Kerkük, Irak’ın kuzeyindeki de facto yapıya yönetim olarak bağlı bir yer değil. Özel bir statüsü var. Öncelikle bunu bilmek lazım. Üstelik bir grubun önüne konulan sandığın içinden çıkan zarfları saymaktan ibaret değildir demokrasi. Bunu da bilmek lazım.
Sürekli de facto yapı ifadesini kullanıyorum. Biraz araştırma ihtiyacı hissedildiğinde aslında Bölücü Terör Örgütü (BTÖ) ile mücadele hususunda Bağdat idaresi ile irtibat kurulduğu ve son “hem yüksek düzeyli hem de stratejik” toplantının yapıldığının okur tarafından bilinmesi de önemli bir husus. Yani Irak’ın kuzeyinde 2017 yılında boş televizyonlarda boş vakit doldurma unsuru olarak kullanılan ifadelerin gerçekliği yansıtmadığı aşikar. Ancak büyük bir tehlike var ki; boş televizyon programlarında boş vakitler doldurulurken inatla görülemiyor. TÜRKMENELİ yanıyor! Komplo teorilerinizden, veri setlerini hatalı yahut bilerek yanlış ortaya koyarak büyük güçler düğmelere bastı teranelerinizden başınızı kaldırırsanız görürsünüz. Bu durum hem Bağdat hükümeti hem de Irak’ın kuzeyindeki de facto yapı arasında adeta zımni bir mutabakatla yürütülüyor.
Irak Türklerine yönelik yürütülen fiziki ve siyasi katliamlardan biri daha 10.08.2024’te Bağdat’taki Reşid Otel’de gerçekleştirildi. Şimdi bu satırları okuyanlardan olağanüstü analiz yapabilenler için otelde katliam ve siyasi katliam ifadelerini biraz açmak gerekiyor.
Irak Türkleri yaklaşık bir yarım asırdır düzenli aralıklarla öldürülüyor sudan sebepler bahane edilerek işte bu fiziki katliamdır. Irak Türklerinin siyasi hakları da çeşitli bahanelerle ki buna mezhep farklılıkları da dahil siyasi hakları ellerinden alınarak katlediliyor işte bu da en az birincisi kadar önemli bir katliam. Heyhat, Irak Türkleri öldürülürken bile kılı kıpırdamayan kamuoyunun Irak Türkleri siyaseten katledildiğinde neden tepki göstermesini bekleyelim ki? Boş televizyon programlarında de facto yapının sözde bağımsızlık hikayelerinin propagandasını yapıp dağıldıktan sonra ertesi gün aynı kadronun uzay yolculuğu konuştuğuna şahit olmak varken ne gerek var Irak Türklerinin siyaseten ve fiziken katledilmesinin konuşulmasına.
Irak Anayası’nın 140. maddesi hem KYB hem de KDP tarafından temcit pilavı gibi gündeme getirilip demografik yapının tespit edilmesinin ardından buraların bir referandumla Irak’ın Kuzeyindeki de facto yapıya bağlanması hususu öne çıkarılmaktadır. Ancak 20 Kasım 2012 yılında Irak Başbakanı Maliki ihtilaflı bölge ifadesini reddederek Kerkük’ün de Türkmen ve Arap şehri olduğunu çok açık bir şekilde ifade etti. Üstelik Maliki Kerkük’ün aynı zamanda kuzeydeki de facto yapıya değil Bağdat’a bağlı olduğunu da ifade etti.
Bu süreçte maalesef KDP ve lideri Mesut Barzani’nin bağımsızlık şovları bizim cici medyamız ve onun konuklarının dilinde pelesenkti. Asıl konuyu yine kaçırmıştık. Eh bunun bir sonucu olarak KYB ve KDP vites büyütüp Kerkük’ten başka herhangi bir ihtilaflı bölge tanımı olmasa da Musul’un Sincar, Başika ve Akra bölgelerini Selahattin’in Tuzhurmatu ilçesini ve Diyala’nın Hanekin ilçesini de ihtilaflı bölgelere dahil etti.
