Gönül UYANIKTIR
İmparatorluk ailesi de dahil olmak üzere yaklaşık bin kişiye ev ve işyeri olarak hizmet eden Hermitage Sarayı Müzesi, bir Türk dizisine de ev sahipliği yapmış. Nermin Bezmen’in anne tarafından dedesi ve Çar Nikola’nın alayında bulunan Kırımlı Türk Üsteğmen Kurt Seyt’in yaşam hikayesinin bir bölümü bu müzenin balo salonunda ve odalarında çekilmiş. ‘Kurt Seyt ve Shura’ isimli dönem romanından uyarlanan dizide başrolleri Kıvanç Tatlıtuğ ve Farah Zeynep Abdullah oynamıştı.
Soylu bir Rus ailesinin kızı olan Shura ile Üsteğmen Kurt Seyt Moskova’da bir baloda karşılaşır ve birbirlerine aşık olurlar. 1890’ların Rusya’sından 1920’lerin Türkiye’sine uzanan dönemi ele alan dizide Hermitaj görsel zenginliği ve tüm görkemiyle yer alıyor.
300’DEN FAZLA MÜZESİ OLAN ŞEHİR
Rusya’nın Avrupa’ya açılan kapısı konumundaki St. Petersburg, 300’ün üzerinde müzeye ev sahipliği yapıyor. 1700’lü yıllarda Rus Çarı Birinci Petro tarafından inşa edilen şehir, tam 200 yıl süreyle Rus Çarlığı’nın başkenti olmuş. Bu nedenle şehir, kültürel ve tarihi olarak gezilecek yerler açısından çok zengin.
Şehirdeki Hermitaj gibi etkileyici olan bir başka yapı Peterhof Sarayı. Büyük Katerine’nın Yazlık Sarayı olan bina, Fransa’daki Versay Sarayı’ndan etkilenilerek Rus Çarı Petro tarafından Baltık denizi kıyısına yaptırılmış. Baltık Denizi kıyısında, oldukça büyük bir alana kurulmuş olan saray, devasa bahçeleri ve çeşmeleri ile gerçekten de çok görkemli…
1700’lü yılların başında Mimar Jean Baptiste Le Blond tarafından yapılan sarayın inşasında 5 binden fazla kişinin çalıştırıldığı sanılıyor. Büyük Petro İsveçlilere karşı kazandığı zafer sonrasında bu sarayı yaptırmış. Peterhof Sarayı, muhteşem mimari görkeminin ötesinde yaklaşık 300 yıllık tarihi içinde barındırıyor. 650 hektarlık bir alan yayılmış Sarayda yazlık evler, çardaklar ve özenle peyzajlanmış bahçeler, havuzlar, heykeller, eşine az rastlanır görkemli çeşmeler yer alıyor. Bunca güzelliği biz de Rehberimiz Said Bey’in çektiği topluluk fotoğrafı ile ölümsüzleştiriyoruz.
ÇAR HEM ‘DELİ’ HEM ‘BÜYÜK’ OLUNCA…
Peterhof Sarayı, Çar Petro’nun hem ‘deli’ hem de ‘büyük’ lakabını almasının canlı bir kanıtı… Sarayın önünde ve Baltık Denizi’ne açılan büyük çeşme de Petro’nun eseri! Çeşmenin ortasındaki aslanın ağzını yırtan heykel de İsveçlileri temsil ediyor. Bahçesinde Petro’nun misafirlerine şaka yaptığı gizli su fıskiyeleri bulunan Saray da UNESCO Dünya Mirası Listesi’nde yer alıyor. 1700’lerde yapılan fıskiyelerin hala çalışıyor olması da ziyaretçileri şaşırtıyor.
İç içe geçmiş kompleksler bütünü olan Saray görkemli iç mimari ve dekorasyonu kadar sahip olduğu sanat koleksiyonuyla da önem taşıyor. Dünyanın en büyük saray komplekslerinden biri olan Peterhof Sarayı’nın sadece bahçelerini gezmek bile büyük efor gerektiriyor.
ALMANLAR BOMBALAMIŞ RUSLAR YENİDEN YAPMIŞ
Pek çok kez hasar görmüş olan saray, İkinci Dünya Savaşı’nda büyük tehlikeler yaşamış. Almanların egemenliği altına girmiş ve 4 yıl boyunca Alman askerlere karargah olarak hizmet vermiş. Ruslar, bu tehlikeyi öngörüp saraydaki tüm eşyaları taşımış ama yine de saray büyük zarar görmekten kurtulamamış. Almanlar Rusya’dan çekilirken bir de Sarayı bombalayarak yıkımına sebep olmuş. Saray, ikinci kez yapılarak bugünkü halini almış.
ÖĞRENCİLER MÜZELERDE TARİHLERİNİ ÖĞRENİYOR
Gerek Moskova, gerekse St. Petersburg’da gezdiğimiz müze ve saraylarda en çok da öğrencilere rastladık. Öğretmenlerinin eşlik ettiği gruplar halindeki öğrenciler, tarihlerini görerek ve yaşayarak öğreniyor. Gezip gördükleri ve öğretmenlerinin anlattıklarını tam olarak algılayamasalar bile, görsel hafızalarında yer ediyor. Petersburg’da müzelerin adeta okul gibi kullanılması da bence çok mantıklı ve doğru bir yaklaşımdı. Zira, çocuklar belki anlatılanları unutur ama gördüklerini asla unutmazlar…! Acaba Edirne’de kaç okul öğrencilerini müzelere, örneğin Hıdırlık Tabya’ya götürdü? diye merak ettim…!
(SÜRECEK)