DOLAR 41,9631 0,23%
EURO 48,8199 0,44%
ALTIN 5.431,791,96
BIST 10.871,080,16%
BITCOIN 4745489-1,08%
Edirne
17°

AÇIK

02:00

İMSAK'A KALAN SÜRE

53 okunma

‘Kalbimizdeki isyan kuvvetimizdir’

29 Ekim Kadınları Derneği Edirne Şube Başkanı Kezban Buyruk, 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı dolayısıyla yayımladığı mesajda kadınların Cumhuriyet kazanımlarına sahip çıkmaya devam edeceklerini bildirdi…

ABONE OL
28 Ekim 2025 18:11
0

BEĞENDİM

ABONE OL

29 Ekim Kadınları Derneği Edirne Şube Başkanı Kezban Buyruk, 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı dolayısıyla yayımladığı mesajda kadınların Cumhuriyet kazanımlarına sahip çıkmaya devam edeceklerini bildirdi.

29 Ekim Kadınları Derneği Şube Başkanı Buyruk, mesajından şunlara yer verdi:

“Cumhuriyetin ilanının 102. yıl dönümündeyiz. Ülkemizin bağımsızlık ve özgürlüğü ve onun armağanı olan Cumhuriyetin ilanını getiren bu güzel tarih, aynı zamanda derneğimizin de yıldönümüdür. Bu amaçla, 4 Eylül 1919 da  millet’in seçilmiş temsilcilerinin, ülke yönetimine el koymak için toplandığı, Sivas’ta Cumhuriyetin doğumunu müjdeleyen Kongre’nin yapıldığı Sivas ‘ta şubelerimizle bir araya geldik. Hem bir bayramı kutlamak, hem de sorunlarımızı saptayarak çözümler için bir yol haritası çizmek istedik. Sivas, aynı zamanda Anadolu Kadınları Müdafaa i Vatan Cemiyeti’nin Kurucusu Melek Reşit Hanım’ın cesur geçmişinin izleriyle doluydu. Onun anıları, bağımsızlık mücadelesinde katkısı olan binlerce kadının da anılarıydı.

Geçmişten güç aldık. Ancak, bir kadın derneği olarak, özellikle kadınlar için bugüne ve daha iyi ve ileri olan için Cumhuriyetin devrimci özüne uygun olarak yapılması gerekenlere de bakmamız gerekiyordu. Şunu gördük ki önümüzde ciddi bir sorun yığını duruyor. Cumhuriyetin ilanı ile kazanılmış ve yine kadınların mücadelesi ile yeni ve ileri yasal güvencelere kavuşturulmuş olan haklarımız, ciddi bir tehditle karşı karşıya. Bu nedenle, tam da Cumhuriyet Bayramının yıl dönümünde, İktidar, her yeni girişimi ile kadın haklarını tırpanlıyor. Oysa; “Anayasa’nın 10. Maddesine; “ Herkes, dil, ırk, renk, cinsiyet, siyasi düşünce , felsefi inanç, din , mezhep ve benzeri nedenlerle ayırım gözetilmeksizin yasa önünde eşittir.” cümlesinden sonra gelmek üzere “ Kadınlar ve erkekler eşit haklara sahiptir. Devlet bu eşitliğin yaşama geçmesini sağlamakla yükümlüdür. Bu Amaçla alınacak önlemler eşitlik ilkesine aykırı olarak yorumlanamaz “ cümlesinin eklenmesini başarmıştık. (2004), Bu düzenleme, önümüze geniş olanaklar sunacaktı. Anayasa’yı da eşitlik temelinde daha da ileriye taşıyacaktık. Öyle olmadı. Bugün “Anayasa’ya Dokunma “ diyoruz. “Anayasa’ya ve Yasalara dokunma !!! ”…

