Sabahın daha 5’inde Kıyık caddesinde Dümbüllü İsmail keyifle dükkanının kapısını açar.
Kıyık’ta Fırıncı Mehmet’in fırının önünde küçük francalarını alan fabrika işçileri yavanlamasına ısırarak fabrika otobüslerine binerek hareket saatini beklemektedirler.
Dümbüllü İsmail bu sabah daha keyiflidir. Gün ortalarında kapayacağı dükkanın ilk hazırlıklarını başlamış, bir gün sonra İstanbul’a yapacakları yolculuğu düşünürken dudaklarında Emel Sayın’ın “Unut git sevme beni” şarkısını mırıldanmaktadır.
Sakal İhsan gelir ardından dükkana. İlk işi küçük bir masa ve iki iskemleyi çıkartır Kıyık caddesinin dar kaldırımının üzerine.
İçerde işler beklemektedir. Haftada iki gün çıkardığı çorbalarla işe başlar Dümbüllü. Sakal İhsan mangalı ateşler dışarıda. Bütün yemekler mangal ateşinde pişer, bulaşık suyu bile tenekenin içinde mangal ateşinde ısınacaktır.
Çorba kaynamaya başlayınca bir gün önceden ayıklayıp suya bastığı nohut yemeği için önce soğanını salçasını kavurmaya başlar, üzerine nohutunu, suyunu koyduktan sonra kıvamında pişmeye bırakır. Tas kebabını da hazırladıktan sonra en son pilava gelir sıra. Mangal ateşi en sonadır, köfteciler sabah sekizden sonra düşmeye başlarlar dükkana.
Sabahın ilk müşterileri sabah namazından çıkan müminler, sonra işe giden memurlar ve saat 10 gibi Kapıkule’nin yorgun çalışanları gelirler kuru içinde ikişer köfte yemeye. Yanlarında getirdikleri eksport rakı için Sakal İhsan bardakları çıkartır zuladan, sonunda alacağı iyi bir bahşişin keyfiyle.
Öğlen bir gibi biter yemekler. Özenle yıkanan bulaşıkları beklemez Dümbüllü İsmail, geçer yan taraftaki kahveye. Kahvesini yudumlarken Sakal İhsan biten bulaşıkların ardından dükkanın temizliğini de halledince saygıyla uzatır dükkanın anahtarını ustası Dümbüllü’ye.
Sakal İhsan’da heyecanlıdır o gün. Bir gün sonra İstanbul’a gidecek ekibin içinde oda vardır.
Çakıl gazinosuna Araplar Mahallesinden şoför Kara Vicdanlı ile birlikte gideceklerdir. Dümbüllü İsmail’in en sevdiği sanatçıdır Emel Sayın ve o dönemin en popüler Çakıl gazinosunda sahne almaktadır Emel Sayın.
Bir gün sonra Kara Vicdanlı’nın Murat 124’üyle çıkılır yola. Yolda başlarlar içmeye. Kara Vicdanlı’ya içirtmez Dümbüllü. İstanbul’da Çakıl gazinosunun açılmasını beklerken soğuk İstanbul kışından korunmak için arabanın içinde yanan küçük tüp ile ısınırlar.
Gece başlar. En ön sırada yerini almıştır Dümbüllü ve ekibi. Şarkılar ardına ardına gelir büyük sanatçı Emel Sayın’dan. Masalarında kuş sütü eksiktir sadece. İçerler, Emel Sayın’ın şarkılarına eşlik ederler. Keyifle dönerler Edirne’ye.
Bir gün sonra yine saat 5’te açılır Dümbüllü’nün dükkanı. Ardından Sakal İhsan gelir yine aynı işler. Sakal İhsan keyifle sorar; “Usta bi daha ne zaman gideriz Çakıl’a?” “Seneye, seneye” diye yanıtlar Dümbüllü ağzının kenarına sıkıştırdığı sigarayı eline alırken.
Yeni bir gün başlamıştır Kıyık’ta. Değişmeyen tek şey Dümbüllü İsmail’in müşterilerine sunduğu eşsiz lezzetlerdir.