DOLAR 34,3054 0.31%
EURO 37,5445 -0.07%
ALTIN 2.925,561,27
BIST 8.876,22-0,98%
BITCOIN 2132719-1,43%
Edirne
18°

PARÇALI BULUTLU

02:00

İMSAK'A KALAN SÜRE

Ziya Gökerküçük

Ziya Gökerküçük

10 Ekim 2024 Perşembe

    SABRİSTAN

    SABRİSTAN
    1

    BEĞENDİM

    ABONE OL

    Sabır: (1) Acı, yoksulluk, haksızlık gibi üzücü durumlar karşısında ses çıkarmadan onların geçmesini bekleme erdemi, dayanç. (2) Olacak veya gelecek bir şeyi telaş göstermeden bekleme.Tevekkül; Her şeyi Allah’a bırakma, Allah’tan bekleme, kadere boyun eğme (TDK-1982). Dilimize Arapçadan girmiş ve dini yönelimlerimizde etkili iki sözcüktür bunlar.

    Bu topraklar bu iki sözcük nedeniyle binlerce yıldır kulluktan kurtulamadı. Cumhuriyet ile birlikte kulluktan yurttaşlığa geçtik.

    İktidarların genel özelliğidir; halkı ikna edip inandırmak. Özellikle 22 yıllık AKP iktidarı sabır taşımızı çatlatma durumuna rağmen tevekkülü başarabilmiştir!

    3 Kasım 2002 Genel Seçimi ile iktidara gelen AKP, izleyen yıllarda 15 seçimi daha kazandı. Ve 31 Mart 2024 tarihinde 17. seçime gidiliyor. Her seçimin ana sloganı; bayrak inmeyecek, vatan bölünmeyecek!

    Kendini devlet konumuna getirmiş olan siyasi iktidarın; kendilerinden başkası bayrağı indirecek, vatanı böldürecek algı ve korkusu yayarak aslında toplumu ayrıştırıyor ve kendine bağlıyor. AKP bizden tevekkül ile sabır etmemizi istiyor 24 yıldır.Ve ne yazıktır ki hayal satan iktidarın hayallerini bizler müşteri gibi alıyoruz. Yoksullaşmaya, ayrışmaya, korkuya, umutsuzluğa kapılsak da en iyisi budur diyebiliyoruz. Tevekküle güvenip sabır ediyoruz.

    Yoksulluk, Yolsuzluk, Yasaklar olmayacak diye 24 yıl önce iktidara gelen AKP’nin bu gün geldiği nokta bu 3Y’nin zirve olduğu durumdur. Yoksullukta cebimize bakalım. Yolsuzlukta çevremize bakalım. Yasaklarda cezaevlerine bakalım.

    Bir dönem önce var ettiği canavardan bizi kurtaracağını söyleyen AKP’ye yine inanıyor ve oy veriyoruz. İşin ilginç yanı muhalefet de sabır etmemizi istiyor ve bunun için de her türlü önlemi alıyor! Her seçim öncesinde; köprüden önce son çıkış, bu defa gidiyor umutları ile sabrımızı çatlama noktasına getiren muhalefet de bizleri iktidar gibi sabrın sonu selamettir düsturuyla oyalayıp duruyor.

    Bu topraklar binlerce yıldır sabır diye diye tevekkül yolunda Sabristan’a dönmüştü. Kurucu irade; bilmeden sabır etmenin, anlamadan tevekküle güvenmenin karşısına soru sormayı, bilimi, hukuku, laikliği koymuştu. Sabır ve tevekkül kültürünü sorgusuz sualsiz kabul eyleyen toplumsal düzenin karşısına laik, bilimsel, çağdaş eğitimi getirdi.

    Çünkü sabır iktidarları daim kılan bir durumdur. Soru sormak ise geleceği kuran bir hareket. Osmanlının bakiyesi sayılan ülkemiz Sabristan ile girdiği kabristan yolundan çağdaş uygarlık kılavuzluğu ile kurtulabilmiştir.

    Hadi iktidar Osmanlıcı olarak sabır ve tevekkül ile kendine ve kendilerini iktidara taşıyan emperyal güçlere hizmet adına yurttaşları kullaştırıp tevekkül ile yönetimi elinde tutuyor.

    Ya muhalefet neyi bekliyor?

    Sabır taşını bile çatlatan iktidara karşı yurttaşlığı kılavuz edinip bilimden, hukuktan, adaletten ve paylaşımcı, halkçı ekonomiden yana tavırları neden sergilemez? İktidarın genelde ve yerelde yaptığı kirliliklere karşı görev aldığı yerellerde bu örnekleri neden çoğaltmaz? Toplumu saran Ortaçağ karanlığına karşı uluslararası hukuk ile tanımlanmış yurttaşlık ve örgütlenme hakları kapsamında neden bizlere önderlik etmez? Demokrasi yerelden başlar denir ya yerel yönetimlerde şeffaf, demokratik, katılımcı yerel idarelerin sayısını neden çoğaltmaz?

    Sorular, sorular…

    Bu gün iktidar eğitime maarif, öğrenciye talebe, okullara medrese diyerek velileri müşteri, okulları ticarethane, dini de tevekkül görerek Sabristan nüfuzu ile oy nüfusunu da arttırmakta. Muhalefet ise “dubakalimn’olcek?”, “o kadar da olmaz!” hoşgörüsüne(!) sığınarak, korkak bir durumda emperyalistlerin sırayı kendilerine vermesini mi beklemektedir. Bu nedenle mi her seçimde daha sağa, daha tevekkülcülere sarılarak sabrımızı ölçmektedir?

    Biliyoruz ki her durumun bilimsel nedenleri de vardır. Sabır ve tevekkül psikoloji alanında da genelde bir güçsüzlük göstergesi, elinden hiçbir şey gelmeyen insanların mecburen uyguladığı bir eylem olarak algılanır. Bu tamamıyla doğru değildir. Çünkü dozunu kontrol edebildiğinde sabır; bizlere kendimizi kontrol etme yetisi kazandırır. Ne zaman neyle karşılaşacağımızı bilmediğimiz dünyada, duygularımızla başa çıkabilmek için önemli bir yöntem sağlar. Bizi güçlendirir ve hayata daha iyimser gözlerle bakabilmemize yardımcı olur.

    Ama sabrın bir sonu olduğu da gerçektir ve o sabır, zamanı geldiğinde bilimsel olarak aşılması gereken bir durumdur. O durum aşılmak zorundadır. Çünkü bu kadar sabır ancak Sabristan’da olur ki ülkemiz Sabristan değildir, olmayacaktır. Sabır taşımız yakın zamanda çatlayacak ve ülkemin insanları da sorgulayan, üreten yurttaş olacaktır.