 İktidar, aynı yılların bir kazanımı olan İstanbul Sözleşmesi’nden başlayarak, hızlı bir dönüşe geçti. Bu gün ,11. Yargı mücadelede kararlılık paketi Yargı paketi ile karşı karşıyayız. Adalet Bakanı 11.Yargı Paketinin hemen ardından da 12. paketin de gelmekte olduğu “müjdesini” de veriyor. 2000’ li yılların başlarında her yeni yasal düzenleme, kadın emeğinin ürünü olan kazanımların yaşama geçmesini sağlardı. Kadın kuruluşları olarak, kadının insan haklarını güvence altına alan bu düzenlemelerdeki başarımızla daha ileri olan için yeniden yola çıkma hazırlığında olurduk. Ancak bugün her paket, bir müjde değil, geriye gidişin işaretini veriyor.11. Yargı paketine ilişkin olarak kadınlar, feministler, ve LGBTİ+’ler “ özel yaşamlarımız tehdit ediliyor. Devletçe, makbul olan ve olmayan sınıflandırılmasına tabii tutuluyoruz. Genel ahlak kavramı, iktidarın ideolojisi ile biçimleniyor” diyerek sokaklarda seslerini yükseltiyor. İstemlerini “insan onurunun savunulmasıdır.”

İnsanlık onurunun savunulması, yasal düzenlemelerin, kadının insan hakları anlayışı ile inşa edilebilir. Aksi, eşitliğin yok sayılması ve karanlığın koyulaştırılmasıdır. Ancak kadınlar olarak, seslerimizi yükseltmekten vaz geçmeyeceğiz. Bu amaçla, aşağıdaki saptamalarımızı ve aydınlık bir gelecek için istemlerimizi sunmak istiyoruz: Bugün, kadınlar, temel insan hakları yönünden durmadan yoksunluğa mahkum edilirken, iktidar, kadını, “mukaddes aile- kutsal annelik” gibi kavramların arkasına sığınarak, eve mahkum etmenin yollarını döşüyor. Bugün, Diyanet İşleri Başkanlığı kanalıyla Cuma hutbelerinde kadınları, sosyal yaşamdan koparacak önermelerde bulunuluyor. Özellikle aile içindeki şiddetin mağduru olan ve yaşamlarına kastediliyor. Kadınlar, eğitim ve öğretim olanaklarından yoksun bırakılmaya çalışılıyor. Kendi bedenleri ile doğrudan ilgili olan ve ciddi bir sağlık alanı olan üreme sağlıkları ve hakları gibi “gizli- mahrem” bir perde arkasına atılmak isteniyor. İçinde bulunduğumuz süreçte, her gün, en az dört kadın cinayetinin işlenmekte olduğu gerçeği karşısında en temel hak olan yaşam hakkımızın tehdit ve tehlike altında olduğu açıktır. Bu nedenle yaşam hakkının güvenceye alınması için her türlü önlemin alınması birincil görev olarak görülmelidir.

Koruma isteyen kadınların istemleri ilgili kurumlarca ciddiye alınmalı, bu konuda ihmali görülen kamu görevlilerin de adli ve idari soruşturma açılması konusunda özen gösterilmelidir. Bu konuda alandaki görevlilerin eğitimi de ayrıca ve ciddi bir biçimde programlanmalıdır. Yasal korumanın yanı sıra 100.000 nüfusa en az bir sığınak, 200.000 nüfusa en az bir cinsel şiddet kriz merkezi açılmalıdır. Şiddet mağdurlarının kendi ayakları üzerinde durabilmeleri için barınma ve istihdam olanaklarının yaratılmalıdır. Kadın ya da LGBTİ’ lere yönelik cinayet vakalarının, soruşturma ve kovuşturmaları ile ilgili görevlerde bulunanların özel eğitimlerine önem verilmeli ve ciddi bir yaşama hakkı ihlaline dönüşmüş olan bu olayların yargılanma süreçlerinin, adil bir biçimde yürütülmesi ve sonuçlandırılmasına özen gösterilmelidir. Kadın cinayetlerini engellemek, sadece doğru yargılama yapılmasını sağlamakla mümkün olmayacaktır. Eylemcilere daha ağır cezalar vermek ya da hukukun temel kurallarından olan indirimlerden yararlandırmamak sorunu çözmeye yetmez. Kadının insan olduğu bilincini yaratacak politikaların yaşama geçirilmesi ile çözülebileceği kabulü ile eylem planları hazırlanmalıdır. Kadın cinayetlerinin göz göre göre geldiği, istismar yapanların tutuksuz yargılandığı ve şiddet mağduru kadınların, kolluktan geri döndürüldüğü ülkemizde, cezaların artırılması gibi bir talep yerine toplumsal cinsiyet eşitliği bilincinin yaratılması için top yekün mücadeleyi temel alan politikalar geliştirilmelidir.

