DOLAR 38,0425 3.63%
EURO 41,6607 3.5%
ALTIN 3.699,673,36
BIST 9.846,04-8,85%
BITCOIN 31981286,90%
Edirne

AÇIK

02:00

İMSAK'A KALAN SÜRE

87 okunma

AKP operasyonları ve CHP’nin hali (6)

ABONE OL
18 Mart 2025 18:22
0

BEĞENDİM

ABONE OL

Ülke siyasetindeki dalgalanma, İktidar-muhalefet arasında yaşanan gerginlik ve yol açtığı belirsizlik, yaşamsal sorunlarına çözüm bekleyen yurttaşları karamsarlığa sürüklemektedir.

Sahaya inen İmamoğlu’na gösterilen ilginin nereye varacağını şimdiden kestirmek zor fakat halkın çare/umut arayışı meydanlarda kendini gösteriyor. 

Ya erken seçime gidilmesi ya da iktidarın ülke sorunlarına çözüm bulması,  toplumsal bir talebe dönüşmüş durumda

İmamoğlu,  geri dönüşü olmayan bir yolda; bundan böyle asli görevine yoğunlaşması mümkün değildir. İBB görevini bırakarak CHP genel başkanı olmak zorundadır; çünkü ülke genelinde bir mücadeleyi ancak böyle sürdürebilir.  Hem belediye başkanı, hem de CHP’nin cumhurbaşkanı adayı sıfatıyla varlık göstermesi doğru değil kanımızca.

Güç odaklarının B planı çerçevesinde CHP’nin başına layık gördüğü İmamoğlu, adım adım projeye uygun şekilde ilerlemektedir.

Daha Beylikdüzü belediye başkanlığı sırasında şekillenen, İBB adaylığı ile merhale kat edilen bir projeden söz ediyoruz.

Kılıçdaroğlu’nun raf ömrü dolmadan İmamoğlu’nun parti içi iktidar için kolları sıvadığı,  şaibe iddialı kurultay öncesinde yaklaşık 200-250 toplantı ve “Zoom” ekran görüşmeleri yaptığı, İsmail Saymaz’a verdiği açıklamalardan biliniyor.

Kendisi hakkındaki proje iddialarına cevabı şöyle Ekrem Bey’in:  “Evet ben bir projeyim, Türkiye Cumhuriyeti’nin, Atatürk Cumhuriyeti’nin bir projesiyim.”

1990’ların başında bir yıl boyunca Anavatan Partisi’nin gençlik kollarında görev yapan,  Atatürk Cumhuriyeti’ne bağlılığını 2008’de CHP’ye üye olarak kanıtlayan İmamoğlu, 16 Eylül 2009’da CHP Merkez Yürütme Kurulu tarafından CHP Beylikdüzü İlçe Başkanlığı’na atanır, kısa sürede ilçe teşkilatını yeniden yapılandırır, meyvesini  de 27 Aralık 2009’daki CHP Beylikdüzü İlçe Kongresi’nde seçilen ilk ilçe başkanı sıfatını kazanarak alır.

CHP Beylikdüzü İlçe Başkanlığı görevinde partisinin ilçe halkıyla iletişimini artırmak için Dayanışma Evleri kurar, konser ve sergi gibi kamusal etkinlikler düzenler, halka sosyal yardımlar dağıtılmasını, ilçedeki okulların tadilatının yapılmasını sağlar.                                                        

Kadın kolları ile gençlik kollarını genişletir, partisine dinamik kazandırır.

Yönetim kabiliyetinin görünür olduğu ilk yıllardır bunlar ve 2010’daki Türkiye anayasa değişikliği referandumunda ilk sınavını başarıyla verir.  İstanbul’da belediye yönetimi AKP’de olmasına rağmen referandumda yüzde 54  “hayır” oyu çıkan tek ilçe Beylikdüzü’dür. Türkiye genel seçimlerinde ise CHP, bir önceki seçime kıyasla oylarını 8 puan artırarak ilçede en fazla oyu alan parti konumuna gelir.

2014’te CHP’nin Beylikdüzü Belediye Başkan adayı olarak katıldığı seçimi, partisinin oyunu yüzde 30’dan yüzde 50,8’e çıkararak kazanır.

İBB Başkanı Kadir Topbaş’ın 23 Eylül 2017’deki istifasının ardından, İBB Meclisinde Eylül 2017’de yapılan seçimi AKP adayı Mevlüt Uysal 179 oyla kazanarak İstanbul Büyükşehir Belediyesi Başkanı olur. CHP adayı İmamoğlu 125 oyda kalır ama 2019 yerel seçim başarısına giden yolun taşları döşenmeye başlamıştır.

