DOLAR 32,2467 -0.04%
EURO 34,6889 -0.12%
ALTIN 2.395,57-0,18
BIST 10.247,75-0,86%
BITCOIN 2010312-1,29%
Edirne
19°

KAPALI

04:09

İMSAK'A KALAN SÜRE

306 okunma

Edirne, “Kahramanların değerli yayı”

Doğup büyüdüğüm, yaşamakta olduğum kentle ilgili bilinmeyenleri, kalıplaşmış, uzun yıllar kabul görmüş söylemleri ya da az bilinip üzerinde fazla durulmayanları araştırmayı seviyorum. Bilgi dediğiniz her şey birbiri ile bağlantılı… Mesleğimden ve yerel gazete mantığından kaynaklı, okuduğum her haberde yorumda bir 'Edirne' bağlantısı arıyorum…

ABONE OL
25 Ocak 2024 17:24
1

BEĞENDİM

ABONE OL

Gönül UYANIKTIR
Doğup büyüdüğüm, yaşamakta olduğum kentle ilgili bilinmeyenleri, kalıplaşmış, uzun yıllar kabul görmüş söylemleri ya da az bilinip üzerinde fazla durulmayanları araştırmayı seviyorum. Bilgi dediğiniz her şey birbiri ile bağlantılı… Mesleğimden ve yerel gazete mantığından kaynaklı, okuduğum her haberde yorumda bir ‘Edirne’ bağlantısı arıyorum…
Bir araştırma sırasında, Abdülkadir Süleyman İnan’ın ‘Doğu Türk ve Moğol Folklorundaki “Edrene” Kelimesine Dair” isimli yazısına rastladım. Başkurt tarihçisi, halkbilimci, dilbilimci, öğretim üyesi; Arapça, Farsça, Rusça, Almanca ve bütün Türk lehçelerini bilen Abdülkadir Süleyman İnan’ın yazdıklarını okudukça kalıplaşmış bazı bilgilerin aslında ne kadar da araştırılıp soruşturulmaya muhtaç olduğunu düşündüm.
Rusya Yekaterinburg Çıgay Köyü’nde 26 Eylül 1889 tarihinde doğan ve çeşitli kültürel ve siyasi çalışmalarla tanınan İnan, 1925 yılında Atatürk’ün davetiyle Türkiye’ye gelip yerleşiyor. İstanbul ve Ankara Üniversitelerinde hocalık yapan Abdülkadir Süleyman İnan’ın araştırma ve yazılarında ‘Edirne’ adının kökenine dair de bilgiler yer alıyor. Atatürk’ün teşvik ve takdiriyle üniversitelerde hocalık yapan İnan, daha sonra Turancılık meselesinden yargılanıp görevlerinden alınıyor. (Ölüm tarihi ve yeri 1 Ekim 1976, İstanbul)
Edirne Türkler’in eline geçtikten bir süre sonra Adrinople olarak kullanılan adı Edrene olarak telaffuz edilmeye başlanıyor. Bu isim de Edirne ve çevresinde imal edilen ve Osmanlı Ordusunda çok değerli sayılan yayların, Türk lehçelerindeki ismi ile örtüşüyor. Bu lehçelerde, ‘yay’ ve ‘KAHRAMANLARIN DEĞERLİ YAYI’ anlamına gelen Edrene, Edrine, Adrina kentimizin ismi ile aynı şekilde telaffuz ediliyor. (Edirne’de imal edilen yaylar imparatorluk dışındaki Türk devletleri tarafından da çok değerli sayılıyor ve kahramanların kullandığı yay şeklinde ifade ediliyor.)


Oysa bizim Edirne adına ilişkin kalıplaşmış bilgimiz şu: Edirne, Roma İmparatoru Hadrianus tarafından M.S. 120’de yeniden imar edildiği için, buna izâfeten, “Hadrianapolis” ismi verilmiş. Doğu Roma (Bizans) zamanında “Adrinople’” olarak anılmış, Türkler Edirne’yi fethedince, bu isme uyumlu olarak ilk önce “Edrine” demişler, sonradan bu kelime halk arasında “Edirne” olmuş… Peki, Edrine adı ‘Adrinople’dan mı benzeşerek dönüşüyor, yoksa Türk lehçelerindeki ‘kahramanların yayı’ ‘yay’ anlamından mı geliyor?… Ya da Edrine’nin çok değerli yayları Türk lehçelerine, bir savaş ve spor aletine isim olarak mı geçmiş.? Abdülkadir Süleyman İnan, tüm Türk lehçelerine hakimiyeti nedeniyle bu konuya da yazısında açıklık getirmiş, bir pencere açmış.


