormanı?
Evde oturuyoruz; çünkü Tunca kıyıları da aynı bakımsızlık ve çaresizlik içinde. Kamu adına hizmet vermesi gerekenlerin görmediği, düşünmediği ve bu nedenle güzelliklerin, doğallığın yok edildiği bir gerçekle yüz yüzeyiz.
Evde oturuyoruz; çünkü kentin nehir kıyılarından yararlanamayanlar olarak Musabeyli Korusu’na koşuyorduk. Aylardır yapılan yenilenme sonrasında geçen gün törenlerle açıldı. Ne gördük? Girişler paralı olmuş. Eskiden ayıp denen bir değer yargımız vardı. Olmaması gerekeni aleni yapanlar için kullanılırdı. Burada yapılan tam da ayıptır.
Bunu görünce Millet Bahçesi adını vermek uğruna yüz milyonların yatırıldığı Söğütlük İzzet Arseven Kent Ormanı’nın da paralı olacağını öngörebiliriz.
Bu durumdan değişik nedenlerle memnun olanlar olabilir. Piknik alanlarının pislenmesi, piknikçilerin hor kullanımı ücretli olması için bahane olamaz. Caydırıcı tedbirlerle özenli kullanım sağlanabilir. Devlet ne için vardır?Yurttaşı için vardır. Ortak alanların ortak kullanım koşullarını düzenleyen ve denetleyen kamu kurumlarıdır. Bunun masrafı da vergilerimizden karşılanır. Devlet sağlıklı yaşam alanları sağlamakla yükümlüdür.
Evde oturuyoruz; çünkü ortak alanımız olan yeşil alanlara ulaşamıyoruz. Kentlerde yeşil alan yaratmak ve bunların bakımını yapmak, bu alanlarda kamusal hizmet sunmak kamunun görevidir. Ama kent içindeki yeşil alanlar birer ticarethane ve dokunulmazlık yeri olmuş. 10 liraya çay, 50 liraya tost bulmak olanaksız.15, 20, 25 lira sadece çay parası vermek zorundayız. Oysa kentliler olarak balkonlarımıza yığılacağımıza yakındaki yeşil alana gidip en fazla 10 lira olan çaydan birkaç tane içer, hizmetten yararlanabiliriz. Öyle de olmalı. Umarız yeni göreve başlayan Başkan kentliyi yeşil alanlara çekecek durumları yaratır. Çünkü kent içinde yeşil alanlara bedelsiz ulaşamamak da bizlere “evde oturun!” demektir.
Evde oturuyoruz; çünkü toplu ulaşım araçlarına binemiyoruz. ETUS zamları da sokağa çıkmamıza engel. Son toplu ulaşım zamlarından sonra toplu ulaşım sistemi toplu ulaşımı değil bireysel ulaşımı teşvik eder oldu. Düşünsenize; evden çıkıp bir yere gidip gelmek 40 liradan fazla. İki-üç kişi olsan 100-150 lira. Niye ETUS ile gidelim ki? Kent içinde nereden nereye gidersen git 50-100 liralık yakıt kullanırsın. Bu ekonomik kazanç yanında; ETUS aracını beklemezsin, sinirlenmezsin, kalabalık yolcu riskini duymazsın. Toplu taşıma sistemini amacına uygun uygulamadığınızda; kentte trafik yoğunluğu ve bunun sonucunda da kentin hava kirliliği artıyor. Kentte park sorunu büyüyor falan falan.
Evde oturuyoruz; çünkü AKP iktidarının 22 yıllık bilinçli politikaları sayesinde yoksullaştık. Bu nedenle de acil ve zorunlu ihtiyaçlarımızı dışında alışveriş de yapamıyoruz.
Evde oturuyoruz ve geçmişte olduğu gibi vergilerin bizlere yol-su-elektrik hizmeti olarak dönmesini bekliyoruz. Olur mu?
Bu gidişle olmaz. Çünkü kamu alanlarına para ile girmeye alıştık, alıştırıldık. Geçmişte ücretsiz olan tüm hizmetlerin ücretli hale getirilmesi sırasında sessizce izledik. Ortak mal ve mülklerimiz yerelde ve genelde satıldı, peşkeş çekildi sustuk. Yurttaşlık haklarımızı kullanmadık. Evde oturun dendi, oturduk!
Sessizliğimiz devam edecekse, her şeye rağmen oturacaksak; her şeyden, her yerden sömürülmeye devam edeceğiz. Karar senin, benim, sizin, bizim, hepimizin.Yurttaş olmak kolay değil. Yurttaş olmak; hakkını korumak ve yeni haklar elde etmektir. Ama birlikte.