
Doğu Bloku 1989’da çökmeden önce, kapalı kutu komşu ülke Bulgaristan’a iki kez gitmiştim.
İlki, 1970’li yılların başında, Edirne Lisesi’nden sınıf arkadaşım İhsan ile Almanya’ya giderken.
Ancak sağa, sola sapmak yasak, sadece transit geçiş…
İkincisi ise 1981 yılında…
Pehlivanköy – Edirne – Svilengrad demiryolu hattı 1971 yılında tamamlanmıştı.
Bulgaristan Devlet Demiryolları Teşkilatı, hattın devreye girmesinin 10. yıldönümü dolayısıyla, bugünkü kumarhane kenti Svilengrad’da bir resepsiyon düzenledi.
Ona katıldım; ne var ki o gün de sağa, sola sapmak yasaktı.
1989’a gelince her şey değişti…
Artık bir ayağımız orada, onların da bizde…
**
Bir 10 Kasım günü orada, bir Bulgar meslektaşımın yanındaydım.
Bana çalışma masasının arkasındaki boş duvarı gösterdi.
Bizdeki Atatürk fotoğraflarına gıptayla baktığını söyledi.
Kendilerinde bu boşluğu kimsenin dolduramamasının üzüntüsünü yaşıyordu.
Atatürk hayranı bir Bulgar…
**
Bugün 10 Kasım…
Bir milletin kalbinde susturulamayan zaman.
Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ü anmak, aslında sadece bir geçmişi hatırlamak değildir.
Bir duruşu, bir inancı, bir çağrıyı yeniden duyumsamaktır.
87 yıl önce bedenen aramızdan ayrılan bir liderin, hâlâ bir çocuğun aklında, bir gencin hayalinde, bir kadının cesaretinde, bir bilim insanının arayışında yaşamasıdır.
Tıpkı o Bulgar meslektaşımda gördüğüm gibi, bugün dünyanın neresine giderseniz gidin, “Atatürk” dendiğinde bir ülkenin bağımsızlık mücadelesi, bir halkın yeniden var oluşu, bir çağın değişimi akla gelir.
Çünkü o sadece Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu değil; insanlığa aklın, bilimin, eşitliğin, özgürlüğün yolunu göstermiş bir öncüdür.
**
Düşünün: Yoksul, yorgun bir imparatorluğun küllerinden çağdaş bir cumhuriyet doğuyor.
Kadınlar seçme hakkı kazanıyor, okullar açılıyor, fabrikalar kuruluyor, köylerde bile umut yeşeriyor.
Daha neler, neler…
Ve tüm bunların arkasında, “En büyük eserim Cumhuriyet’tir” diyen bir insanın vizyonu yer alıyor.
**
Bugün, 10 Kasım 2025’te, 87 yıl sonra bile hâlâ milyonlarca insan gözleri dolarak saygı duruşuna geçiyorsa, bu yalnızca bir alışkanlık değil; bir minnettarlık yemini.
Çünkü biliyoruz ki zaman geçse de bazı insanlar ölmez.
Atatürk de öyle biri…
Her 10 Kasım’da gözlerimiz yaşarır ama o, bir kez daha dirilir düşüncemizde, vicdanımızda, Cumhuriyet’in her nefesinde.
O’na borcumuz, yas tutmak değil; ilkesini yaşatmaktır.
O’nun en çok güvendiği bizler, “fikri hür, vicdanı hür, irfanı hür” nesiller oldukça, saat dokuzu beş geçe zaman gerçekten durmayacak.
Sadece, bir ulusun kalbinde aynı anda çarpacak.
**
10 Kasım’da bir milletin kalbi suskunlaştı.
Ama o kalp, Cumhuriyet’in kalbi hiç durmadı.
O kalp, o insanı unutur mu?