Atatürkçü Düşünce Derneği Edirne Şubesi Yönetim Kurulu, Doçent Dr. Bahriye Üçok’a 34 yıl önce yapılan hain suikasti bir kez daha şiddetle kınadı.
ADD’den yapılan açıklamada şunlara yer verildi:
“Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi’nde çalışan Doçent Dr. Bahriye Üçok, Laiklik, kadın hakları ve irtica tehlikesi üzerinde durmuştur. “Kız öğrencilerin başörtü takmalarının İslam dini ile ilgisinin bulunmadığını, türban ve başörtünün birtakım tarikatların bayrağı gibi kullanıldığını” söyleyen Üçok, İslamiyet’e ılımlı yaklaşımlarda bulunmuş, yobazlığın önüne geçmeye çalışmıştır. 6 Ekim 1990 günü Kuran’ın Türkçe açıklamasını ve Kuran’da türbanın bulunmadığını anlatmaya çalıştığı için katledilen, Atatürkçü Düşünce Derneği kurucu üyemiz, Devrim ve demokrasi şehidimiz Doç. Dr. Bahriye Üçok’u alçakça katledilişinin 34. yılında saygı ve şükranla anıyoruz.
1919 yılında Trabzon’da dünyaya gelen Doçent Dr. Bahriye Üçok, 1953’te Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi’nde ilk kadın öğretim üyesi olarak çalışmaya başladı. Üçok, 1964 yılında “İslam Devletleri’nde Kadın Hükümdarlarla” adlı tez çalışmasıyla doçent ünvanını aldı. İyi derecede Fransızca, Farsça ve Arapça bildiği için İslam dini üzerine yaptığı araştırmalar sonucunda Kur’an-ı Kerim’e bağlı kalarak İslamiyet’i çağdaş, gerçekçi ve dinin özünde bulunan hoşgörüyle yorumladı. Bu nedenle radikal gruplardan tehditler almaya başladı. Tehditler artınca akademik çalışmalarına bir süre ara vermek zorunda kaldı.
‘İslamdan Dönenler ve Yalancı Peygamberler’, ‘İslam Devletinde Kadın Hükümdarlar’, ‘İslam Tarihi’, ‘Emeviler-Abbasiler’ ve ‘Atatürk’ün İzinde Bir Arpa Boyu’ adlı yapıtları bulunan Üçok, birçok makale ve araştırma yazısı kaleme aldı. AlyMazahéri’nin “Ortaçağ’da Müslümanların Günlük Yaşayışları“adlı ilginç yapıtını da Türkçe’ye kazandırdı.
Doçent Dr. Bahriye Üçok, Türk siyaseti için oldukça önemli çalışmalar yapmış değerli bir politikacı olarak ta tanınmaktadır. 1971 yılında dönemin Cumhurbaşkanı Cevdet Sunay tarafından kontenjan senatörü seçilen Üçok, 5 yıl Cumhuriyet Senatosu divan üyeliği yaptıktan sonra 1977’de CHP’ye katıldı. 1983 yılında Halkçı Parti’nin kurucu üyesi oldu. 1984’te yapılan genel seçimlerde bu partiden Ordu milletvekili seçilerek TBMM’ye girdi.
1986 yılında SHP’ye geçen Üçok, Yaşamı boyu laik Türkiye Cumhuriyeti’nin ilkelerine bağlı kalarak Atatürk aydınlanması ışığı içinde Kadın Haklarının savunucusu oldu. 1989 da televizyonda yapılan bir açık oturumda, ‘İslamda Örtünmenin Zorunlu Olmadığını’ açıklamasından sonra, gericilerin, şeriatçıların yoğun tehditlerini almaya başladı. Yılmadı, açıklamalara her fırsatta devam etti. 6 Ekim 1990 günü evine gönderilen kitap paketini kapısının önünde açmaya çalışırken içine yerleştirilen bombanın patlamasıyla yaşamını yitirdi.Bahriye Üçok o dönemde partisi SHP için bir laiklik raporu hazırlıyordu.Türkiye’nin yetiştirdiği çok önemli bir isim olan Bahriye Üçok’un ölümünün ardından adı İzmir’de bir meydana, Artvin ve Ankara’da da bir caddeye verildi.
Ertesi gün, yani 7 Ekim 1990 Pazar günkü Cumhuriyet Gazetesi’nin haberi şöyleydi: ”Muammer Aksoy, Çetin Emeç, Turan Dursun’dan sonra türbana karşı tavrı ve laikliği savunmasıyla tanınan SHP Parti Meclisi Üyesi Bahriye Üçok da suikast sonucu öldürüldü. İstanbul’dan Ankara Çankaya’daki evine özel bir kargo şirketiyle yollanan kitap paketini açan Üçok, içindeki bombanın patlaması sonucu ağır yaralandı. İki kolu ve bir bacağı kopan Üçok kaldırıldığı hastanede ameliyata alınamadan öldü. Bu alçakça cinayeti ‘İslami Hareket’ üstlendi. Cumhuriyet Gazetesini telefonla arayarak İslami Hareket Örgütü adına konuştuğunu bildiren bir kişi Üçok’u ‘tesettür konusundaki düşünceleri yüzünden’ cezalandırdıklarını söyledi. Aynı kişi “İslama sınır koyanları idam etmeyi borç bildiklerini” belirtti. Aslında bu gerici, irticacı gelişmelerin hiçbiri birdenbire olmadı;”
Uğur Mumcu ise açıklamasında: ‘Bahriye Üçok niçin öldürüldü? Bu sorunun yanıtı bellidir. Atatürk ilkelerini savunduğu için! Evet bunun için. Üniversite ve Yüksekokullarda kız öğrencilerin başörtü takmalarının İslam dini ile ilgisinin bulunmadığını, türban ve başörtünün birtakım tarikatların bayrağı gibi kullanıldığını kanıtladığı için’ demiştir.
34 yıl önce yapılan bu suikastin yıldönümünde Turan Dursun, Çetin Emeç, Ahmet Taner Kışlalı, Uğur Mumcu ve Muammer Aksoy gibi Ulusumuzun aydınlanması adına kendi canlarını feda eden bütün Devrim Şehitlerimizi saygı, minnet ve özlemle anıyoruz. “