Seçim başarısının hemen ardından düzenlenen “İktidar Yolunda CHP Belediyeciliği Çalıştayı’ iddialı ve kararlı bir hazırlığın işaret fişeği addedilebilir.
Ülkenin içinde bulunduğu durum malum…
AKP’nin ülkeyi dört sene daha yönetemeyeceği yönünde güçlü bir kanaat var.
Devralınan AKP belediyelerindeki borç yükü, israf: kaynakların doğru/dürüst/verimli kullanılmadığını gösteriyor. Halk ekonomik sıkıntıyla boğuşurken AKP yönetici elitlerinin vurdumduymaz harcamaları, sadece göze batmıyor, toplumsal muhalefetin giderek yükselmesine de yol veriyor.
İyi de oluyor çünkü ülkenin demokratik/saydam/dürüst bir anlayışta yönetilmesi, vatandaşın seçim sonrası da etkin olması, toplanan vergilerin hesabını sormasıyla sağlanacaktır.
Batıda çoktandır var olan bu zihniyetin ülkemizde de yaygınlaşması, siyaset yapma anlayışındaki kaçınılmaz değişimi elbette tetikleyecektir.
Bunun sinyallerini de almıyor değiliz.
AKP’den devralınan belediyelerde gerek israf gerekse borç konusunda dudak uçuklatan yönetim tarzını ifşa eden CHP’li belediye başkanları hem saydam/hesap veren yönetim anlayışının gerekliliğini vurguluyor, hem de vatandaşa taahhütte bulunmuş oluyorlar.
Dolayısıyla; CHP’li belediye başkanları dürüst bir yönetim sergilemezlerse astıkları afişlerin benzerlerinin bir sonraki seçimde kendi icraatlarını yansıtacağını şimdiden not etmelidirler.
Gelelim “AKP Belediyeciliği” hakkında basına yansıyanlardan derlediklerimize…
Denizli Büyükşehir Belediyesi’nin yeni başkanı Bülent Çavuşoğlu, 11 milyar TL’lik borcun detaylarını, internet sitelerine milyonlarca lira aktarıldığını açıkladı.
Denizli Büyükşehir Belediyesi’nin ihtiyaç fazlası 45 adet kiralık aracı meydanda sergilendi.
Fazla araçların hepsinin geri gönderildiği; artık şatafatın, gereksiz harcamanın yapılmayacağı bir belediye sözü verildi.
Sancaktepe Belediyesi’nde 15 senelik AKP yönetimi borç durumu belediye binasına asılan afişe göre 2 milyar lira. Belediye binasındaki azamet de dillere düştü.
AKP’den CHP’ye geçen Beykoz Belediyesi yaklaşık 3 milyar lira borçla devralınmış.
CHP’nin kazandığı İzmit Belediyesi’nde, Ensar ve TÜGVA protokolleri iptal edilmiş.
CHP’ye geçen Kastamonu Belediyesi, yıllık 426.230 TL ödenen gazetelerden Yeni Şafak, Türkiye ve Sabah gazetelerinin aboneliklerinin iptal edildiğini duyurdu.
10 yıldır AKP’nin yönettiği Manisa Yunusemre Belediyesi yeni binası ve başkanlık odası için harcanan 4 milyon dolar (130 milyon lira) dudak uçuklattı.
Kayyumdan 31 Mart’ta seçiminde DEM Parti’ye geçen Siirt Belediyesi’nin 457 milyon liralık borç bıraktığı ortaya çıktı.
CHP’li Beyoğlu Belediyesi planlamada çocuk oyun alanı gözüken yere yapılan kaçak otoparkı boşalttı.
AKP’den alınan Keşan Belediyesi’nin borçları belediye binasına asılan bir afişle duyuruldu. Kuruyemiş ve benzeri giderlere üç ayda 13 milyon lira ödeme şaşkınlık yarattı.
Kayseri Akkışla’nın CHP’li Belediye Başkanı Mustafa Dursun, AKP’den devralınan 17 milyon 711 bin lira borcu billboardlarda, malvarlığını da belediye binasına astığı bir pankartla kamuoyuna duyurdu.