Recep Tayyip Erdoğan’ın Beyoğlu ilçe başkanlığından İBB’ye yürümesi ile Ekrem İmamoğlu’nun siyasi serüveni arasındaki benzerlik hemen göze çarpıyor değil mi?

Fakat her ikisinin siyasi başarısında başka bir benzerlik var ki, üzerinde durmadan olmaz.

Evet, ikisinde de örgütleme/organize etme, yönetim becerisi hemen göze çarpıyor.                            

Hiç kuşku yok ki, Popülist siyaset diline abanmadan halkla ilişkilerde başarılı sağlanamayacağının da bilincindeler.

Dolayısıyla, PR uzmanlarını yanlarından eksik etmiyorlar, kendilerini bu uzmanlara teslim etmekte sakınca da görmüyorlar.  Bu ayrıntıyı, İmamoğlu özelinde aşağıda açacağız. 

Gelelim en mühim ortak özelliğe: siyasette yüksek yönetim görevlerine giden yolda “seçilmiş” olmak gerekir. Hayır, halkın seçmesini kast etmiyoruz. Güç odaklarınca “seçilmiş” olmak gerekiyor.

Refah partisinden gömlek değiştirerek ayrılan AKP kurucu elitlerinin çok kısa zamanda başarı elde etmesini, sadece 2001-2002 yıllarında ülkede hüküm süren siyasi iklime, konjonktüre bağlamıyorsunuz değil mi?

Söz konusu ülke yönetimi ise, kimin başbakan ya da cumhurbaşkanı olacağı tesadüflere bırakılmaz. Sermaye sistemi oyun kurucularının tasarımları, siyasi analizlerde göz önünde bulundurulmalıdır.

Şüphesiz “seçilmiş” mertebesine ulaşmak için sepette pamuk da gerekir. Her iki siyasi aktördeki meziyetler, siyaset merdivenlerinde yükselirken arkalarında bıraktıkları başarı öyküsü de bunu gösteriyor. Çekim merkezi yaratacak özelliklere sahip bir kişilik, hatiplik de önemli tabii.

Tayyip Erdoğan’ın halkla ilişkilerde donanımlı bir kadro ile çalıştığı; algı yönetimindeki başarısının arkasında psikoloji biliminden yararlanmayı bilen, sosyo-kültürel değerleri itina ile kullanan, hatta istismar eden metin yazarlarının varlığı tartışma götürmez.

Erdoğan’ın 22 yıllık ülke yönetiminde sağ popülist siyasetin tüm alametleri yaşanarak deneyimlendi; sonuçları da ortada. Kendinizi halkla ilişkiler uzmanlarına teslim ederek seçim üstüne seçim kazanabilirsiniz fakat ülke kalkınması ve gelişmesine, yurttaşların refahına kattıklarınız, bilançonuzun değerini gösterir.

Bugün çok katmanlı ekonomik kriz ve ülke yönetim kalitesinden kaynaklı vatandaşta rahatsızlık varsa, işte o bilançoda eksilerin çokluğundandır.

Vatandaşın yeni bir iktidar arayışı içinde İmamoğlu’na adeta bir kurtarıcı gözüyle baktığı, yurt gezilerinden yansıyor. Sekteye uğramazsa Ekrem Bey’e ilginin artacağını kestirmek zor değil.

Peki, İmamoğlu’nun kendini halkla ilişkiler uzmanlarına teslim etmesi ne kadar doğru?

Denilebilir ki, toplumdaki her katmana hitap etmek, sosyo-kültürel farklılıkları dikkate almak, seçim kazanmak için şarttır, öncelik buradadır.

İmamoğlu’nun İBB seçim başarılarında, reklamın gücü yaşanarak görüldü; nabza göre şerbet verildiği hatırlanacaktır. “Her şey çok güzel olacak” sloganı da seçim kampanya döneminde ortaya çıkmıştı ve uzun süre kullanıldı.

Şimdi de “Ceketini çıkar, kolları sıva” sloganı gündemde ve tutmuş görünüyor.

İmamoğlu’nun yanından ayırmadığı Necati Özkan’ın hesaplarına bloke, mal varlıklarına el konuldu. İmamoğlu’nun pazarlamacısı Erdoğan’ınkinden daha mı başarılı yoksa?

Necati Özkan, hem Erdoğan’ın alanına giriyor hem de İmamoğlu’nu pazarlamada yeni alanlar açarak ön alıyor galiba?