Yasal dayanak nerede? Yasal dayanak yok? Tıpkı Irak’ın kuzeyindeki idari yapının oluşturulması gibi bir emrivaki ve de facto bir durum. Bu durumun tespitinin yapılması gerektiğinde haklı görünmek için de de facto yapı bir başka ayak oyununa imza attı o da göç politikası. Bölgede 2003 yılından sonra önemli bir demografik değişim gerçekleşti. Bu da yine boş konuşmaların bağımsızlık şovunda ekranlardaki yerlerini aldı. Irak Türkleri ise yine öksüz yetimdi.
Oysaki, buradaki mesele bağımsızlığın ilanı değil mümkün mertebe etki alanı genişletmek suretiyle imkan ve kabiliyetleri artırmaktan ibaretti. Elbette KDP ve KYB de biliyordu bağımsız bir devletin nasıl sonuçlanacağını. Zaten sözde Mahabad Cumhuriyeti hakkında küçük bir fikir sahibi olan herkes bu konuda kanaat geliştirir. Ancak bizler yine Irak Türklerinin meselelerini tartışıp bir kamuoyu yaratmak yerine “ağbi adam çok güçlü yiaaa, zaten İzrail arkasında” gibi önemli kaynaklarla nasıl da bağımsız olacaklar propagandası peşindeydik. Hiç alınmaca gücenmece yok! Bir mahalli idarenin üstelik ittirilerek ve destekle ayakta durabilen bir mahalli idarenin bağımsızlığının ekonomik, askeri ve kültürel faktörler, reel dış politik kapasite tanımlanmadan konuşulması isteyerek yahut istemeyerek onun propagandasıdır.
Kerkük için Bağdat’ta Reşid Otel’de Irak Türklerinin bulunmadığı bir ortamda vali seçimi yapıldı. Şimdi buradan muhteşem uzmanların aklına seçim deyinde binlerce insanın sandıklara koştuğu bir manzara geliyordur akıllara tıpkı de facto yapının bağımsız olacağı misali… Kerkük valisini hanımefendiler, beyefendiler, sıkı durun sayı veriyorum; taam dokuz kişi seçti. Evet dokuz, şuraya rakamla da yazayım anlaşılması kolay olsun: 9. Hatta bağımsızlık tespiti yapabilecek dehalara yardımcı olmak üzere daha belirleyici olalım hani şu sekiz (8)’den büyük on (10)’dan küçük olan rakam. Üstelik KYB’li valiyi bu heyetin beş tanesi KYB’li olan üyesi seçti. Yani istese de bu muazzam demokrasi şöleninde valinin kaybetme ihtimali yok!
Bu noktada 18 Aralık 2023 tarihindeki seçimleri işaret edip “ee zaten en yüksek oyu almıştı” deyip Irak Vilayet Meclisi seçimleri örnek gösterilmez umarım. Bu tıpkı de facto yapıyı bir devletmiş gibi tanımlamak yahut de facto yapının gücünü abartarak bağımsız olacaklar “ağbiyiaa” derin analizlerine benzer.
Bu hususta küçük bir hatırlatma yapayım Irak Vilayet Meclisi seçimleri en son 2013’te yapıldı. 2018’de yapılan seçimler zaten para yok, DAEŞ’le de uğraşıyoruz denilerek iptal edildi. Buna ek olarak de facto alan dışında kalan yerlerdeki de facto alanın iki başat unsuru KDP ve KYB’nin girişimleri ile gerçekleşen demografik yapı değişikliklerini de dikkate alınız “analiz” yaparken.
Umuyorum bu aşamada artık Irak Türklerinin siyasal olarak da katledilmesinin engellenmesi için gerekli tedbirler alınır. Zira Oğuzculuk bizim etki alanımızın en önemli dayanak noktasıdır ve Türkiye’nin güvenliği sınırlarının ötesinde yüzünü Ankara’nın nuruna dönmüş soydaşlarının korunması, geliştirilmesi ile başlar. Haftaya görüşmek dileğiyle memleketimin güzel insanları.