Açıktır ki bu tablo, halkın CHP’ye açtığı kredi beraberinde büyük bir sorumluluk da getiriyor.
Özgür Özel, Yerel Yönetimler Çalıştayının açılışında gerçekleştirdiği konuşmada bunun farkında olduğunu şu sözlerle ifade etti.
//Biz bunu bir zafer olarak görmüyoruz. Evet bir başarıdır, önemli bir başarıdır ama zafer değil görevdir. Görev önümüzdeki ilk seçimlerde parti iktidar olduğunda, bu iktidar değiştiğinde ancak zafere dönüşecektir. Elimizde belediyeleri yönetme, rantı yönetme, gençleri ve kendi evlatlarımızı, yakınlarımızı birtakım makamlara getirme, yandaşlarımızı zengin etme fırsatı yakalamadık arkadaşlar. Biz tarihin akışını değiştirme fırsatını yakaladık. Cumhuriyetin ikinci yüzyılında Cumhuriyetin tarihini yeniden yazma fırsatını yakaladık. Yetkiyi kimden aldığımızı biliyoruz. Bir kredi açılmıştır, açılan kredi tüketelim diye verilmiş, tüketici kredisi değildir.//
Nitekim Özel’in saptamalarında altı çizilecek husus, evet, halkın açtığı bir kredidir söz konusu olan ve AKP’nin ülkeyi kötü yönetmesinden kaynaklıdır. CHP, sığınılacak bir liman görülmüştür.
Bu nedenle bir başarı öyküsünden bahsetmek pek mümkün değildir.
Seçmenin CHP’ye gösterdiği teveccüh, bir değişim hikâyesine de bağlanamaz.
Merkez yönetim kadrolarında bir değişim yaşandığı doğrudur. Fakat bahis konusu değişimi parti kimliği, temsil ettiği değerler ile ilişkilendirmemek, muhafazakâr kesimden oy devşirmek amaçlı taktiksel söylemlere bağlamak daha doğrudur.
Kılıçdaroğlu döneminde kendini gösteren bu “takiye siyaseti” sonuç vermedi, geri tepti.
Başka nedenler de var ama özellikle Kılıçdaroğlu’nun oportünist siyaset tarzı hem mütedeyyin kesimde karşılık bulmadı, hem de CHP’nin temsil ettiği değerleri erozyona uğratması nedeniyle partililer ve seçmende tepki çekti.
Proje Kemal eline verilen yol haritasını uygularken neler yapmadı ki…
“Dersimli Kemal” lakabını elbette bilerek, kulağına üflenenler nedeniyle dillendirdi.
“Laiklik tehlikede değil” çıkışı, gerçekleri çarpıtması da tesadüfi değildi.
CHP’yi yönetirken sergilediği hesaplı ve kurnaz, partisinin altını oyan tutum ve davranışların, AKP’nin değirmenine su taşıdığı da inkâr edilemez.
Dahası, antidemokratik, hesap vermekten uzak, oligarşik parti yönetimi CHP’nin örgütsel dinamiklerini de köreltti. Eline verilen CHP’yi güya iktidara taşıyacak yol haritası da tutmayınca,
yüzü eskiyen Kemal Efendi diskalifiye edildi.
Kemal Bey’in CHP’nin başına getiriliş sebebi ve görevi hakkında 2012’den beri uyarıcı, eleştirel yazılara bu köşenin takipçileri aşinadır. Daha Proje Kemal başına Ecevit şapkası geçirilerek CHP’yi iktidara taşıyacak lider konumunda pazarlandığında ihtiyatlı bir yaklaşım içindeydi bu köşe.
‘Sakin gücün’ aslında ‘sinsi güç’ olduğu anlaşıldığında ise Kılıçdaroğlu’nun bir proje elemanı, Yılmaz Özdil’in yakıştırmasıyla “Guguk Kuşu” niteliği bu köşede çoktan ifşa edilmişti.
