
“Medeni ülkeler” derken, halkın içinde, doğa ve tabiat varlıklarını korumak için örgütlenip, güçlerini birleştirip mücadele eden birçok insan evladı var!..
Maalesef, bizim şu an ki karanlığımızda, doğal varlıklara “Yaratan’dan ötürü” değer verip koruyanlar çok çok azınlıkta görünüyor!..
Medeni ülkelerde halk sivil toplum, kuruluşları olarak örgütlüler, planlılar ve de güçlüler!..
Aralarında her konun bilim evlatları, konularının uzmanları, çalışan veya emekliler faal olarak, MADDİ, MANEVİ, GÖNÜLLÜ GÖREVLİLERDİR.
Bu gönüllü görevliler, seçip, memur olarak devlet de göreve getirdiklerinin ne yaptıklarını titizlikle takip ederler.
Eğer, seçtikleri memurlar yanlış veya eksik bir şey yaparlarsa, “BİLİMSEL İSPATLARLA UYARILIRLAR” eğer devlet memuru bu ispatlı uyarıyı gale almazsa, HEMEN, O MEMURU, KURUMU MAHKEMEYE VERİRLER VE HUKUKİ İSPAT SÜRECİYLE, KARARI DOĞRUYA MECBUR BIRAKIRLAR!..
Çünkü aralarında her meslekten, NE YAPACAĞINI BİLEN, DOSDOĞRUSUNU, YANLIŞI, BİLİMLE İSPAT EDEN, hakkı koruyucu evlatları bolca vardır!..
Düşünün, devlet, millet hakkının koruyucusu, yüz binlerce avukat, hâkim, savcı, komutan, aktirist, doktor, akademisyen, öğretmen, yazar, çizer, siyasetçi, esnaf, sanayici, işçi, çiftçi vs.. TOPLUMUN HAKLARINI GÖZETİP, KORUYAN, SİVİL GÖNÜLLÜLER ORDUSU ÇIKARSIZ İŞ BAŞINDADIR.
Çünkü o medeni ülkelerde ki, aydın halk, eğer demokrasi ve doğruluk gözetilip, kontrol altında tutulmazsa, ÜLKELERİNİN GELECEĞİNİN, mafyaların, sömürgecilerin, hırsız, ursuzların elinde murdar olacağını bilirler!…
Demokratik Cumhurriyet’lerde, devlet ve devlet erkânı da, halkın gözetimine muhtaç emanettir. Aynen, doğa ve tabiat varlıklarının korunmasının farz olduğu gibi devlet kurumlarını da, denetlemek, korumak, yanlışlara sapmayı engellemek HALKIN BOYUN BORCUDUR!.Halk hakkını korumak için örgütlenmezse, ne olacağı, dünyada bolca örneklidir.
Kuran’ı Kerim. Sure 4/Ayet 76:
İnananlar Allah yolunda savaşırlar; inkâr edenler de Tağüt, yolunda savaşırlar. O halde şeytanın dostlarına karşı savaşın, çünkü şeytanın hilesi zayıftır.
Bir yorumla…(Tağüt: Zalim gücüne, çıkarına tapan, sömürgeci inkârcılar)
2/216: Kısa bir yorumla: “Hak düşmanları ile savaşmak size farz kılındı.”