
Bugünkü gazetelerde enteresan bir konu yayınlanıyor. Türkiye’de doğum oranı 1,51’den, 1,48’e inmiş, yani doğum azalıyormuş. Bu ne demek; ileriki yıllarda ülkemizin nüfusu azalacakmış. Çaresi, aileler bilhassa yeni evliler üç çocuk yapmalıymış. Ne güzel çare, oda yetmezmiş beş olmalı imiş, otur kaba koltuklara akıl ver.
Çocuk dediğin canlı bir mahluk, madde değil ki hak aramasın. Bilmese de istemesi hiç bitmez, insan denilen varlık boyuna problem yaratır. En çok sorunu olan varlıktır. Çocuk madde değil ki durduğu yerde dursun. Dünyaya geldiği günden beri hep sorundur. Her sorunda masraftır. Çocuğun kendi masrafını kendinin karşılaması yani para kazanması için en azından 18 yaşında olmalıdır. Ondan önceki masrafları ailesine aittir.
Üç çocuk, beş çocuk demesi kolay. Türkiye’de pahalılığın kol gezdiği bu günlerde dünyaya gelen bu masum bebeklerin onsekiz yaşına kadar olan masrafını kim karşılayacak? Elbette ailesi. Elde, avuçta bir maddi varlık, doğru dürüst bir gelir yoksa çocuğun masrafı nasıl karşılanacak? Madem üç çocuk olsun diyorsunuz, iki çocuğa kadarki masrafı ailesi karşılasın, bundan sonrası da devlete ait olsun. Ne dersiniz acaba, ikiden sonraki çocuklar için devlet anasına katkı sağlasın.
Çocuk onsekiz yaşına gelene kadar her türlü masrafı ailesine ait olmalı. Onsekiz yaşından sonra o çocuk iş bulup çalışmalı, kendi masrafını kendisi çıkarmalı, yani — Alman sistemi — O çocuk evindeki ev masrafına katılmalı, bizde olmayacak uygulama. Biz Türklerde adet anca beraber, kanca beraber, bizde sistem ailede tencere kaynar, herkes ona kaşık sallar.
Onsekiz yaştan sonrası, ailesi zengin ise aile çocuğuna iş yeri açar. Yahutta o genç yüksek tahsil yapar. Yüksek tahsil konusuna göre az masraflı olabileceği gibi çok masraflı da olabilir. Bu masrafların hepsi ailesine aittir. Bu hayat pahalılığında çık bu masrafların altından üç çocuk olunca ne olacak, zengin aileler için mesele yok ya fakir aileler ne yapsın?
Çocuk yetiştirmede amaç bilinçli insanlar yetiştirmek olmalı, onun aksi insan yığınları olur. Çocuk ailesi ile beraberse yük fazla olmaz. Tahsil için başka şehre giderse masraf fazladır, hele yurt dışında tahsil yapıyorsa masrafı daha da fazla olur. Bu masraflar ailesine aittir. Zengin aileler için mesele yok, fakir aileler ne yapsın bu hayat pahallılığında. Eğer ailelerde birden fazla çocuk varsa, elbette sıra onlara da gelecek. Ana, babaya Allah yardımcı olsun.
Elbette bu konuya çözüm şekli var. Üniversitelerde akşam bölümleri açmak. Bunu uygulayan üniversiteler ,var örneğin Yıldız Üniversitesi 1960’tan beri öğrenim yapıyor, ben oradan mezunum. Gündüzleri çalışıyordum, ailem beni okutamayaçak kadar fakirdi, yıl kaybı ile birlikte mezun oldum.
Çocuk sahibi oldun mu ana babanın hep aklı, fikri çocuklarındadır. Çocuklar üzüldü mü ana babada üzülür, onların başarısı ana babayı da sevindirir.
Peki tahsilden, askerlik bitiminden sonra o genç için iş arama sorunu oluyor. Bugün bir çok genç yaptığı tahsilin branşına göre iş bulamıyor. Orda burda, babasının yanında, kahvehane köşelerinde, iş bulduysa beğenmiyor bunalıma giriyor, bunlara sebep ne hep plansız uygulamalar. Üniversitelerimiz seri imalat yapar gibi ha bire mezun veriyor, devlet bir istihdam planlaması yapmıyor. Netice huzursuzluk, bunalım, kaos. Çocukları gören ana babada üzülüyor. Çare bilinçli insanlar yetiştirmek olmalı. İstihdama göre.
Elde avuçta bir maddi varlık yok, doğru dürüst gelir yok, hayat pahalılığı tavan yapmış.
Nasıl olur ÇOK ÇOCUK . . .