
Zormuş ev işleri anladım.
Eşimin iki dizine de protez takılması sonunda bir süreliğine yatağa bağlı kalması nedeniyle iki haftadır evin bütün işleri benim üzerimde.
Sabah erken başlıyor evde işler güçler. Yıllardır keyifle hazırladığım kahvaltı sonrasında işim bitiyordu benim evde. Uzuyordum Edirne içlerine doğru hobilerimin peşine, bazen yakın köylere. Kahvelerini, sokaklarını bisikletimle keyifle geziyor, zamanı gelince kütüphaneden ödünç kitaplarımı alarak çantamdan eksik etmediğim gazetemle birlikte.
Şimdi bunların hepsine geçici olarak elveda.
Sabah kahvaltıdan sonra meğerse mutfağın toparlanması, temizlenmesi günün yemeklerinin yapılmasıyla da bitmiyormuş ev işleri.
Ev temizliği de bitmiyor bir türlü. Amansız bir döngü bu. Süpür, toz al, vileda ile her köşeyi temizle. Ev de ev değil, sanki at koşturuyoruz 150 metrekarelik koca bir daire. İki kişiyiz sonuçta evimizin dörtte biri yeter de artar bile bize.
Çamaşırlar da birikip duruyor makinede ha bire. Hadi yıkıyor emektar makinemiz, sonrasında çamaşırlığın başında sabırla onları as, kurumalarını bekle, yetmedi sırada ütü. Eyvah ki ne eyvah.
Sırada bulaşık makinesinden çıkan bulaşıklar. Tabakları, tencereleri, kaşıkları, ayrı ayrı diz yerlerine. Bir defasında unutmuşum makineye tablet atmayı, olmadı bir daha yıka da aklın başına gelsin. Öyle bilgisayarın başına geçip yazmaya benzemiyormuş bu işler anladım.
O da ne? Banyoyu, lavaboları, mutfak tezgahını da ovmak, yüksek çözünürlüklü deterjanla temizlemek de gerekiyormuş. Bitti mi, hayır nerdeee; yağ şişelerini doldur, su kutusunu çalıştır içecek suyu hazırla, buzdolabı ve buzluğu her hafta yeniden düzenle.
Üstümde önlük, ellerimde eldivenler, yüzümde maske dön babam dön evin içinde.
Sağlık memurluğuna da başladım bu arada. İyi bir hemşire oldum. Eşimin iki dizine de gün aşırı pansuman yapıyorum ellerimde hastane eldivenleri, tendürdiyot ve sargı bezleriyle. Günde iki defa da iğne koluna kan sulandırıcı cinsinden.
Er’keklik kolaymış da kadınlığın, özellikle ev kadınlığının zorluklarını yaşıyorum bu günlerde.
Güzel yönleri de var ev erkekliğinin. Sabah kalktığım gibi açıyorum radyoyu, hareketli bir türkü veya 9/8 yakaladığımda başlıyorum mutfakta dans etmeye, attım mı iki göbecik hem neşem yerine geliyor, hem de spor niyetine. Ve akşam yemeğinden sonra bitti mi bütün işler; gelsin iki duble rakım keyfim yine yerinde, atıyorum günün bütün yorgunluğunu.
Ödülüm mü; bütün günümü alan ev işlerimi yaparken beni dikkatle izleyen iki göz işler bitince sevgiyle bakıyor ki, o da bana yeter de artar bile.
Yaşam işte, neler yaşayacağımız belli değil, nelerle de karşılaşacağımız.
Ama ne demiş şairimiz;
Yaşamak güzel şey doğrusu / Üstelik hava da güzelse / Hele gücün kuvvetin yerindeyse.