Yerde iftar sofrası, halkın içinde fotoğraf vermek için uygun bir zemindir her zaman…

Hemşericilik de öyle.  İmamoğlu’nun Bahçeli’nin kendisini hedef alan sözlerine cevabı,  buna iyi bir örnek. Bakın neler demiş:   “Trabzon evladıyım ben, bir Trabzon evladı olarak milletine ve vatanına hizmet etmekte kararlı, coşkulu bir Karadenizliyim.”

Trabzon buluşmasında da Karadenizli kimliğini öne çıkararak doğduğu toprakların farklılığını vurgulayan İmamoğlu, bu farklılığı cesaret ve mertlik üzerinden ifade etmekle yetindi.       

Oysa o farklılık, ciddi bir araştırma konusudur!

Evet, tribünlere oynamakta, nabza göre şerbet vermekte, reklamcılara kendini teslim ederek bir ürün gibi pazarlanmakta bir sakınca görmüyor Ekrem Bey. Yeter ki seçim kazanma yolunda merhale kaydedelim düşüncesinde.  Arkasındaki İBB seçim zaferlerine güveniyor olmalı…

CHP’nin cumhurbaşkanlığı önseçim toplantısında, ”Gel, Seç, Tarihe Geç” sloganının bordo-mavi zemini de İmamoğlu’nun Trabzonluluğuyla ne denli gurur duyduğunu gözler önüne seriyor.

Siyasette bolca sembol kullanmanın günümüz gösteri siyasetinde getirisi var lakin mesajlarda da abartmamak lazım. Tek adaylı bir seçimin önseçim olamayacağı, sadece adayı onaylatmak anlamına geldiği, İmamoğlu’nun sadece kendi oyunun bile sandıktan çıkmaya yeteceği, ‘İmamoğlu düzeni’ oligarklarının dikkatini çekmiyor anlaşılan; ya da umursamıyorlar.               

Üstelik önseçimin göstermelik yanı, parti içi demokrasi ile alakasızlığı, hele bir devrim şeklinde sunulmasının abesliği, İmamoğlu’nu da mı rahatsız etmiyor?

İmamoğlu lehine bir önseçimi sonucu için alelacele yeni üye kampanyası yapmak,  230 bin yeni üyeyi bir başarı gibi sunmaktan utanan bir PM, MYK üyesi yok mu CHP’de?                      

Mansur Yavaş’ın sonucu belli önseçime katılmaması, oyuna gelmemesi de mi gözlerinizi açmadı, “biz ne yapıyoruz yahu” diye soramadınız mı kendinize?

Bırakınız sormayı hallerinden pek memnun olduklarını sözcü Deniz Yücel’in evvelki günkü açıklamalarından anlıyoruz…

//O ceket çıktı, o kravat çıktı, o kollar sıvandı bir kere… CHP, bir demokrasi devrimini başlattı. 1 milyon 520 bin üyemiz varken bir üye kampanyasıyla bir buçuk ayda partimize 230 bin yeni üye geldi. CHP’nin cumhurbaşkanı adayını, 1 milyon 750 bin üyesiyle seçecek olması, Türkiye demokrasisi için tarihi bir adım ve aşamadır.//

‘Ver gazı, ver coşkuyu’ cümlelerini hadi anlarınız da kendini akıllı, âlemi aptal sanmanın, CHP sözcüsüne ne kadar yakıştığını, değerli okura bırakalım.

Deniz Yücel ile Yunus Emre’nin, Yılmaz Özdil’in Özgür Özel’i eleştirmesinden kendilerine vazife çıkararak ‘X’de cevap vermeye kalktıkları aklıma geldi birdenbire. Özdil’in cevabı kısaydı, “denyo”(dengesiz, aptal, bön) sıfatını layık gördü onlara, elbette gerekçeleriyle…  

Doğrudur, CHP’nin bu hali, siyasette inandırıcılık/güvenilirlik ekseninde, siyasi etik değerler temelinde soru işaretleri barındırıyor.  

Ancak…

Vatandaşın öncelikli sorunları var ve bir iktidar değişikliğine umut bağlandığı gözlemleniyor.

Bu da, “Ev yanarken beyaz masa örtüsüne dökülen vişne şurubuna bakılmaz” deyişini hatırlatıyor.

Öyle görünüyor ki, önü kesilmezse,  İmamoğlu cumhurbaşkanlığı koltuğuna oturacak.

Cumhurbaşkanlığı Rize’den Trabzon’a geçecek.

Yoksa Ankaralı Mansur Yavaş mı?

    En az 10 karakter gerekli


    HIZLI YORUM YAP

    SON DAKİKA HABERLERİ