26 Haziran 2025 Perşembe
Okullar ve bahçeleri müştemilatı ile birlikte kamuya aittir. Eğitim amaçlı kullanılmalıdır. Eğitim ise toplumsal anlamda yaşam boyudur ve her yerde her zaman olan bir faaliyettir.
Maksutlu köyüne öğretmen olarak atanmıştım. Okul Müdürü arkadaş son dersten sonra çocukların okul bahçesinde olmasını yasaklamıştı. Neden diye sorduğumda bahçeye ve binaya zarar verdiklerini, çok gürültü yaptıklarını söyledi. Kendi iki çocuğu ise hep bahçedeydi.
Sonraki yıl tayini çıktı ve müdürlük bana kaldı. Okul bahçesinin en iyi oyun yeri olduğunu ve çocukların okul binasına, bahçeye, komşulara zarar vermeden oynamalarına izin verdik. Cam ölçülerini ezberledi çocuklar! Koca yaz mevsimlerinde bile en çok bir-iki kez cam kırılıyor ve hemen yerine takılıyordu. Böylece çocuklar güvensiz yerlerde oynamaktan kurtulmuştu. Bunun yanında oyun esnasında küfürlü konuşmalar ve şiddet olmuyordu. Yani okul ve çevresi 365 gün 24 saat eğitim öğretim amaçlı kullanılıyordu.
Bugün köy okulları yok. Okul binaları da virane durumda. Ne muhtarlıklara veriliyor ne de korunuyor. Kentlerde de okul bahçeleri eğitim öğretim ve çocuk merkezli kullanılmıyor. Bizim müdür gibi ders sonrasında okul bahçesini mahalle çocuklarına yasak edenler bile var.Bazı kent okulları bir zaman otopark olarak kullanıldılar. Bir mevzuat çıkarılmıştı, sanıyorum yürürlükte. Okullar kamu yararına uygun olarak eğitimle ilgili kurumlara veya yerel yönetimlere verilebilecekti. Bundan yararlanarak yazları bir program dahilinde okullarda etkinlikler yapmasını önermiştik zamanın belediye başkanına. Başkan sıcak bakmadı ve gönüllü bulunamayacağını veya valiliğin vermeyeceğini bahane etti.
Kent örgütleri ve mahalleli tarafından amacına uygun kullanılmayan okulları iktidara yakın vakıflar kendi ideolojilerine uygun etkinlikler ile işgal edebiliyor! İktidara yakın bu kurumların tek etkinliği dini bilgiler aktarmak. Bu amaca uygun ezber bilgiler vermek ve gündelik yaşamda nasıl biat edileceğini kavratmaktan ibaret. Bu arada haberlerden dinlediğimiz çocuk tacizleri, akran zorbalıkları, şiddet de her nasılsa hep bu kurumlardan çıkıyor.
Oysa okul bina ve bahçeleri müştemilatı ile birlikte kamu görevlileri ve gönüllüler tarafından her zaman kullanılabilecek duruma getirilebilir. İhtiyaçtan kaynaklanan bu duruma sosyal ve laik devlet veya bunu ilke edinmiş yerel yönetimler çözüm üretmek zorunda. Aksi durumda toplum ikiye ayrılıyor. Bir tarafta varlıklı ailelerin katılabildiği yaz kampları,diğer tarafta yoksul bırakılmış çaresiz aile çocuklarının devam etmek zorunda kaldığı vakıf kursları. İki farklı alanda yetişen geleceğimiz!
Gazetenin başlığı “Okullar yazın TÜGVA’ya emanet”. Çocukları ve aileleri bu tür vakıflara mahkûm edenlerin utanması gerekir. Özellikle siyasi karar vericilerde olmayan bu utanç, biz velilerde olmalı. Çalışan anne-babanın çocukları yazları ne yapacak? Bu sorunu çözmek için velilerin, yurttaşların güçlü talepleri önemlidir.Resmiyete baktığımızda Eğitim Bakanlığı yaşam boyu eğitimi önemsiyor. O halde bakanlığın görevi senede 180 gün okulu açmak ve dönemi değerlendirmek değildir.
Yaz kamplarına gidemeyen çocukların mahallesindeki okulda arkadaşlarıyla zaman geçirmesi, spor salonları gibi sosyal tesislerini ve kütüphanelerini kullanmasına olanak sağlanmalıdır. Okulda her zaman görevli veya görevliler var ki okul bekleme yerine çocuklara yardımcı olabilir. Bu konuda kentin gönüllüleri de katkı sunacaktır. Bunu merkezi hükümet yapmıyor ise yerel yönetimler de yapabilir.
Tatil demek bütün gün yatmak değildir. Tatil derslerin olmamasıdır ama eğitim süreklidir. Çocuklarımızın bu zamanlarını da eğitime dönük etkinlik alanları yaratmak bizim görevimiz olmalıdır. Çünkü okullar tatil olduğunda binalar tatile çıkmaz.