İYİ Parti Edirne Milletvekili Prof. Dr. Mehmet Akalın, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nin son altı yılını değerlendirdiği konuşmasında, sistemin ülkeye getirdiği olumsuz etkileri sıraladı. Akalın, özellikle ekonomik, hukuki ve toplumsal alanlarda yaşanan gerilemeleri vurguladı.
Akalın, doğrudan yabancı yatırımlarının 2015 yılında 20 milyar dolardan 2023’te 10 milyar dolara düştüğünü belirterek, yatırımcıların güven kaybı nedeniyle ülkeye gelmediklerini söyledi. Akalın, “Yatırımcılar adaletin yok edildiği, kararların keyfî alındığı, hukukun üstünlüğünün zayıfladığı bir ülkeye güven duymazlar ve o ülkeye gelmezler” dedi.
BASIN ÖZGÜRLÜĞÜ – HUKUKUN ÜSTÜNLÜĞÜ
Basın özgürlüğü açısından Türkiye’nin 2015 yılında 149. sırada olduğunu, ancak 2023’te 165. sıraya gerilediğini ifade eden Akalın, bu düşüşün eleştirinin susturulmasının ve gerçeğin boğulmasının sonucu olduğunu vurguladı. Akalın, Yolsuzluklar Algı Endeksi’nde ise 2018’de 41 puan alan Türkiye’nin, 2023’te 34 puana düştüğünü belirterek, “Yolsuzluğun arttığı bir ülkede vatandaşlar devlete güvenemez” şeklinde konuştu.
Hukukun üstünlüğü endeksinde de Türkiye’nin 142 ülke arasında 107. sıradan 117. sıraya gerilediğini aktaran Akalın, adaletin ve güvenin zayıfladığı bir ülkede kalkınmanın zor olduğunu ifade etti.
CUMHURBAŞKANLIĞI HÜKÜMET SİSTEMİ
Akalın, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nin Türkiye’yi parti devletine dönüştürdüğünü, devletin bürokratik yapısının siyasallaştığını söyledi.
Bunun yanı sıra, Akalın, Cumhurbaşkanlığına bağlı İletişim Başkanlığı’nın bütçesindeki büyük artışı da eleştirdi. İletişim Başkanlığı’nın 2024 yılı bütçesinin 4 milyar lira olduğunu ve 2025 için 6 milyar lira önerildiğini belirten Akalın, bunun kamu kaynaklarının etkin kullanılmadığını ve büyük ölçüde iktidarın propaganda faaliyetlerine harcandığını savundu.
DİYANET İŞLERİ BAŞKANLIĞI
İYİ Parti Edirne Milletvekili Prof. Dr. Mehmet Akalın, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nin getirdiği tek adam yönetimini ve bu yönetimin etkisiyle Diyanet İşleri Başkanlığı’nda yaşanan siyasallaşmayı sert bir şekilde eleştirdi. Akalın, Diyanet’in toplumu derinden etkileyen bir yanlış algı yarattığını ve özellikle gençlerin dini değerler ve eğitim konusunda yanıltıldığını söyledi. Diyanet’in İslam’ı temsil etme sorumluluğunda olması gerektiğini belirten Akalın, son dönemdeki bazı açıklamaların ve uygulamaların bu sorumluluğa ters düştüğünü vurguladı.
Akalın, Diyanet İşleri Başkanı’nın yaptığı açıklamaların toplumun dini inançlarını zayıflattığını savunarak, söz konusu kişinin İslam’ı temsil etme biçiminin halkın dine olan ilgisini azalttığını ifade etti. Ayrıca, Diyanet’in bütçesini halkın yararına değil, hükümetin “itibar” projeleri için harcadığını belirten Akalın, özellikle, Diyanet’in yurtdışında yaptığı harcamaları örnek göstererek, Amerika’daki lüks villaların ve diğer müsrif harcamaların toplumun dikkatinden kaçmadığını söyledi.
Diyanet’in bağışlar konusundaki çelişkili raporlarına da değinen Akalın, Diyanet’in faaliyet raporlarında bağış gelirinin 120 milyon lira olarak gösterildiğini, ancak Sayıştay raporlarında bu rakamın 75 milyon lira olduğunu ifade etti. Bu farkın nedenini sorgulayan Akalın, Cumhurbaşkanı Yardımcısı’nın konuyla ilgili bir açıklama yapmasını beklediğini belirtti.
Akalın, Diyanet’in 2019 yılında dağıttığı “Peygamber ve Gençlik” kitabında yer alan, “Yüksek tahsil yapmanın dinî inanç ve ibadetler üzerinde olumsuz etkisi yaptığı” ifadesini eleştirdi. Bu tür bir yaklaşımın, eğitim ile dinin çatışmadığını, aksine eğitimli bireylerin dini daha bilinçli bir şekilde yaşayabileceklerini göz ardı ettiğini söyleyen Akalın, “İkra” yani “oku” emrinin İslam’ın temel öğüdü olduğunu hatırlatarak, eğitim ve dinin birbirini güçlendiren unsurlar olduğunun altını çizdi.
İMAM-HATİP OKULLARI
Diyanet’in siyasallaşmasının etkilerini daha da belirginleştiren Akalın, imam-hatip okullarının sayısının arttığı ancak öğrenci sayısının azaldığını dile getirdi. 2002’de 450 olan imam-hatip sayısının 2024’te 1.698’e çıkmasına karşın öğrenci sayısının 600 binlerden 480 bine düştüğüne dikkat çeken. Akalın, bu düşüşün nedenlerini de şöyle açıkladı.:
“Nedir bunlar;
Mesela vatan hainlerini zamanında insanlara din âlimi olarak göstermenizdir.
Ekranlarda din adamı sıfatıyla kendine harem kurmuş bir sapığı millete izlettirmenizdir.
Birçok kurumu olduğu gibi Diyaneti de siyasallaştırmanızdır
Cuma hutbelerinde AK Parti propagandası yaptırmanızdır.
Ahlaksızlığı meşrulaştırmanızdır.
Din kisvesi altında cemaatçilik yapanların sapıklıklarını ‘Bir kereden bir şey olmaz’larla geçiştirmenizdir.”
Akalın, anket verilerine de değinerek, 2006 yılında gençlerin yüzde 98,3’ünün İslam diniyle ilişkili olduğunu belirttiği, ancak 2020’de yapılan ankette bu oranın yüzde 70’e düştüğünü ve dini inancı olmayanların oranının yüzde 30’a çıktığını vurguladı. Bu değişimin, Diyanet’in yanlış yönetimi ve siyasallaşmasından kaynaklandığını söyleyen Akalın, gençlerin dini inançlardan uzaklaştığını ve agnostisizm ile deizm gibi akımların arttığını ifade etti.