
Çiğ süt, doğrudan hayvanın memesinden sağılan ve herhangi bir ısıl işlem (pastörizasyon veya kaynatma) görmemiş halidir. Doğal haliyle tüketilmesi yüzyıllardır süregelen bir alışkanlıktır. Ancak günümüzde artan şehir yaşamı ve hijyen koşullarındaki farklar nedeniyle çiğ süt artık daha kontrollü üretim ve saklama süreçleriyle karşımıza çıkar. Özellikle taze ve güvenilir kaynaklardan alınan çiğ süt, içeriğindeki enzimler, proteinler ve vitaminlerle vücuda doğal bir destek sunar.
Çiğ süt, içeriğinde yer alan kalsiyum, fosfor, B12 vitamini, magnezyum ve sağlıklı yağ asitleri sayesinde kemik gelişimi, kas sağlığı ve bağışıklık sistemi için önemli bir besin kaynağıdır. Aynı zamanda bazı araştırmalarda, çiğ sütün doğal mikroorganizmalarının sindirim sistemine katkı sağlayabileceği belirtilmektedir. Ancak bu faydalar yalnızca süt doğru şekilde sağılır, soğuk zincirde taşınır ve uygun koşullarda tüketilirse geçerlidir.
Çiğ Süt Nasıl Tüketilmeli?
Doğrudan içilmeden önce mutlaka kaynatılması önerilir. Çünkü sütün içinde doğal olarak bulunan bakterilerden bazıları zararlı olabilir. Kaynatma işlemi, besin değerini büyük ölçüde korurken potansiyel riskleri ortadan kaldırır. Ayrıca çiğ süt; yoğurt, kefir, peynir gibi ev yapımı süt ürünlerinin hazırlanmasında da kullanılabilir. Bu sayede hem doğal hem de katkısız bir beslenme rutini oluşturmak mümkündür.
Çiğ Süt Nereden Alınmalı?
Çiğ süt, güvenilir bir üreticiden veya hijyenik koşullarda süt satışı yapan yerlerden alınması büyük önem taşır. Süt alındıktan sonra en geç birkaç saat içinde buzdolabına konulmalı ve birkaç gün içinde tüketilmelidir. Eğer uzun süre saklamak isteniyorsa kaynatılıp dondurularak raf ömrü uzatılabilir.
Tüketiciler arasında son dönemde çiğ süte olan ilgi giderek artmaktadır. Doğallığa yöneliş, katkısız ürün arayışı ve sağlıklı beslenme alışkanlıklarının güçlenmesi, çiğ sütü yeniden gündeme taşımıştır. Özellikle büyük şehirlerde yaşayan birçok kişi artık sütünü doğrudan üreticiden temin etmeyi tercih ediyor.