Hülasa, CHP’de varsayılan değişim, güç odaklarının Kemal Bey ile uygulamaya soktuğu proje tutmayıp ve üstelik toplumsal muhalefette çözülme başlayınca yerel seçimlere yeni bir dinamikle girmek gerektiğinin kavranmasından ve önceden hazırlandığını gizli Zoom toplantılarından öğrendiğimiz B planının, İmamoğlu ve ekibinin devreye sokulmasından ibarettir.
Kemal Kılıçdaroğlu CHP’ye zarar vermeye devam ediyor
Kemal Bey ve ceketine yapışık şürekânın 31 Mart seçimini CHP’nin kaybetmesine dayalı plan, parti içi iktidar hesabı yaptığı biliniyordu.
Güç odaklarının bir kaset operasyonuyla genel başkanlık koltuğuna oturttuğu Kılıçdaroğlu’nun, son kullanma tarihinin uzatılmayıp koltuğun altından çekilmesini hazmedemediği de ortada.
Şaban Sevinç’in basına yansıttığı şu bilgiler de bunu doğruluyor (6 Nisan, Cumhuriyet):
//19 Mart günü bir gazeteci arkadaşımız İhsan Akdemir, Kemal Beyi çalışma ofisinde ziyaret ediyor. Şöyle bir diyalog geçiyor; ‘Sizin CHP’nin adaylarına destek verme beklentiniz var. Niye destek vermiyorsunuz? Aranızın iyi olduğu adaylara gidip destek verseniz sahada’ diyor. Kemal Bey’in ifadesi şu ‘Sahaya çıkarsam yenilgiyi bana yüklerler. Seçimi kaybediyorlar’ demiş.//
Kemal Bey’in seçim sürecinde kamuoyu araştırmalarını takip etmemesi mümkün değil eski memurdur zira. Ancak bu açıklama CHP’nin seçimi kaybetmesini ve bu vesileyle şürekâsıyla birlikte tekrar parti içi iktidar ele geçirmek istediğinin ifadesi değil de nedir?
Dahası ise, yenir yutulur gibi değil…
//PARA YÜZÜNDEN KURULTAYI KAYBETTİM//
//Gazeteci arkadaşımız, ‘Kurultayı nasıl kaybettiniz? Niye böyle oldu?’ diyor. Kemal Bey’de ‘Para ya para” diyor. ‘Bunu Özgür Özel’e de söyledim. Sen de Ekrem İmamoğlu’na dikkat et diye Özgür Özel’e de söyledim’ diyor.//
Ne demek bu şimdi? Parayı kim verdi, hacmi nedir?
Belli ki operasyonun başını Ekrem İmamoğlu görüyor Kemal efendi…
Özgür Özel’i uyarması da bunun ifadesidir.
Disiplin sopası göstermeye meraklı sabık genel başkan parti suçu işlediğinin farkında ama umurunda değil çünkü CHP’de siyasi etik değerlerle örtüşmeyen yönetim tarzından ötürü sorunlu alanları, parti dışı güç odakları ile gizli ilişkileri hatıra defterine kaydetmiştir ve üzerine gidilirse kendine kalkan yapacaktır.
Ve fakat…
Bu açıklama ile İmamoğlu ve Özel zan altına sokulmuştur.
Kurultayın kazanılmasında akçeli pazarlıklar yapılmış mıdır?
Yapılmışsa, para kimin parasıdır, kimlere ödenmiştir?
Evet, CHP’de gerçekleşmesi gereken değişim, öncelikle demokratik/saydam/dürüst bir yönetim tarzının genel merkezde hâkim kılınmasıdır.
Çaya çorbaya limon, ağızda sakız değişim sözcüğü üzerinden kitleleri oyalayabilirsiniz ancak gerçekler er ya da geç gün yüzüne çıkacaktır.
Halkın açtığı krediye layık olabilmenin yolu, siyasette sahicilik/inandırıcılık/şeffaflık/güvenilirlik vb değerleri CHP’de görünür kılmaktan geçmektedir.