KAZAK- KIRGIZ- KALMUK- MOĞOL-BAŞKURT LEHÇELERİNDE EDRENE
Genel geçer kalıplaşmış bilginin aksine Türk Lehçeleri Profesörü Abdülkadir Süleyman İnan; Kazak-Kırgız, Kalmuk-Moğul epopelerinde (destan) KAHRAMANLARIN YAYI, Başkurt lehçesinde ise umumiyetle bir nevi YAY anlamını ifade eden ‘EDRENE’ kelimesinin menşeini şu şekilde açıklıyor.
“ Profesör G. J. Ramstedt 1936’da neşrettiği “Kalmuk Sözlüğü”nde Kalmuk halk edebiyatında ve yazı dilinde tespit edilen ‘EDRENE’ kelimesini “okun kirişe dayanan kalın ucu (?), kahramanın büyük atış yayı, Başkurtça ‘â d r i n e’ gerilmiş kirişli bir yay” diye izah ediyor. Ramstedt’in gösterdiği kaynaklara göre, bu kelime Kalmuklar’ın eski destanlarından Dzangar’da bulunmaktadır. O, bu kelimeyi Başkurtça ‘â d r i n â’ kelimesiyle karşılaştırmakla iktifa etmiştir. Bu güne kadar malûm olan Türk lehçeleri sözlüklerinde yay manasına gelen ‘â d r i n e’ kelimesi ancak Başkurt lehçesinde tespit edilmiştir. Son yıllarda neşredilmiş bir Başkurt sözlüğünde ‘e d r e n e’ kelimesi “kemik ve kurt siniriyle kaplanmış yay” diye izah edilmiştir.


