DOLAR 35,3597 0.04%
EURO 36,5389 0.1%
ALTIN 3.024,13-0,06
BIST 9.890,76-0,82%
BITCOIN 3333058-2,40%
Edirne
12°

PARÇALI AZ BULUTLU

02:00

İMSAK'A KALAN SÜRE

494 okunma

‘Doğa bir gün geri alır’

Ülke genelinde son dönemde yaşanan ekstrem doğa olayları, günlük hayatı olumsuz etkilerken, Trakya Üniversitesi Doğal Afet Araştırma ve Uygulama Merkezi Müdür Yardımcısı Doç. Dr. Musa Uludağ, doğaya uyumlu, doğayla barışık yaşam alanları oluşturulması gerektiğini söyledi… Deniz, nehir ve akarsu kıyıları kenarlarındaki yapılaşmaya dikkat çeken Uludağ, "Biz Kıyı Kanunu'na muhalefet ederek kıyıda doğaya rağmen kıyı alanlarını yapılaşmaya, dolgu yapılaşmaya açmaya devam edersek doğa bir gün onu gelir bizden alır" dedi…

ABONE OL
3 Aralık 2023 17:34
0

BEĞENDİM

ABONE OL

Olgay GÜLER
Ülke genelinde son dönemde yaşanan ekstrem doğa olayları, günlük hayatı olumsuz etkilerken, Trakya Üniversitesi Doğal Afet Araştırma ve Uygulama Merkezi Müdür Yardımcısı Doç. Dr. Musa Uludağ, doğaya uyumlu, doğayla barışık yaşam alanları oluşturulması gerektiğini söyledi.
Trakya Üniversitesi Doğal Afet Araştırma ve Uygulama Merkezi Müdür Yardımcısı Doç. Dr. Musa Uludağ, özellikle son yıllarda Türkiye’de hava olaylarındaki değişikliklere dikkat çekti. İklimin kendi salınımları olduğunu, özellikle dünyanın yörüngesel hareketlerinde yıllar içerisindeki süreçlerin etkili olduğunu belirten Uludağ, kurak ve nemli dönemlerin yaşandığını söyledi. Son dönemde yaşanan ekstrem doğa olaylarının, günlük hayatı olumsuz etkilediğine de dikkat çeken Uludağ, nehir ve akarsu kıyıları kenarlarındaki yapılaşmaya dikkat çekti.
‘KIYILARDAKİ İNSAN MÜDAHALESİ OLUMSUZ ETKİYİ ARTTIRIYOR’
İklim salınımlarının son yıllarda daha kesin ve ekstra olarak yaşandığını anlatan Uludağ, “Dolayısıyla bu yıl mesela çok ciddi kuraklıklar yaşadık. Ama aynı zamanda da bu sıcak ve kuraklık dönemin arkasından ani sağanaklar meydana geliyor. Dünya üzerinde küresel iklimi belirleyen en önemli parametreler okyanus ve denizlerin sıcaklıkları. Son yıllarda özellikle bu küresel iklim değişikliği ve küresel ısınmaya bağlı olarak deniz suyundaki sıcaklık artışları atmosfere bol miktarda nem pompalıyor. Bu nemin atmosferde uzun süre kalması mümkün değil. Bir şekilde düşecek. Bu atmosferde olması gerekenden daha fazla bir hidrolojik döngüye katılan su buharı ani sağanakların ve ekstrem olayların yaşanmasına sebep oluyor. Ama bunun afet boyutuna dönüşmesinde diğer bir faktör var. Özellikle kıyılarda bu kıyı dediğimiz zaman biz genellikle deniz kıyılarını anlıyoruz ama akarsu kıyıları, göl kıyıları da bu kıyı kapsamı içerisinde yer alıyor. Kıyılarda insan müdahalesinin çok fazla olması birçok mühendislik çalışmasının yapılmış olması, yanlış mühendislik çalışmalarının yapılmış olması, doğal süreçlere uymayan uygulamaların yapılmış olması ve son yıllarda adına ıslah dediğimiz dere ıslah çalışmaları akarsuların kanallara ve beton kanallara alınması zaten dengesiz olan yağış sisteminin doğal ortam üzerine veya insanlar üzerine etkisini arttırarak devam ettiriyor” dedi.
‘ŞEHİRLER 4-5 DERECE DAHA SICAK OLABİLİYOR’