Kadınların eşit yurttaş olarak kabulü, bir demokrasi sorunudur. Ancak, eşitliğin, yasalarda yer almasına karşın, yaşamın içinde yok olması, demokratik bir hukuk devleti olamayışımızın sonucudur. Demokrasi ve hukuk, yurttaşlar arasında, ırk, din, dil, etnik kökenlerine, cinsiyetlerine, cinsel yönelimlerine, cinsiyet kimliklerine göre de ayırım yapmamayı emreder. Siyasi partiler, ayırımlara izin vermeyen bir politika izlemelidir. Şiddet mağdurları, yalnız kadınlar değildir. Çocuklar da fiziksel, psikolojik, cinsel ve ekonomik şiddetle karşı karşıyadır. Onlara yönelik şiddetin önlenmesi konusunda çocuğun üstün yararı gözetilerek, örselenmeden ve kaybedilmeden korunması için her türlü devlet koruması yaratılmalıdır. Aynı koruma olanakları, suç mağduru çocuklar kadar suça sürüklenen çocuklara için de gereklidir. TCK 103 ‘le ilgili olarak iktidar partisi tarafından hazırlanmakta olan değişikliğe kesinlikle izin verilmemelidir.

Çocuk istismarcılarına af getirmeyi amaçlayan bu düzenleme, istismara göz yummanın yanında, 2005 yılı Ceza Yasası kazanımlarından geriye dönüş olacaktır. Türkiye’de görmezden gelinen, aile içi sır gibi saklanan, çocukların ve kadınların bir insan olarak bedenleri ve onurlarını hiçe sayan, sözde aileyi korumak için üstü örtülen, “Ensest” vakalarının önlenmesinin bir insanlık görevi olduğu bilinciyle yasal düzenlemelerin yapılmasının bir gereksinim olduğu açıktır. Bu konuda atılacak her adım, özünde ailedeki dayanışma ve güveni artıracaktır.. Cinsel yönelimlerinin farklılığı nedeni ile şiddete maruz kalanların da yasa önünde eşit olma yurttaşlık hakkıdır. Bu farklılığı bir suç ya da ahlaksızlık olarak niteleyerek nefret suçu işlenmesinin önüne geçilmelidir. Onlara çifte standart uygulanmasına izin verilmemelidir Toplumsal cinsiyet eşitliği bilincinin yerleştirecek olan eğitim müfredatları, ancak insan haklarına ve bilime dayalı, ayırımcılıktan uzak bakış acısına sahip eğitim kadrolarının ürünü olabilir. Bu nedenle, eğitim müfredatları, bu kadrolarca yeniden düzenlenmelidir.

Son 20 yıldır iktidara hakim olan gerici anlayış, kadınların tüm kazanımlarını yok etme çabasındadır. TBMM önüne taşınan, kadınların mücadelesi ile kazanılmış olan yasal düzenlemelerin, esnek çalışma, evde yaşlı bakımı gibi sözde kadınlar yararına bir görüntü ile sunulmaları karşısında sosyal devletin görevlerini kadına yükleyen ve onu iş yaşamından koparan ve çalışma hakkını elinden alarak, eve hapseden zihniyetin yasa önerilerine direnmelidir. Aynı amaçla yasalar üzerinde yapılması planlanan değişikliklerle aile arabuluculuğu getirilmesine izin verilmemelidir. İmamlara verilen nikah yetkisini besleyecek olan arabuluculuk, şer’i hukukun yeniden yasalarımıza girmesi ve çok hukuklu bir sistemin iç hukukumuza yerleştirilmesi tehlikesini taşımaktadır .Cumhuriyet hukukuna ve Medeni Yasa’ya sahip çıkmak, kadın kuruluşları kadar, muhalefetin de sorumluluğu içindedir. Yoksulluğun giderek tırmandığı ülkemiz koşullarında yoksulluk nafakasına göz diken, boşanmış kadının evlenmesi ya da başka bir nedenle mali durumunda olumlu bir değişiklik olması halinde anılan nafakanın, mahkemeye başvurularak kaldırılabilecek olduğu yasa hükmü iken bir düzenleme yokmuş gibi propaganda yapan, çocuklara verilen iştirak nafakasını kadına verilen bir nafaka gibi göstermeye çalışan, kendi çocuğuna bakım katkısında bulunmak istemeyen erkeğin arkasında duran anlayışlar teşhir edilmelidir.. Yoksulluğun kadınlaştığı ülkemizde bugün, her iki kadından biri kayıt dışı çalıştırılmaktadır. Kadınların, sosyal güvenceli, eşit işe eşit ücret almasını sağlayacak istihdam politikaları geliştirilmelidir.