EDRENE : EN KIYMETLİ YAY
Başkurt Etnografyasına dair pek önemli eser yazan S. I. Rudenko da, Katay Başkurtlarının kullandıkları yayın ‘e d r i n e’ olduğunu kayıt ve resmi ile vermektedir. Kataylar’ın kullandıkları edrine-yay (S. 1. Rudenko’dan) Kalmuk destanlarında anılan ve okçu Başkurtlarda en kıymetli yay sayılan ‘edrene’- ‘edrine’nin Osmanlı İmparatorluğu’nun ikinci payitahtı olan Edirne’nin adıyla adlanan bir yay olduğu Türkolog ve mongolistlerden kimsenin hatırına gelmemiştir. Bir türlü kıymetli yay ifade eden ‘edrene’, kelimesinin etimolojisi hâlâ karanlık sayılmaktadır.
Kalmuk Destanı Dzangar’da “kahramanın atış yayı” ve Başkurtlar’da “kemik ve kurt siniriyle kaplanmış yay” demek olan ‘edrene’ ‘adaranâ’ kelimesinin menşeini Doğu Türkleri’nin folklor materyallarının tetkiki bize pek açık göstermektedir. Sir-Derya kıyılarında tespit edilen Kazakça “Adil Sultan” destanında şu parça vardır:
“Üç casına kelgende Adil Sultan, cas sultan çamırkandı, gamlandı çın temirdi çarlandı edrene ‘sin tizine salıp kurdu indi atkan çerdi eşik eşik col etti er tizinden kan etti tutkalından şart ketti tartkan çayı (yayı) sultandın.”
KIRIM ŞEHZADESİ ADİL SULTAN DESTANI, EDRENE VE EDİRNE
Adil Sultan Destanında ‘edrene’, Başkurtça ve Kalmukça’da olduğu gibi, doğrudan doğruya yay manasına kullanılmıştır ki yay mefhumunu ifade eden arkayik bir kelime zannolunur. Orta Asya Kırgız- Kazakları eski kahramanların “edrene” denilen bir türlü yay kullandıklarını yalnız destanlarından bilirler, İrtiş havzasındaki Kırgız-Kazaklar ise “edrene”nin Başkurt icadı olan yay olduğunu söylerler. EDRENE’nin EDİRNE şehrinin adını taşıyan, orada veya dolaylarında yapılan yaylardan başka bir şey olmadığını Adil Sultan Destanı’nın Kögenni Kıyat’ta tesbit edilen Kırım rivayetindeki şu parça pek açık göstermektedir:
“Kırım hanlığında Adil Sultan (adlı) genç sultan (prens) vardı. On yaşına geldi. Ona İstanbul’daki Sultandan ferman geldi; Acem şahın fethini senden isterim, dedi. Balyemezden top al Tobrucadan at al”… Adil Sultan destanının konusu 1578 yılında Türk-İran savaşında İranlıIara esir düşen Kırım şehzadesi Adil Geray’in macerasıdır. (Bak Abdülkadir, Orta Türk destanları ve Kırım.: Adil Sultan. Emel dergisi, 1931, sayı 5 ve 11), ® Zarif Taşkendî «Edebiyati Kazakıye» Kazan 1909, s. 9-18. “Edirne’den cay (yay) al Baha’dan uzun ok al”
KIRIM HALKI EDİRNE’NİN YAYI BABAESKİ’NİN OKUNU UNUTMAMIŞ
Bir acem, Adil Sultana şöyle diyor;
“Adil Sultan efendim Balyemezden topun yok Tobrucadan atın yok Edime’ den cayın yok Baha’dan alağan okun yok.” Başkurtça’da e d r e n e, Kalmukça’da a d b r b n â diye söylenen bu kelime Kırım rivayetinde, son zaman söyleyişine göre, ‘E d i r n e’ şeklindedir. Şüphesizdir ki Kırımlılar, bu yayın Edirne yayı olduğunu unutmamışlardır. Kırım rivayetindeki “Baha’dan uzun ok al„ mısraındaki “Baba,, nedir? Bunun da Edirne çevresindeki Babaeski olabileceği hatıra geliyor. Her halde XVI’ncı asırda Türkiye mamulâtından olan ‘Edirne yayı’ Başkurt ve Kırgız ülkelerinde Balyemez’in topundan ve “Baba”nın okundan daha çok tanınmıştır. Edirne’de yapılan yayın, XVI. asırda “edrene” “edrine” adıyla yayılması o zaman bu şehrin adı “E d r e n e” telaffuz edildiğini gösterse gerektir.
17’nci asır şairlerinden Nef’inin “Edrene şehri mi bu ya gülşen-i me’va mıdır Anda kasr-ı padişahı cennet-i âlâ mıdır” beytindeki Edrene’nin sırf vezin icabı değil, o zamanki telâffuza da uygun olduğunu kabul etmek mümkündür. Radlloff, Proben, VII, s. 215. Ayni eser, 219”
BAŞKURTLAR KİMDİR :
Başkurtlar Ural Dağları’nın İdil (Volga) havzasının kuzey kesiminde bozkırlarda yaşarlar. Yaşadıkları bölgeye Başkırdistan denir, başşehri Ufa’dır. Başkırt (Başkurt) Türkleri’ne mensup olan A. Zeki Velidi Togan’a göre Başkırt kelimesi Beş Ogur’dan gelmekte, asılları Türkistan’ı terkederek kuzeye ve sonra batıya geçen Kıpçak Türkleri’ne dayanmaktadır. Hatta bir kaynağa göre bunlardan bir grup Macaristan’a kadar gitmiştir. XI’nci yüzyıla kadar şaman oldukları, Moğol hâkimiyetinden önce İslâmiyet’i kabul ettikleri bilinmektedir. Askerlerini ateşli silahlarla değil, sadece ok, yay ve süngü ile teçhiz ediliyorlardı. Rus ordusunun Berlin işgalinde ön saflarda yer alıp Almanlara korkulu anlar yaşattılar. 1812-1814 Rus Napolyon savaşların gönüllü olarak katılıp Paris’e kadar da savaşarak vardılar. Ustaca ok yay kullandıkları için Fransızlar’ın “Kuzeyli Amur” (Kuzeyli yakışıklı adamlar) dediği Başkurtlar, iki oku dişlerine, ikisini de eline alarak dört oku peş peşe seri şekilde attıktan sonra süngü ile düşmana saldırmaktaydı. 1861 yılına kadar Rusya’da resmi kölelik sistemi vardı, yani basit halk köle iken Başkurtlar özgürdü.
EDİRNE YAYI BABAESKİ OKUNUN MACERASI
Avrupa’ya kendilerini hatırlaması için Başkurtlar hatıra olarak meşhur Alman yazar ve şair Johann Wolfgang von Goethe’ye ok yay hediye etmişler. Rivayetlere göre Goethe ömrün sonuna kadar bahçesinde ok atarak zaman geçirmiş. Şimdilerde o yay, Goethe müzesinin deposundaymış. Diğer hatıra, Schwarz şehrinin kilisesinin çatısında bulunan ok. Rivayetlere göre Başkurtların oklarının etkin bir silah olduğundan şüphe duyan yerli halka göstermek için askerlerden biri kilise çatısına ok atmış. Ok çatıyı delmiş ve orda kalmış. Zamanla çürüdüğü için demir ok ile değiştirilmiştir… İşte o oku fırlatan yay Edirne’de, ok ise Babaeski’de üretilenler olabilir…

    En az 10 karakter gerekli


    HIZLI YORUM YAP

    SON DAKİKA HABERLERİ