DOLAR 33,9818 0.11%
EURO 37,7251 -0.39%
ALTIN 2.726,78-0,69
BIST 9.771,16-1,67%
BITCOIN 18366960,50%
Edirne
27°

AÇIK

05:01

İMSAK'A KALAN SÜRE

Ziya Gökerküçük

Ziya Gökerküçük

05 Eylül 2024 Perşembe

    EĞİTİMİ MAARİF YAPMAK!

    EĞİTİMİ MAARİF YAPMAK!
    0

    BEĞENDİM

    ABONE OL

    Osmanlı’da maarif olarak adlandırılan eğitim, medreseler üzerinden idi. Batı’da başlayan yenileşme hareketleri sonrasında eğitim kamusal hizmet olarak görülmeye başlamıştır. Osmanlı’da da başlayan bu değişim; dini temeller üzerinden ve yetersiz kişiye ulaşabilen medrese eğitimi sonlandırılmaya başladı. Cumhuriyet bu yolu izleyip sahiplenerek eğitim alanında önemli kararlar aldı. Eğitimi yeni bir ülke kurma amacına uygun olarak yerli ve milli ancak evrensel kazanımlara bağladı. Bu nedenle programlar ve bakanlık oluşturdu. Bu arayışın en somut örneği Millet Mektepleri, Halkevleri, Türk Ocakları’dır ki bu anlayışta gelişen Köy Enstitüleri dünyada örnek olmuştur.

    AKP öncesi son bakan Demokratik Sol Parti’den Kırklareli Vekili Necdet Tekin idi. AKP 2002 yılında iktidara gelince; toplumsal evrimle cumhuriyete uzanacak basamakları teker teker yok etti ve bugünlerin altyapısını hazırladı. Toplumsal dengeleri kullanarak algılar üretti ve her kişiyi ve kesimi kullandı. AKP’nin her bakanı “eğitimde devrim” yapma beyanı verdi. Bu devrimler(!) gericiliğin taşlarıydı.

    AKP’nin eğitim politikası iki ana çizgide oldu; birincisi özelleştirme, ikincisi dini temele oturtma. Eğitimde özelleştirmeyi savunan ilk bakanın liberal Erkan Mumcu olması bilinçli bir seçimdir ki sermayeyi yanına almak amaçtır. Sonrasında gelen bakanlar da özelleşmeye ve dini eğitime ön açan kişilerdi Son bakan Yusuf Tekin partisinin maarif modelini ‘çoğunluk bende’ savunusu ile ülkenin eğitim modeli yapmayı hedeflemiştir.

    AKP, ilk günden beri kurucu iradenin laik, bilimsel, kamusal eğitimin temel taşlarını salladı. Ve en sonunda da algı yaratıp ikinci yüzyıla atıfta bulunarak kabul ettiği; “Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli”ni Eylül ayında uygulamaya başlamayı düşünüyor.

    Oysa Cumhuriyet kurucuları o zamanki “ahval ve şerait” içinde ilerici bir adım atarak dünya örneklerine göre eğitim programlarını yenilemiş, karma eğitimi, laikliği, çağdaşlığı, bilimi ve kamusal hizmeti hedeflemişti.

    Bu duruma elbette izin verilmemelidir.Çünkü maarif modelinde; kreş ve bakımevleri aile için bir sorun olarak görülmektedir. Örneklerle ve oyunla geçmesi gereken bu yaş grubunu fıtrat, kader, kanaat gibi ifadeler üzerinden korku ve bilinmezlik ile üretici beyinden uzaklaştırmak amaçlanmaktadır. Eğitimin tüm süreçleri dinselleşmeye ve özelleştirmeye açılarak eğitim; kul ve düşünmeyen emekçi üretmeyi hedeflemektedir. Cumhuriyet, eşitlik, özgürlük, emek, barış gibi evrensel değerlere yer vermeyen laik ve bilim karşıtı müfredattır.

    Bilimsel, çağdaş eğitimi reddeden bir müfredat ülkemizin geleceğini kaybetmemiz anlamına gelecektir. Çocuklarımızın geleceğine ve eğitim haklarına sahip çıkmak, çocuklarımızın ve ülkemizin geleceğini savunmak; velilerin olduğu kadar iktidara oy verenler dahil tüm yurttaşların görevidir.

    Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli ile zenginler özel okullarda çağa uygun eğitim alacak ve yönetim kadrolarında görevleri yapacak iken yoksul ve emekçi ailelerin çocukları, yönetilen edilgen kullar olarak sadece biat edeceklerdir. Bu duruma kader diyeceklerdir.

    Ancak şu bilinmelidir ki; kökleri sağlam temellerle atılmış olan cumhuriyet ve aydınlanma amacından kopmak isteyenlerin sonu hüsran olmuştur, şimdi de aynı olacaktır. İnsanlığın ve Cumhuriyetimizin kazanımı ‘eğitim’, ‘maarif’ olmayacaktır.