Kadına yönelik hak ihlallerini çözebilmek için, sorunu bütüncül bir bakışla ele alan, kadını, “aile” kavramı içine sıkıştırmayan, Anayasa’nın 10. Maddesi ve uluslararası sözleşmeler ışığında, toplumsal cinsiyet eşitliği temelinde politika üretmekle görevli olan gerçek bir kadın bakanlığının kurulmasına gereksinim vardır. Kadın politikaları özünde tüm bakanlıkların alanını da ilgilendirmektedir. Bu nedenle, tüm ilgili bakanlıkların ve yerel yönetimlerin bütçe düzenlemelerinde kadına duyarlı bütçelerin hazırlanması için özel çaba gösterilmeleri gerekir. Kadınların karar alma mekanizmalarında eşit temsilinin kotalarla değil, %50-%50 eşit temsille çözümü esastır. Bu konu, hem kadın bakanlığının hem de muhalefet partilerinin programlarında yer almalı ve bu amaçla yasal düzenlemelerin yapılması sağlanmalıdır. . Kadının insan hakları, tüm insan hakları gibi, bireyin yalnızca insan olması nedeni ile sahip olduğu haklardır. Bu haklar, insanın değerini ve onurunu tüm yönleri ile (fiziksel, kişisel, kültürel, biyolojik vb.) korumayı ve geliştirmeyi emreder. Hak temelli politikalar, kadın haklarının çözümünü kolaylaştıracaktır. Tüm siyasi partilerin eylem ve işlemlerinin bu temel üzerine inşa edilmesi esas olmalıdır. Bugün ülkemizde kadın haklarının gaspı yönündeki girişimlerin ortaya çıkardığı gerçek şudur; İktidarın, özellikle kültürel alana müdahalesi, otoriter rejimin giderek keskinleştiğinin işaretidir. Bilindiği gibi, insanların nasıl yaşaması, nasıl davranması, ne giyeceği ya da giymeyeceği, cinsiyetler arası ilişkilerin nasıl olması gerektiği gibi konularda topluma dayatmalarda bulunulan ülkelerde demokrasiden söz edilemez. Bugün özellikle laiklikten geri gidişin de örnekleri olan yasal düzenlemeler ya da fiili uygulamaların hedefinde kadınlar bulunmaktadır. Demokrasi, özgürlük ve laiklik birbirini besleyen kavramlardır. Laiklikten geri gidiş, özellikle biz kadınlar için özgürlüklerimizin elimizden alınacağının açık işaretidir. Demokrasi ve özgürlükten yana olan, Cumhuriyetin kazanımlarının, insanlık onurunun bir gereği olduğuna inanan tüm yurttaşların kadınların demokratik hak ve taleplerinin korunması mücadelesine destek olmaları gerekmektedir. Bu gereklilik, kadınların özgür olmadığı toplumların özgür olamayacağı gerçeğinden de kaynaklanmaktadır. Bu nedenle derneğimiz, sizleri, Cumhuriyet kazanımlarına, demokratik, laik, insan haklarına dayalı, sosyal hukuk devletinin inşası için dayanışmaya davet etmektedir.”

    En az 10 karakter gerekli