DOLAR 37,9623 -0.16%
EURO 41,3736 -0.23%
ALTIN 3.830,470,12
BIST 9.523,31-1,41%
BITCOIN 3144278-2,63%
Edirne
°

02:00

İMSAK'A KALAN SÜRE

Ziya Gökerküçük

Ziya Gökerküçük

13 Mart 2025 Perşembe

    YAŞAMIN KENDİSİ TEMİZDİR

    YAŞAMIN KENDİSİ TEMİZDİR
    0

    BEĞENDİM

    ABONE OL

    Kendine, yaşadığı ortama en çok zarar veren kimdir diye sorsak sanırım büyük çoğunluk insan der. Bu yanıtı verirken de kendimizden başkasını tarif ederiz.

    Son 60-70 yıldır toplumsal insani değerlerimiz yıprandı ve bazı kesimler tarafından bile-isteye yozlaştırıldı. Ulus devlet olma amacı sonrasında bu toplumsal çatışma kaçınılmazdı; değişmek isteyenler ve istemeyenler. Değişim istemeyenler her zaman olduğu gibi geçmiş yaşamı savunurken; isteyenler her yerde olduğu gibi geçmişten ders alıp yeni bir yaşam hayalini kurdular.

    Mitolojik Habil-Kabil durumu burada da yaşandı ve toplumu yönetenler bir kesimden yana oldu; değişimi, güzellikleri isteyenleri yok etti.

    Bu yok ediş abartılarak ve acımasızca devam etmektedir. Malum, çağımız bilgi çağı, iletişim çağı. Yeni adı ile enformasyon çağı. Ama bu çağ aynı zamanda kirliliğin çağı. Güzel olan; teknik olarak iletişime herkes her an ulaşabilmekte. Yanlış ve tehlikeli olan; bu çağın içine hepimiz her şeyi koyabilmekteyiz. Bu her şey; bilmeden konanlar değil, iktidarlar tarafından klozet gibi doldurulanlardır.

    Bir televizyon kanalında konuşmacı henüz M.K.Atatürk’e bir şey diyemediği için olsa gerek 11 Kasım 1938 günü Atatürkçülüğün CHP’liler tarafından yok edildiğini söyleyebiliyor. İnönü’nün hemen cumhurbaşkanı olmasını, paraların üzerinden Atatürk’ün resminin kaldırılmasını buna kanıt sunabiliyor. Amaç; yalan bilgi ile toplumun sahiplendiği kişileri değersizleştirmek. O da biliyor ki; makamlar boş kalmaz, hemen birisi o makamı yüklenmek zorundadır. Bu kişinin de İsmet İnönü olacağını ve cumhurbaşkanı olduğu için de kanun gereği banknotlarda İnönü’nün portresinin olması gerektiğini de biliyor.

    Geçmişte bizler ailelerimizin ve toplumun içinde onların kuralları ile büyürdük. Şimdiki kuşaklar enformasyon çağında yaşıyorlar ve etkisi büyük. Çağ kirli bir çağ aynı zamanda. Birgün yazarı L. Doğan Tılıç’ın bu dediği gibi çağ çığ durumuna gelmiş ve “enformasyon çığı” olmuştur. Toplumu çürüten, cehaleti teşvik eden bu çağ/çığ kişisel hataların, çocukça cesaretlerin işi değil.

    Bu kirlilik içerisinde toplumun demokrasi algısını; “bir kişi yeter ve yönetir” şeklinde kurgulamak gelecekteki toplumunun altına benzin ve ateş koymaktır. Ani ve sebepsiz öfke patlaması olarak tanımlanan amok hastalığını topluma yaymaktır. Saldırgan, düşüncesiz, ezici, yıkıcı ve acıma duygusundan arınmış insanlardan oluşan bir toplum yaratmaktır.

    Ne yapalım derseniz örneklere bakalım. Sel tehlikesi karşısında ateş karıncaları vücutlarını birbirine bağlayarak yüzen sallar oluşturur ve böylece hep birlikte hayatta kalmaya çalışırlarmış. Ya da Antarktika’da yaşayan penguenler aşırı soğuk ve fırtınadan korunmak için sıkı kümeler oluşturur, fırtına sertleştikçe birbirlerine daha fazla sokulurlar ve sürekli dönerek hiçbir penguenin uzun süre dışarıda kalmasına izin vermezlermiş. (L.D.Tılıç-Birgün)

    Ne yapalım sorusunun yanıtı bu. Karınca ve penguenlerin yaptığıdır. Ha bir de‘partide sözüm geçmiyorsa ne olursa olsun’ deyip tufanı davet etmemektir. Ben değil biz, siz değil toplum vedoğa için mücadele etmektir. Bu tartışmalar ilkel çağların çirkin gösterisinde olduğu gibi sosyal medya arenalarında değil ev içinde olmalıdır. Çünkü ev bizimdir ve kırılan her camında, yakılan her halısında emeğimiz vardır, sakinleşebiliriz.

    En önemlisi de karşı olduğumuz ve yanlış bulduğumuz davranışları yapmamaktır. İktidar güç elindeyken hepimize ait olan kamu kaynaklarını dinci sermaye veya tarikat-cemaat geleneğini meşrulaştırdıkları dernek veya vakıflara aktarmakta iken;muhalifler etkili olduğu yerlerde, her ne şart ve zorunluluk olsa da buna direnmeli ve alet olmamalıdır. Her davranışımızı, harcamamızı, kararımızı şeffaf olarak karar öncesinde ve sonrasında kamuoyu ile tartışmalı, paylaşmalıdır.

    Demokrasi sadece düşünme ve söyleme özgürlüğü değildir. Demokrasi eylemsel olarak hayatı yaşamak ve yaşatmaktır. Bunu ilke olarak her alanda uygulamaktır.Yaşamın kendisi, doğal hali temizdir. Onu kirleten bizleriz. Her an üstümüze gelen örgütlü enformasyon çığından kurtuluşun tek yolu; doğru bilgiyi doğayı inceleyerek edinmek ve örgütlü olarak buna uygun davranmaktır.