Türkiye’nin iklim şartları içerisinde yüzde 72’sinin orman olması gerektiğini söyleyen Uludağ, “Ama bugün orman varlığımız yüzde 22 civarında. Dolayısıyla ormanlık bir alanda yağışın etkisiyle açık bir alanda yağışın etkisi çok daha farklı olur. Türkiye’de antropojen step dediğimiz bir kavram var. Yani insanların yanlış arazi kullanımının, doğayı yanlış kullanımının ve tahribatının sonucu normal şartlarda step olmaması gereken yerler step oluyor. Bu da birçok süreci beraberinde getiriyor. Yine aşırı şehirleşme, betonlaşma şehirlerde yüksek sıcaklık adacıkları dediğimiz aşırı ısınmaya sebebiyet veriyor. Şehirler çevrelerine göre doğal ortama göre 4-5 derece daha sıcak olabiliyor. Bu da ısınan hava hızla yükselir. Yükselme ne kadar hızlı olursa geriye yağışa dönüşmesi ve ani yağışa dönüşmesi, sel karakterli yağışa dönüşmesi o kadar kolay olur” diye konuştu.
‘BAZI BÖLGELERDE YAPISAL DEĞİŞİKLERE NEDEN OLABİLİR’
Doç. Dr. Uludağ, iklimde meydana gelen değişimin, meteorolojik afetlerin, hidrolojik afetlerin şiddetini ve boyutunu arttırabileceğini belirterek, “Bazı bölgelerde yapısal değişikliklere neden olabilir. Örneğin geçtiğimiz yıllarda Ankara ve çevresinde normalde çölde büyük sahrada görünen kum fırtınalarını Ankara ve İç Anadolu’da gördük. Bu tamamen iklimin kurak geçmesi aynı zamanda arazinin tahrip edilmesi, çoraklaştırılması ve bir çölleşme kavramının sonucu. Tabii burada çölleşmeyle kastettiğimiz buranın çöl olduğu anlamında değil, yapısal olarak çöle benzemesi anlamında. Ve bu doğal bir süreç değil, tamamen insan kaynaklı. İnsanın doğayı tahrip etmesinin sonucunda, dolayısıyla insanın doğa üzerindeki müdahaleleri bu doğal olayların afete dönüştürülmesini hızlandırıyor ve etkisini arttırıyor” dedi.
‘DOĞA GERİ ALIR’
Son zamanlarda deniz kıyılarında oluşan fırtınaların normal olduğunu söyleyen Uludağ, “Çünkü bir iklim değişiminden bahsediyoruz, denizlerin aşırı ısınmasından bahsediyoruz. Bunlarda meteorolojik olayların şiddetini arttırabilir. Ancak biz kıyı kanununa muhalefet ederek kıyıda doğaya rağmen yapılaşmayı, kara yolu yapımlarını kıyı alanlarının yapılaşmaya, dolgu yapılaşmaya, açmaya devam edersek doğa bir gün onu gelir bizden alır. Ve bunu da devamlı yapıyor. Biz bundan sonra buna kalkıp doğal afet diyoruz. Dolayısıyla burada en önemli şey şehir planlarının 1 yıllık, 2 yıllık, 3 yıllık veya bir belediye başkanının yönetim süresi sınırları içerisinde yapmamamız gerekiyor. On yıllar sonrası duruma deniz seviyesi değişimlerine, iklimde meydana gelebilecek ekstrem olaylara uygun planlamalar yapmamız gerekiyor. Çünkü afetler ekstrem olaylarda meydana gelir. Ama biz planlamaların ortalama değerlere göre yapıyoruz. Dolayısıyla bu da ciddi afetler sonrasında can ve mal kaybına ve telafisi, imkanı mümkün olmayan olaylara neden oluyor” ifadelerini kullandı.
‘DOĞAYLA BARIŞIK YAŞAM ALANLARI OLUŞTURMALIYIZ’
Doç. Dr. Uludağ, doğayla ilgili sistemli bir eğitimin uygulanması gerektiğini ifade ederek, “Bunun tabii en önemli ayağı bana göre eğitim. Çünkü eğer biz doğa temelli bir eğitimi milli eğitim sistemimizin içerisine adapte edemezsek, yetiştireceğimiz insanları doğanın dilini anlayan insanlar şekilde yetiştiremezsek, bu afetleri daha uzun yıllar yaşarız. Çünkü bugünkü yöneticiler 10 yıl, 20 yıl sonra bugünkü çocuklara yönetimi bırakacaklar. Ama aynı bakış açısı devam ettiği sürece bunları çözmemiz mümkün değil. Dolayısıyla iklim değişikliğini de bunun içine katarsak biz artık doğa uyumlu, doğayla barışık yaşam alanları oluşturmak zorundayız. Bir de artık ekolojik şehirleri, yeşil şehirleri oluşturmak zorundayız” şeklinde konuştu.

    En az 10 karakter gerekli


    HIZLI YORUM YAP

    SON DAKİKA HABERLERİ